Bunlardan en yaygın biçimi, takas pazarlarının ortaya çıkmasının en bilinen öyküsü; iki arkadaşın "bu pazar biz buluşacağız, ben bahçemde yetiştirdiğim meyveleri, arkadaşım da kendi ürettiği sütü getirecek, takas yapacağız, isteyen katılsın" diye duyuru yapmasıyla başlaması. Sonra insanların ilk başta bire bir takas ettikleri gittikçe bir deftere yazmaya başlamaları sonra alış veriş çoğaldıkça kredi adıyla kağıtların çıkması ve bir süre sonra sahtelerinin basılması nedeniyle filigranlı kredilere kadar uzayan bir alternatif ekonomi öyküsü.
Alternatif ekonomi, alternatif hayat
Eylül ayında çok büyük sorunlarına rağmen takas pazarı hâlâ yaşıyordu. Çok büyük bir depoda kurulan pazarda yok yoktu. Zaten bir süre sonra hizmet takası da başlamıştı. Mesela ben sizin evinizin damını tamir ediyordum, siz benim televizyonumu yapıyordunuz.
"Sosyologların tanımlamasına göre trueque Arjantin'de iç savaşı önlemiştir ve ancak bu şekilde insanlar yaşayabilmiştir... Bazı aylar ciromuz milyon dolarlara denk haldedir... Avukatlıktan fahişeliğe her şeyi bu pazarda bulabilirsiniz..."
Biraz güç de olsa, yukarıdaki sözlerin sahibi yetkililerden biriyle konuşmayı başarmıştık ama tavırlarından da artık çöküşün üstü örtülemez olduğu anlaşılıyordu. Biraz pazarı dolaşıp, filigranlı kredileri inceleyip, kredi ile kahve içip oradan ayrılmıştık.
Bugünkü yer ise belki küçük olduğundan hâlâ yaşıyordu. Birkaç masa dolaştım. Reçellerin kaç kredi olduğunu inceledim. Kredi ile tarot falı bakan teyzenin önünde oyalandım ama kredim olmadığından geleceğimi öğrenemedim.
Ben de krediyle resim çizen adamla konuşmaya başladım.
"Aslında fena değil, çünkü krizden ilk olarak biz sanatçılar etkilendik ve yaşamımızı sürdürememeye başladık. Eğer trueque olmasaydı tam anlamıyla aç kalabilirdik. Şimdi şu anda kazandığım krediyle buradan aldıklarımla rahatça karnımı doyurabilirim..."
Önünde biraz önce ki açılan masadan aldığı reçelleri gösteriyor. Yan masadan kadın katılıyor konuşmaya:
"Esas olarak ben buraya biraz da terapi olmaya geliyorum. Diğer arkadaşlarımla sorunlarımızı paylaşıp dayanışıyoruz. Trueque olmasaydı eğer, açlıktan ölmesek bile kesin çıldırırdık..."(NK)