Sümerlerle ilgili çalışmalarıyla bilinen araştırmacı-yazar Muazzez İlmiye Çığ, dün (17 Kasım) Mersin'in Mezitli ilçesindeki özel bir hastanede hayatını kaybetti.
1914, Bursa doğumlu Çığ’ın ölüm haberini Kaynak Yayınları, "Türkiye'nin aydınlanma mücadelesinin yorulmak ve yaşlanmak bilmeyen değerli bilim kadını, son Sümer Kraliçesi, değerli yazarımız Muazzez İlmiye Çığ'ı kaybettik. Ailesinin, okurlarının ve ülkemizin başı sağolsun,” diye duyurdu.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Hititoloji, Sümeroloji ve Arkeoloji bölümlerinde eğitim alan Çığ, mezuniyetinin ardından Ankara’daki Eski Şark Eserleri Müzesi’nde çalışmaya başladı ve burada çivi yazılı tabletlerin tasnifi, çevirisi ve yorumlanması üzerine yoğunlaştı.
HZİ Nöropsikiyatri Vakfı
Çığ, 12 Eylül 1980 darbesi döneminde siyasi mahpuslar üzerinde deney yaptığı iddialarıyla gündeme gelen HZİ Nöropsikiyatri Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı ve Vatan Partisi Genel Başkan Başdanışmanıydı. HZİ, Hamide Zekeriya İtil’in baş harfleri. Hamide ve Zekeriya İtil, Prof. Dr. Turan İtil ve Muazzez İlmiye Çığ’ın anne ve babası.
1980’lerde HZİ Nöropsikiyatri Vakfı ile ilgili ABD’de kullanımı yasak olan ilaçların Türkiye’de hastalar ve mahpuslar üzerinde denendiği iddia edildi. Buna göre, devrimci mahpuslar iradeleri dışında vakfın İstanbul Gayrettepe’deki merkezine götürüldü ve ABD ilaç pazarına sunulacak yeni ilaçların testlerinde kobay olarak kullanıldı. Söz konusu iddialar, kadın bir akademisyenin gazetecilere bilgi sızdırması ile gündeme geldi.
Muazzez İlmiye Çığ, söz konusu çalışmaların etik kurallara uygun şekilde yürütüldüğünü ve deneylere katılanların rızasının alındığını savundu. Ancak, dönemin Türk Tabipleri Birliği Başkanı (TTB) Prof. Dr. Nusret Fişek “Böyle bir deney tıp meslek ahlâkına aykırıdır,” dedi ve hükümetin bu tür araştırmaları denetleyecek bir komite kurmamasının büyük bir sorun olduğunu söyledi.
İddialar, 1985'te Cumhuriyet Gazetesi ve Nokta Dergisi gibi yayınlarda geniş yankı buldu ve bilim insanları tarafından ele alındı. Bu süreçte, söz konusu deneyler Nazi Almanyası’ndaki etik dışı tıbbi deneylerle karşılaştırıldı. İddialar, vakıf tarafından da doğrudan yalanlanmadı. Araştırma ekibinde yer alan Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise doğrudan ilaç denemelerine dahil olduğu suçlamalarını reddetti.
1990 yılının haziran ayında dört Devrimci-Sol militanı, vakıf çalışanlarını dışarı çıkardıktan sonra Gayrettepe’deki HZİ Vakfı’na el yapımı bir bomba bıraktı. Bu eylemden sonra “Devrimci Sol-Silahlı Devrim Birlikleri” imzasını taşıyan bir bildiri yayımlandı ve bildiride “Amerikan ilaç tekellerine hizmet eden ve CIA tarafından finanse edilen HZİ Vakfı, örgütümüz tarafından basılarak tahrip edilmiştir,” dendi. Eylemden sonra Prof. Dr. Turan İtil Türkiye’den ayrıldı.
Sadık Güleç’in Gazete Duvar’da yer alan haberine göre, işkence-kobay iddiaları ile ilgili açılan tek dava, 12 Eylül döneminde gözaltına alınan bir ülkücüye ait. Recep Küçükizsiz, Mamak Cezaevi’nde "Mengele" lakabıyla bilinen doktorun kendisine işkence yaptığını söyledi ve bu kişiyi bir televizyon programında tanıdıktan sonra suç duyurusunda bulundu. Küçükizsiz, Turan İtil’i tanıdığını ve işkence ekibinde yer aldığını söyledi; ancak, soruşturma herhangi bir sonuca ulaşmadı.
“Dr. Mengele uygulamaları”
Evrensel yazarı Ertuğrul Ünlütürk, 2009 yılında yayımlanan bir yazısında Muazzez İlmiye Çığ ile ilgili şöyle yazmıştı:
“Bizler geçmişle yaşamıyoruz, ama geçmişi de hiçbir zaman unutmuyoruz. Günümüzde laiklik ve çağdaşlık örtüsüyle gezenlerin, sırtında cübbe taşıyanların geçmişte neler yaptığını hatırlamamız, onları tanımamız ve tanıtmamız gerekiyor.
“1984 yılında, ülkedeki bütün cezaevleri devrimci tutsaklarla tıka basa dolu durumdayken içeriden bir takım haberler almaya başladık. Metris cezaevinden bazı devrimciler, iradeleri dışında tıbbi muayeneye(!) götürülüyordu. Götürüldükleri yer, HZİ Nöropsikiyatri Vakfı'nın Gayrettepe'deki merkeziydi. Burada, devrimci tutsaklar üzerinde ABD'de piyasaya çıkacak olan bazı ilaçların denemesi yapıldı, devrimciler kobay olarak kullanıldı. Nazi Almanyası’nda Dr. Mengele'nin tutuklulara yaptığı tıbbi denek uygulamasının aynısı burada yapıldı. Bu vakıf, ülkedeki her vakıf gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün kontrolü altında olması gerekirken, devletin cezaevlerinden devrimcileri alıp ilaç tekellerinin amaçları doğrultusunda kullandı. Bu vakfın yönetim kurulu başkanı Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ'dı; kardeşi Dr. Turan İtil de vakfın yöneticisi ve deney yürütücüsü idi. Bu deneylere ünlü doktor Ayhan Songar'ın da katıldığı iyi biliniyor.
“Suçları bakidir”
“Vakfın ismi, Muazzez İlmiye Çığ ve Turan İtil'in anneleri Hafize Zekeriya İtil'in ad ve soyadının baş harflerinden oluşmuştu. Dr.Turan İtil, tutukluların kobay gibi kullanıldığını, ABD'de yayınlanan bir tıp bültenine yazdığı makalesinde itiraf etti; zaten şimdi ABD'de yaşıyor ve New York Üniversitesinde öğretim üyeliği yapıyor. Yani sırtında yine cübbe var. Deneylerin sonuçlarını eş-dost sohbetlerinde açıklayan Ayhan Songar birkaç yıl önce yaşamını kaybetti. HZİ Vakfı ise 1990'da devrimciler tarafından kullanılmaz hale getirildikten sonra tabelayı indirip dükkanı kapatmak zorunda kaldı ama suçları bakidir.
“O dönemde vakfın yönetim kurulu başkanı olan Muazzez İlmiye Çığ'ın vakıfta olan bitenden haberi var mıydı bilemiyorum ama sonradan mutlaka haberdar olmuştur. Bu olayın kamuoyunda epey konuşulduğu fakat yalanlanmadığı ve olayın üzerine cübbe örtüldüğü de ayrı bir gerçektir. Geçmişimizle yüzleşmekten korkmayacaksak ve yüzleşmekten yanaysak eğer, cübbelerin altındaki yüzleri de kuşkusuz tanıyacağız ve hatırlayacağız. Sapla samanın birbirine karıştığı, cübbelerin altında çağdaşlıktan dem vurulduğu bu dönemde her cübbede bir keramet aranacaksa bizim daha çok işimiz var."
Çığ: Siz neden bu kadar tutturdunuz?
Çığ ise söz konusu iddiaların peşine düşen Nokta Dergisi muhabirlerine 3 Mart 1985’te şöyle yanıt vermişti: “Siz neden bu kadar çok tutturdunuz bu işi? Nereden duydunuz, nasıl öğrendiniz? Bu konuyla neden bu kadar çok uğraşıyorsunuz, onu izah edin bana..."
Nokta Dergisi ise ilgili sayısında, iddiaların neden peşine düştüklerini şöyle izah ediyor:
“İstanbul HZİ Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Muazzez Çığ, Nokta muhabirlerinin ısrarlı soruları karşısında öfkeyle bu soruları soruyordu. Konu, ABD’de henüz piyasaya sürülmemiş ilaçların Türkiye'de insanlar üzerinde denenmesiydi. Amerikalılar bu konuda kendi yurttaşlarını kesin yasalarla korurken, Üçüncü Dünya ülkelerinin insanlarını feda mı ediyorlardı? Bu ‘ürkütücü’ haber, Nokta'ya bir süre önce ulaştığı zaman yapacağımız araştırmaların kesinlikle gizli olarak sürdürülmesi kararını almıştık. Arkadaşlarımız Semra Somersan ve Güldal Kızıldemir bu hassas konuyu açığa çıkartmak yükünü omuzlarına almışlardı. Nokta'nın yurtiçi ve yurtdışı büroları da bu geniş kapsamlı araştırmaya katıldı. Amerikalı bilim adamları ve gazetecilerin yanı sıra, Türkiye'de de 20'ye yakın uzmanla görüşüldü. Bulmacanın taştan teker teker yerlerine otururken, Istanbul'da sağlık hizmetleriyle tanınan bir merkez ön plana çıkmaya başlıyordu: HZİ Vakfı.
“Batı'da insanların, insanlık uğruna ‘kobay’ olarak kullanılıp kullanılamayacağı tartışmaları sürüp giderken, Türkiye kendi insanları üzerinde yapılan araştırmalara seyirci mi kalacaktı? Yoksa Doç. Dr. Ataman Tangör'un dediği gibi Prof. Frankeştaynlar araştırmalarına daha ‘özgür’ ülkelerde devam mı edeceklerdi?”
İtil: Teröristler resmen aptal
Söz konusu çalışmaları Çığ’ın kardeşi de olan Prof. Dr. Turan İtil, “terörizm araştırmacısı” sıfatıyla Nokta Dergisi’ne şöyle anlatıyor:
“Ben eskiden teröristleri hep paranoid şizofren sanırdım. Şimdi, öteki terör uzmanları gibi her teröristin arkasında bir komünist görüyorum. Hapishanelerde olan teröristler resmen aptal…”
İtil, “terörizm”in kalıtımsal nedenleri de olduğunu iddia ederek “teröristler” arasında kan bağı olanların çok fazla olduğunu “hatırlatıp” şöyle diyor: “Bu tesadüfi bir şey değil. Özellikle seçilmişler. Korkunç bir şey aslında… Bilim kurgu gibi…”
İddialar Meclis gündeminde
Çığ’ın yönetim kurulu başkanı olduğu vakfın, devrimci mahpuslar üzerinde deney yaptığı iddiaları Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) gündemine de gelmişti.
Dönemin Halkçı Parti ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) İçel (Mersin) Milletvekilli Ali İhsan Elgin, Sağlık ve Sosyal Yardımı Bakanı Mehmet Aydın’ın yanıtlaması talebiyle 15 Mayıs 1985’te konuyla ilgili verdiği soru önergesinde Aydın’a şu soruları yöneltti:
- ABD ve Avrupa'da insanlar üzerinde denenmemiş, dolayısıyla piyasaya sürülmemiş ilaçlar ya da kimyasal maddeler Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından ruhsat alınmadan Türkiye'ye sokulabilir mi?
- Ruhsat alınmış bile olsa bu tür ilaç ya da kimyasal maddeler Türkiye'de insanlar üzerinde denenebilir mi?
- HZİ Vakfı, yapmış ve yapmakta olduğu ilaç deneyleri için Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından izin almış mıdır? Eğer varsa izin belgeleri nerededir?
- HZİ'de insanlar üzerinde denenen ilaç ya da kimyasal maddelerin isimleri ve kimyasal bileşikleri nedir?
Bakan ise mahpusların kendi rızalarıyla deneylere katıldığını söyleyerek iddiaları reddetti. (TY)