Doğu Karadeniz bölgesinin yerel değerlerini tanıtmayı amaçlayan, Yeşil Yayla Kültür Sanat ve Çevre Festivali, 16 Ağustos’ta Arhavi’de başlıyor. Tam sekiz yıldır yöre halkıyla buluşan festivalin, bu yılki teması, “Arılar ve geleneksel arıcılık”.
İlk gün Arhavi’nin Kamilet Vadisi’nde, ikinci gün Hopa’nın Başköy (Mxigi) köyünde, üçüncü gün ise Rize Fındıklı’nın Cennet (Ç’enneti’) köyünde gerçekleştirilecek festivalde tam bir bal küpüne dönmeniz mümkün. Çünkü festivalde bal sağımına tanık olup, baldan yapılan yiyecekleri tatma fırsatı bulabilirsiniz. Hatta festival kapsamında, karakovanın yapımı ve ağaca yerleştirilmesinden, geleneksel arıcılıkta kullanılan malzemelerin tanıtımına kadar arıcılığa ilişkin her ayrıntıya tanık olabilirsiniz.
18 Ağustos’ta sona erecek olan festivalde, Kardeş Türküler grubu da Arhavi’de vereceği büyük konserle 20. Yılını Kaçkar Dağları eteklerinde kutlayacak. Unutmadan altını çizelim festival bu yıl, geçtiğimiz yıl hayata veda eden; geleneksel arıcı ve doğa bilgesi İlyas Can’a adandı. Festivalin ayrıntılarını Gola Derneği yöneticisi S. Refika Kadıoğlu ve festival koordinatörü Esin Demircioğlu ile konuştuk.
Bu yılki temanız arılar ve geleneksel arıcılığı neye göre belirlediniz?
S.R.K: Geçen yıl geleneksel meyveler temalı bir Yeşil Yayla Festivali çalışmıştık. Meyveler çalışırken yine karşımıza çarpıcı bilgiler çıktı. Bunlardan bir tanesi; meyve ağaçlarının, “arıların” hatırına ilaçlanmamasıydı. Burada Doğu Karadeniz insanı için arılar ve geleneksel arıcılık konusunun önemini ve hatta kutsallığını hissettik.
Bu yılki festivali İlyas Can’a adadınız? Biraz kendisinden söz eder misiniz?
S.R.K: Festival temamızı belirlememizdeki en büyük etkenlerden biri İlyas Can idi. Kamilet Vadisi’nde yaşayan, tamamen geleneksel yöntemlerle arıcılık yapan bu efsane doğa bilgesi; uzun yıllardır Gola ekibinin doğal yaşamın değerli bilgileri, deneyimleri açısından abisi, danışmanıydı. Maalesef İlyas ağabeyimizi Aralık ayının ilk günlerinde talihsiz bir kazayla kaybettik. Bu beklenmedik durum, Gola ekibini derinden sarsmakla beraber onun hiç ayrılmadığı, ayrılmak istemediği bu eşsiz vadiyi tanıtmak, tüm ailesinin devam ettirdiği doğal arıcılığı anlatmak boyun borcumuz olmuştu. Bu yüzden festivali, bize gökyüzünden gülümseyen İlyas Can’ın anısına yapıyoruz.
Festivalin içeriğine dair bilgi aktarır mısınız?
E.D: İlk gün Arhavi’nin Kamilet Vadisi’nde ikinci gün Hopa’nın Başköy (Mxigi) köyünde, üçüncü gün ise Rize Fındıklı’nın Cennet (Ç’enneti’) köyünde gerçekleştirilecek festivalde tematik etkinlikler olarak bal sağımı, baldan yapılan yiyecekler, karakovanın yapımı ve ağaca yerleştirilmesi, geleneksel arıcılıkta kullanılan malzemelerin tanıtımı, doğa yürüyüşleri, slayt gösterileri, Denizhan Özer’in küratörlüğünde LandArt (Arazi Sanatı) sergisi yer alacak.
GOLA Laz Halk Şarkıları Çocuk Korosu, Ordu’da bulunan Deniz Yıldızı Zihinsel Engelliler Derneği’nin Ebruli Ritim Grubu, Şafak Velioğlu yönetiminde Geri Dönüşüm ve Ritim Atölyesi, Emre Pehlivanlar&Ali Baran Konseri, Tulum&Erbane Buluşması festivalin ilgi çekici etkinlikleri arasında. Yine her yıl devam eden etkinliklerden olan “Karadeniz Kadın Sahnesi” BGST’li Kadın Müzisyenlerin hazırladığı özel bir atölye/performansla, BGST’li Dansçılar ise; Dans Atölyesi ile festivalde yer alacaklar.
Festivalin kültürler arasında bir köprü kurduğunu söyleyebilir misiniz?
S.R.K: En azından festivalin niyetlerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Ve sanırım bunun olumlu sonuçlarına tanıklık ediyoruz artık son yıllarda. Birçok ülkeden sanatçı bir araya gelip birbirlerinin ezgilerini dinlediler, söylemeye çalıştılar. Hem bu coğrafyada yaşayan halkları tanıdılar, hem de kendi farkındalıkları arttı diye düşünüyorum.
Doğu Karadeniz’de yürütülen HES mücadelelerini nasıl değerlendiriyorsunuz. Festivalinizde bu konuyu da önceki yıllarda gündeme taşımıştınız. Gelişen süreçte, HES’lerin doğa katliamları da arttı, bu konuyu tekrar festival teması yapma gibi bir düşünceniz var mı?
E.D: HidroElektirkSantrali (HES) karşıtlığı her şehirde ve her noktada farklı şekillerde gelişti, gelişiyor. Verilen mücadelenin kazanıldığı, devam ettiği ve maalesef kaybedildiği yerler var. Karadeniz insanı bilinenin aksine örgütlenme deneyimlerini kaybetmiş bir topluluk. Ve çok ama çok büyük bir proje HES’lerin tüm ülkede uygulanma süreci. İstanbul’dayken takip ettiğiniz sürecin, noktaların kendisine gittiğinizde bambaşka olduğunu anlıyorsunuz. Şehirlerin dinamikleri başka başka. Dolayısıyla mücadele ülke çapında ortaklaşamıyor. Ve devletine bağlı yurdum insanı; ülkemizin bu kadar elektriğe ihtiyacı varken(!), itiraz edecek gücü de kendinde bulamıyor. HES karşıtları, tüm muhalif alanlar gibi darmadağın ve ortak paydada buluşma sorunu çok büyük. Bu toprakların (tüm evrenin aslında) en büyük sorunlarından biri. Festivalin üçüncü yılında temamız derelerdi. Ve zorlu bir yıl olmuştu. Çevre; bizim hep gündemimizde... Her işlediğimiz tema, derelerden bahseder, doğal hayattan bahseder ve birbirleriyle olan bağlantılarından da. Ama bu korkunç doğal tahribat o kadar hızlı ilerliyor ki; hangi taşı kaldırsanız altından çıkıyor. (EK/HK)