Bu karar hiçbir zaman uygulanmadı ve seçimlerden kısa zaman sonra kurulan mahkeme, 9 Aralık 1995'de, diktatörlük dönemi sorumlularının "soykırım amacı güden yasadışı bir yapılanma" içinde olduğuna kanaat getirdi.
Mahkemenin bu kararını okuyan Leon Arslanian, günümüzde Buenos Aires eyaletinin içişleri bakanı. Yaygın deyişle "Nuremberg mahkemeleri ve Yunanistan deneyiminden sonraki, insanlık tarihindeki en ciddi yargılama" ise henüz tamamlanmış değil. Eylül ayının ilk haftasında Arjantin gündeminde yine diktatörlük döneminde yaşananlara dair alınan kararlar vardı.
Tüm Sürgünlere Tazminat Ödenecek
Arjantin senatosu Ağustos ayına diktatörlük kurbanlarının maddi kayıplarının onarılması konulu yasayı onaylayarak başlamıştı.
Bu yasa uyarınca, politik nedenlerle Arjantin'den ayrılmak zorunda kalmış tüm yurttaşlar ve yabancılara, 1983 yılı Aralık ayına kadar ülke dışında geçirdikleri her gün için 75 pezo (yaklaşık 25 ABD doları) tazminat ödenecek.
Ağustos ayındaki bir diğer gelişme ise Marco Bechis'in aynı adlı filmine de konu olan Olimpo Garajı toplama kampında görev yapmış "El Turco Julian" lakaplı polis memuru Julio Simon'un 25 yıl hapis cezasına çarptırılmasıydı.
Kirchner: "Yargı Yeterince Hızlı Değil"
Ancak bunların hükümeti ve kamuoyunu tatmin ettiğini söylemek mümkün değil. Julio Simon'un mahkum edildiği günlerde Arjantin cumhurbaşkanı Nestor Kirchner yargının ağır işlediğine dair eleştirilerini ironik bir dille yansıtmıştı. Ülkede 400 toplama kampı kurulduğunun tespit edilmesine karşın cezaevinde ancak 200-300 kişi bulunduğunu belirten Kirchner tepkisini "herhalde bazı toplama kamplarında tutuklular kendi başlarına kalıyorlardı" ifadesiyle belirtmiş, yargının daha hızlı ve sonuç alıcı hareket etmesi gerektiğini söylemişti.
"Suçlular Adli Cezaevlerine Nakledilmeli"
Kirchner'in diğer bir şikayeti ise bir kısmı halen ev hapsinde veya askeri cezaevlerinde bulunan suçluların adli cezaevlerine nakledilmesinin bir türlü gerçekleşmeyişiydi.
Kirchner'in yanı sıra Plaza de Mayo Anneleri de bu konuyu önemsiyor ve askeri cezaevlerinde iltimaslı muamele gördüklerine dair şüpheler bulunan eski subayların adli cezaevlerinde hücre hapsine alınmasını talep ediyor.
Kirchner'in Ağustos ayındaki çağrısı Arjantin yargısını harekete geçirmiş gibi. Güney ilkbaharı, aralarında yüksek rütbeli subayların, eski vali ve bakanların da yer aldığı bir dizi yeni ismin ard arda tutuklanmasıyla başladı.
Kolordu Komutanı Yargı Önünde
Yeni tutuklananlar arasında en önemli isim Birinci Kolordu'da yüzbaşı olduğu dönemde Orletti otomobil tamirhanesindeki işkencelere karıştığı öne sürülen Rodolfo Cabanillas oldu.
Ruben Visuara, Raul Antonio Guglielminetti, Nestor Guillamondegui ve Honorio Martinez ile birlikte yargılanan Cabanillas, İkinci Kolordu komutanlığı görevinde bulunduğu 1999'da İnsan Hakları Daimi Meclisi tarafından deşifre edilmişti.
Bir sonraki atamada silahlı kuvvetlerin bir numaralı postu olan ordu komutanlığına gelme ihtimali bulunan Cabanillas erken emekliliğe zorlanmış ancak bugüne kadar yargılanmamıştı.
"Nazi Yandaşı Değil Naziyiz"
Cabanillas ve diğerlerinin görev yaptığı Orletti, Arjantin'de yaşayan Uruguaylı muhaliflerin iki ülke görevlilerinin ortaklığında işkence gördüğü bir merkez olarak biliniyor.
Buenos Aires'in Flores semtinde bulunan Orletti, Arjantin edebiyatının yaşayan en büyük şairi kabul edilen Juan Gelman'ın mücadelesi sayesinde dikkatleri üzerine çekmişti.
24 Mart 1976 darbesi öncesinde Devrimci Silahlı Kuvvetler (FAR) kadroları arasında bulunan Juan Gelman'ın evini basan askerler şairi bulamayınca oğlu Marcelo Ariel Gelman ile eşi Maria Claudia'yı kaçırmışlardı.
Marcelo Ariel Gelman öldürülmüş, hamile olan ondokuz yaşındaki Maria Claudia ise Orletti'de sorgulandıktan sonra yasadışı yollardan Uruguay'a nakledilmiş, askeri hastanede doğurtulduktan sonra kaybedilmişti.
Orletti davasına bakan federal yargıç Daniel Rafecas, burada görev almış Uruguaylı askerlerin iadesini talep ederken, savcılık iddianamesinde de bu birimin sorumlusu Anibal Gordon'un bir kurbanına "biz Nazi yandaşı değiliz, bizler Nazileriz" dediği belirtiliyor
Soykırımın Sivil Ortakları da Var
Arjantin'de geçtiğimiz haftanın diğer bir önemli haberi de diktatörlük döneminin sivil sorumlularına dairdi.
Hükümetin insan hakları sekreteri Eduardo Luis Duhalde'nin başvurusu üzerine harekete geçen savcı Federico Delgado'nun istemini değerlendiren yargıç Norberto Oyabide, diktatörlük dönemi ekonomi bakanı Jose Alfredo Martinez de Hoy ile içişleri bakanı Albano Harguindeguy'un 1990'da Carlos Menem hükümetinin çıkardığı aftan yararlanmasının anayasaya aykırı bir uygulama olduğu kararına vardı.
Demokrasiye dönüş ertesi yargılanarak mahkum edilen ancak 1990 affından yararlanan bu isimler hakkında verilen yeni yargı kararı, insan hakları sekreteryası kabine başkanı Luis Allen tarafından övgüyle karşılandı.
Bu kararın dokunulmazlıkların kaldırılması yolunda önemli bir adım olduğunu belirten Allen şu ana kadar diktatörlüğe entelektüel destek sunanlar ve ondan yararlananların üzerine gidilmeyişini bir eksiklik olarak değerlendirerek, askeri darbeyi gerekli kılan neo-liberal ekonomi politikalarını savunanların soykırımdan sorumlu olduğunu ifade etti.
Diktatörlük Ekonomisi
Geçtiğimiz yıl da başını Plaza de Mayo annelerinin çektiği ve aralarında sinema yönetmeni Fernando Solanas'ın da bulunduğu bir grup, Carlos Menem'in, diktatörlük dönemi ekonomi politikalarını sürdürdüğü gerekçesiyle vatana ihanet suçundan yargılanmasını istemişlerdi.
Diktatörlük ekonomisi, şimdiki ordu komutanı Roberto Bendini tarafından, 24 mart askeri darbesinin yıldönümünde yaptığı konuşmada da gündeme getirilmişti.
Condor Soruşturması
Darbe lideri ve yasadışı devlet başkanı Jorge Rafael Videla'nın Condor bağlantılarının soruşturulması yönündeki girişimler ise Eylül ayında gündeme gelen bir diğer başlık.
Federal Kamara, şu ana kadar yasadışı gözaltı, işkence, öldürme ve bebek kaçırma suçlarından mahkum edilen Videla'nın Güney Amerika ülkelerine askeri diktatörlükler yerleştirmeyi amaçlayan ABD merkezli Condor planı ile bağlantısının soruşturulmasını tartışıyor.
Demokrasiye geçişle beraber yargılanarak 1985'de ömür boyu hapis cezasına mahkum edilen Videla, 1990 affından itibaren ev hapsinde yaşamaya başlamıştı. Videla, hakkında sonradan açılan davalar sebebiyle, sonuncusu bu sene olmak üzere farklı tarihlerde yeniden gözaltında ve tutuklu kalmıştı.
Eğer Condor soruşturması derinleştirilirse, Videla'nın yurtdışı bağlantılarının tespit edilerek bunların iadesinin talep edilmesi de mümkün olacak. Condor projesini gerçekleştirmek amacıyla kurulan kıtasal ölçekli terörist örgüt geçtiğimiz haftalarda Şili'de de soruşturma konusu edilmişti.
Menem: "Af Kararı Ülkeye Barış Getirdi"
Son haftalarda yaşanan bu gelişmeler konusunda Plaza de Mayo Nineleri hareketinden Estela de Carlotto, bu kararları tatmin edici bulduğunu söylüyor.
Plaza de Mayo Anneleri Derneği başkanı Hebe de Bonafini başkana teşekkürlerini sunarken, Anneler hareketinin diğer kanadının sözcüsü Nora de Cortinas ise daima dokunulmazlık zırhıyla korunacaklarına inanan soykırım suçlularına karşı atılan bu adımların ufak da olsa bir ilerleme olduğu görüşünde.
Ama farklı tepkiler verenler de yok değil. Sağ kanat politikacı Carlos Menem, 1990 affının ülkeye on yıllık bir barış ortamı kazandırdığını belirtiyor. Meclisteki liberal-muhafazakar temsilcilere göre de, eğer 1990 affı reddedilecekse bu "iki taraflı" bir uygulama olmalı.
1990'daki af kararı, diktatörlük yıllarını yurtdışında geçiren, 1985'deyse artık adil yargılanma hakkının bulunduğu gerekçesiyle Arjantin'e teslim edilen Montoneros Gerilla Hareketi liderlerinin serbest bırakılmasını da içeriyordu.(GÇ/AD)