Michigan Üniversitesi'nde-ki, benzerleriyle kıyaslan-dığında son derece umut verici olan tarihi toplantıyı, su yüzü-ne yeni çıkan bilgiler dışında biricik kılan pek çok şey vardı. Bunlar arasında en ilginci toplantının sürpriz konuğuydu. Bugüne kadar Atom Egoyan'la beraber pek çok filme imza atmış, oyunculukta kesin karar kılana kadar ikili bir hayat yaşamış ve bu ikili hayatın kendi-sinde yarattığı gerilimi olumlu bir üretkenliğe yedirmeyi başarmış bir Arsinee Khanjian. Per-dedekinin en az iki katı güzelliğiyle, toplantı aralarındaki ateşli tartışmalarıyla, iki bazen üç dil (Arapça- Ermenice- ingilizce) arasında saniyelik gidiş gelişleriyle de aklımızda kalacak...
Kar ve rüzgarın bütün maharetlerim döktüğü soğuk bir Mart sabahı, hayattan, Ermeni olmaktan, Ermeni kadınları-nin cinselliginden, bunun tarihsel kaynaklarından konuştuk. Bu toplantının Arsinee için anlamı neydi tam kestiremiyorum ama benim için anlamı pek çok şeyi öğrenmenin yanı sıra, gerçek bir sinema sanatçısının nasıl bir şey oldugunu anlamak oldu sanırım.
göndermeye karar verdi. Er-ken bir yaşta başka bir kültüre gönderilmeme rağmen, kim olduğum konusunda, kimliğim konusunda hiçbir kafa karışıklığı yaşamadım. Ailem belki Avrupa'ya da gidebilirdi, ancak sonuçta ikili hatta üçlü kimliklerin bir zenginlik ola-rak kabul edildiği Kanada'ya göçtük.
Eğitimin sende bıraktıkları neler oldu?
A. KHANJİAN - Böyle bir eğitim insana sonradan değiştirmeği mümkün olmayan bir takım farkındalıklar sağlıyor. Özellikle de tek referansı kendisi olan kapalı bir kültürden gelmişsen, yeni edindiğin akli araçlar tarihim, mitolojini ya da Ermeniliğe dair ne varsa sa-na bir biçimde bir önceki kuşaktan geçirileni sorgulatmaya başlıyor. Özellikle modern bir ortamda bir Ermeni kadını ola-rak eğer Ermenilik diye bir kimlikten sözedilebilirse, bunun neleri içerdiğine dair bir sorgulamayı da beraberinde getirdi. Ancak Kanada gibi bir yerde bu kültürel sorgulamaları yapan, kafası zaman zaman kansan sadece ben değildim. Dolayısıyla ortamın kendisi pek çok sorunu aşmada zaten kendiliğinden yardımcı oluyordu.
Örneğin kendimin sadece "actor" -aktrist kelimesini sevmiyorum- oldugunu kabul etmem tam da bu kendine kapalı kimlikten gelmemden dolayı epeyce uzun zaman aldı. "Feli-cia'nın Yolculuğu" filmine kadar Kültür Bakanlığındaki işi-mi henüz bırakmamıştım. ikili bir hayat yaşıyordum. Bir de özellikle içinden geldiğim dias-pora kültüründe oyuncu olmak kimi zaman yer yer "fahişe" olmakla özdeşleştirildiği ve zaman zaman hakir görüldüğü için hep kendimi başka bir yerlerde ispatlama telaşı içindey-dim. Önce kendimi genelde kabul gören bir alanda ispatla-yacaktım sonra zaman kalırsa "oyuncu" olacakhm. Bu nedenle önce îngilizce-Fransızca mü-
'"w
tercim tercümanlık okudum, sonra ispanyolca'yı da kattım. Arapça ve Ermenice de konuşuyorum. Bütün bu eğitimi aldıktan sonra bile hal& rüştümü ispatlamış değildim. Hayatımı etkileyen en büyük figürlerden biri olan annem entegre olmamı arzuluyordu. tkinci kuşak olsalar da çeşitli entegrasyon sorunları yaşamışlardı ve bizim için eğitim bu entegrasyon meselesinin bir parçasıydı. Sanırım bütün bu "nereden
Arsinee, seni az da olsa tanıyoruz ama bu kadar iyi Ermenice bildiğin! bilmiyorduk. Bir de senin ağandan dinleyelim se-rüvenini.
A. KHANJIAN - Beyrut'ta doğdum, kelimenin tam anlamıyla "Ermeni" cemaati içinde büyüdüm, Ermeni okullanna gittim. Bütün toplumsal yaşan-tım Ermeni kültürel altyapısı içerisinde şekillendi. Şu anda hayatta olmayan annemiz için kültürel bir kimlik olarak "Er-meniliğimiz" son derece önemliydi. Dolayısıyla dili bilmek, öğrenmek ve konuşmak bu kimliğin içerisinde olmazsa olmaz bir yer tutuyordu. Allem ikinci kuşak göçmenlerdendi. Her iki taraftan da büyükanne ve dedelerim olaylar sırasında yetim kalmışlardı. Baba tarafım Diyarbakır'dan, anne tarafım ise Erzurum'dan kaçmış-lardı. Eğitim ailem için çok önemliydi. Bu bağlamda bir parçası Lübnanlı olan kimli-ğimle Ermeni kimliğimin çatıştığı noktalarda, Ermeniliğim, aldığım eğitim kim olduğumu, nereden geldiğim! ve ne yapmam gerektiğim haürlatması bakımından çok yararlı oldu.
Kanada'ya gitme fikri nereden çıktı peki?
A. KHANJIAN - 17 yaşındayken savaş çıktı. Bu yüzden ailem beni ve kızkardeşimi, 60'lı yıllarda göç etmiş akraba-larımızın olduğu Kanada'ya
geliyorum" fikirleri ve bir de "soykınm"m kendisi beni siyaset biliminde master eğitimi al-maya itti. Bunun kazara seçilmiş bir şey olduğunu sanmıyorum. Bu alana itilmem için bütün nedenler oradaydı. Ayrıca ciddiyeti itibariyle da kendimi "istediği şeyi sorgusuz sualsiz" yapabilecek'biri haline getiriyordum sanınm. Bir de tabii "soykı-nm"ın kendisinin gerek adalet duygumun ge-lişmesinde, ge-rekse okumuş bir kadın olarak "adil bir toplum düzeni" için ne gibi sorular sormam gerektiği-ni öğrenmemde katkısı oldu.
Perdede beni en çok şaşırtan şey, çıplak bir Er-meni kadını görmekti. Ermeni kadınlanndan beklenen çoğunlukla bedenleri yokmuş gibi davranmaları. Oysa sen çık-tm, esinin kamera karşı-
"Once ailenin bütün istediklerim yapmalısın sonra eğer kendini ispatlarsan belki 'sizin istediğinizi yaptım, artık kendime zarar vermeyecek bir durumdayım, bırakın istediğim! yapayım' deme özgürlügüne erişiyorsun. Ben bu ikili hayatı o yüzden uzun yıllar sürdürmek zorunda kaldım. Sonuçta bu ikili hayatlar, yani sanatçı olmak isterken olamayışlar bütün bir Ermeni tasrihi içinde düşünülürse çok anlamlı, zira bizde bir yaşama inadı gelişmiş."
sında olduğu bir durumda soyundun. Hem bu neredeyse "cinsiyetsiz-lik" hem de çıplaklık ko-nusunda neler düşünüyorsun?
A. KHANJIAN - Tabii ben de bu konuda epeyce düşündüm. Şiddet kadın bedenine tecavüz edilmesi, kadının kaçı-
"kızkardeşleri" olduklarım düşündükleri kadınlarla evlenmek zorunda kalıyorlardı. Dolayısıyla "cinsel kesifin öznesi genelde Ermeni olmayan bir kadın oluyordu. Çünkü Ermeni kadını onun "kızkardeşiydi". Bunun sadece dinle alakası olduğunu düşünmüyorum. Tabii din bu koruma işinin sürmesi için bir kurum olmuştur ama bunun bilinçaltında "normal" birşey olarak kabul edilmeme-sinin nedeni farklı bir yerde aranmalı sanırım.
Peki bu anlayışın meslek
çü taleplerin! anlamakta güçlük çekiyorlardı. Oysa özgürlük belli bir seçimler kümesi ve bu seçimler kümesinden is-tediğini seçebilme özgürlüğüy-dü ve bu da eğitimden geliyordu. Soyunma meselesine gelince bu benim üzerine çok uzun düşünmek zorunda kaldığım bir süreç oldu, önce etrafı düşünüyorsun, daha sonra oğlum Arshile'i düşünmek zorundaydım. Soyunmuş bir an-. neye sahip olmak isteyip istemeyeceğim düşündüm. Ama bu bir profesyonellik meselesi
niması gibi şeylerle ifade bulduğu için, Ermeni sivil toplu-munda gerek kadınlann aklın-da gerekse erkeklerinkinde cinsellik sanki "yanlış" ya da "hatalı" bir şeymiş gibi yer etmiş. Bu beden üzerinden dönen şiddet ve bunun toplu hafı-zadaki yeri sadece kadını cinsellikten soğutmakla kalmamış, erkeği de kadının yanma "koruyucu" olarak koymuş.
Lübnan'dayken Ermeni gruplannda bize başka ailelerin erkek çocuklannın "erkek kardeşimiz" olduğu, onlara da bizim "kızkardeşleri" oldukları telkin edilirdi. Düşünebiliyor musun, bu insanın bilinçaltını nasıl etkiler? Şimdi bu "kızkar-deşi", "erkekkardeşi" mitiyle büyümüş insanların kadın ya da erkek, cinsellikleriyle ilişkilerim düşün. Ermeni kadınının cinselliği, benim gözlemlediğim kadarıyla, çok geç bir yaşta gelişiyor, bunu derken erkeklerin de daha farklı bir konumda olduğunu düşünmüyorum. Kuzey Amerika için ge-nelleştirmiyorum elbette. Günün sonunda şimdiye kadar
sinin nedeni farklı bir yerde aranmalı sanırım.
Peki bu anlayışın meslek seçimine etkisi ne oluyor? A. KHANJIAN - Tam bu
yüzden, cinselliğin bir parçası olduğu, kadın bedeninin bir biçimde ekspoze olduğu profesyonel meslekler, örneğin aktörlük ya da mankenlik ya da başka bir şey Ermeni kadınına kapalı meslekler oluyor. Çünkü benzer bir anlayış, soyunmayı da, bedenin doğallığım da anlamakta zorluk çekiyor. Böyle olunca da önce ailenin bütün istediklerin! yapmalısın sonra eğer kendini ispatlarsan belki "sizin istediğinizi yaptım, artık kendime zarar vermeyecek bir durumdayım, bırakın istediğimi yapayım" deme öz-gürlüğüne erişiyorsun. Ben bu ikili hayatı o yüzden uzun yıllar sürdürmek zorunda kaldım. Özgür bir birey olmanın bede-lini ödedim. Ödemek zorundaydım belki de, çünkü kar-şımda "Şabigis gı tzakhem, kez gı gartatsınem" (Gömleği-mi satar yine seni okuturum) diyen birileri vardı. Bunu söyleyen insanlar benim olmam gereken insan olmamın yolu-nun eğitimden geçtiğim de biliyorlardı. Ancak bunu söylemek insanların bu eğitim dedikleri şeyin getirdiği bütün özgürlüklerden hoşnut oldukları anlamına gelmiyor. Genelde olan şöyle bir şeydi: Eğitimin getirdiği insanın özgürlük-
neye sahip olmak isteyip istemeyeceğim düşündüm. Ama bu bir profesyonellik meselesi sonuçta.
Nedense "Next of Kin"in bir biçimde senin hika-yen olduğunu düşün-müştüm, yanılıyor muyum?
A. KHANJIAN - Aslında tam olarak öyle sayılmaz çünkü daha o zaman Atom'la yeni tanışıyorduk, annesi babasıyla Mısır'dan geldikten sonra ilk önce Montreal'e yerleşmişler ama ressam olan anne babası-nin, özellikle de taleplerin! anlamayan 60'lann Montreal'inin Ermeni diaspora ortamı nedeniyle oradan ayrılmışlar ve hiç Ermeni bulunmayan Victo-ria'ya taşınmışlar.
Atom kendi ailesinin serüvenim izlerken sanatçı olmak isteyen bir Ermeni kadınının ne gibi baskılarla karşılaşabileceğim gayet iyi anlamıştı ve Next of Kin'deki karakter de aslında oradan çıkmıştı.
Sonuçta bu ikili hayatlar, yani sanatçı olmak isterken olamayışlar bütün bir Ermeni tarihi içinde düşünülürse çok anlamlı zira bizde bir yaşama inadı gelişmiş. Bildiğinden şaş-mama, bilirsin Ermeniler'in inatçı olduğu söylenir. Genelleme yanlış da olsa, doğru olan bir tarafı var. Kendin olmak için, kendin kalmak için inat etmek zorundasın. Tarihte de bunun örneklerini görmek mümkün.