Yazın en sıcak günlerinde, çöl sıcağına kendimi hazırlıyorum içten içe; pek ses çıkarmadan, aşağıdaki kum fırtınasını izleyerek...
Köşeye sıkışmak
Dünyanın en fakir 10 ülkesinden biri ayağımızı basacağımız toprak. 1991'deki Körfez Savaşı'nda Irak'ın yanında yer alması ile diğer bölge ülkeleri tarafından tümüyle tecrit edilmiş, koca yarımadanın en talihsiz coğrafyasında hem petrole, hem suya hasret memleket.
Arap yarımadasının ta ucundaki ülkeye, memlekette aslında türküsü ve kahvesinden başka hiçbir şeyi bilinmeyen Yemen'e doğru giderken düşündüklerimin özeti bu işte.
Aslında Türkiye'den Yemen'e doğrudan uçuş yok. Oraya gitmek için ya Suudi Arabistan'da, ya da Birleşik Arap Emirlikleri'nde aktarma yapmak gerek. Ne ki, biz bir uluslararası toplantı için kiralanan uçakla, başka yere uğramadan doğruca başkent San'a havaalanına indik.
Kapılar açıldığında içeriye dolan havada herkesin hissettiği serin bir umutsuzluk vardı.
3 bin metrede çöl serinliği
Beklenenin aksine yaz mevsiminin ortasında yüzümüze çarpan havadaki ferahlığın hikmetini neden sonra anladık. 2800 metre rakımıyla başkent, belki de Arap çöllerindeki en soğuk yer!
Üstelik yaz kış hava sıcaklığı aşağı yukarı aynı, gündüzleri 28-30 derece arasında değişiyor. Akşamları serin hava, kimileyin soğuğa çalıyor.
Muson kuşağında yer alan ülkede, özellikle yağmur mevsiminde havanın güneşli olmasına kanmamak gerekiyor. Öğleden sonra mutlaka çöle de kentlere de Muson yağmuru düşüyor.
Bölgedeki Amerikan yandaşı emirliklerin bile hem coğrafi hem de politik olarak köşeye sıkıştırdığı ülkede, fakirliğin izleri ise silinemeyecek denli derin.
Sokaklar şafak sökerken dolmaya başlıyor. Mahalle aralarında dolaşırken, üzerimdeki gündelik kıyafetin sıradanlığı, Yemenli erkeklerin dikkatini çekiyor. Kot pantolon, bir gömlek, güneş gözlüğü, San'a'nın günlük yaşamının bir parçası değil. Yemenli erkekler, geleneksel kıyafetlerinden vazgeçmiyor.
Cembiye ve gat
Günlük hayatın hala kabile koşullarında sürdüğü ülkede, erkekler hala bellerine peştamal benzeri bir örtü sarıyor, beyaz mintan giyiyor ve erkeklik sembolü olarak kabul edilen ucu kıvrık bir kama, yani "cembiye" kuşanıyor.
10 yaşındaki oğlan çocuktan 90 yaşındaki dedelerine dek giyim kuşam alışkanlıkları son bin yıldır değişmiyor.
Ekonomik hayat sabah saatlerinden öğleye kadar sürüyor. Öğleden itibaren, güneş batıdan denize savrulana dek bütün ülke "gat" çiğniyor.
Gat ağacının yapraklarının kokaine benzer uyarıcı bir özelliği var. Duyduğum kadarıyla sokakta rastlamanın pek de mümkün olmadığı kadınlar da evde gat çiğniyor.
Kahvenin soyu tükeniyor
Sokaklarda bütün mesaisini avurtları alabildiğine bu bitkiyle dolu, sürekli olarak yaprak çiğneyen erkekler görmek mümkün.
Yanaklarda biriken uyarıcının kılcal damarlar vasıtasıyla kana karışmasını sağlamak için çaba harcayanlar, aslında ekonominin en dinamik kaleminin gat ticareti olduğunun bilincinde değil.
En körpe yapraklar günlük olarak toplanıyor ve bir iki gün içerisinde çiğnenmesi gerekiyor. Genellikle her yetişkin birey günde 250 gram ile yarım kilo arasında çiğniyor.
Gat tüketimindeki sürekli artış nedeniyle o meşhur "Yemen kahvesi"nin köküne kibrit suyu ekiliyor.
Kahve ağaçları birer birer sökülüp yerine "uyarıcı" dikiliyor. Sokaklardaki kesif kahve kahve kokusu, gece karanlığına karışan San'alı erkeklerin "uyarılmış neşe"si içinde kaybolup gidiyor.
Narkotik ekonomi
Ekonomiyi narkotiğe bağlı kılınca, resmi istatistiklere göre yüzde 35'lerde seyreden, ancak sadece çıplak gözle bakıldığında bile çok daha yüksek olduğu anlaşılabilen işsizlik oranı, toplumsal sorunları da beraberinde getiriyor.
Bunun sonucu olarak da Yemen, içinde bulunduğu tecrit koşullarının da bir dayatması sonucu tarihi çok geriden takip ediyor.
Kuzey - Güney ikilemi
1990'lı yıllara kadar ülkede ikiye bölünmüş bir siyasi yapı vardı. 22 Mayıs 1990'da sosyalizmin ağırlığını hissettirdiği Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti ile kuzeydeki Yemen Arap Cumhuriyeti birleşti.
Ama kuzey için değişen bir şey olmadı. Oryantalist batılıların zaman zaman uğradığı eski şehir merkezi dışında San'a, hala bir cazibe merkezi olmaktan uzak.
Mimari dokusuna dokunulmayan bahse konu eski kent merkezi ve meşhur Osmanlı kışlası dışında kalan yeni şehir, alt yapısızlık ve çarpık kentleşmenin vahim görünümünü üzerinde taşıyor.
Benim göremeden döndüğüm güneydeki Aden'de ise gelişmenin o tarihten bu yana sürdüğü, bilhassa turizmin sürekli geliştiği biliniyor.
Sokaklarda kadının izi yok
Kızıldeniz'in eşiğindeki bu körfez kentinde hem şehirleşmenin, hem de turizm altyapısının temellerinin sağlama alındığı konusunda ülkede fikir birliği var. Ancak güney, ülkenin tümüne yetecek "katma değer"i henüz üretemiyor.
Eğitim düzeyi gelişemiyor, kadın sokakta, sosyal hayatta yerini alamıyor. Eski kentin içine girdiğimde gördüğüm manzara karşısında içine düştüğüm şaşkınlığın tarifi zor. Kadın ne esnaf, ne de müşteri.
Sokaklarda gözlerinin bile görünmesine izin verilmeyen kıyafetlerle, en kısa yoldan gitmesi gereken yere gidiyor, bir daha da dışarı çıkmıyor.
Kısacası burada kurallar kadınlara karşı Suudi Arabistan'da olduğundan bile katı işliyor. Bölgenin tek çok partili, demokratik, parlamenter rejimi olan Yemen, kurallarını kadını hiçe sayarak işletiyor.
Yemen dönüşü
Havaalanına giderken yağmur yağıyordu yine. Sokaklarda su iz bırakarak akıyordu. Sıkıştırılmış demokrasisiyle, kadınını yok sayan bu fakir ülke, başını okyanusa uzatıp başka ufuklar kolluyor.
Kabile yaşamı, yarım yamalak demokrasisi, savaşa ve Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) destek çıkan Arap şeyhliklerinin zenginliklerinden uzak, narkotiğe bağlı ekonomisi ile Yemen'de, türkülerdeki tadı bulmak zor.
Uçakta kendi kendime mırıldandığım Yemen Türküsü ise, ülkenin o zamandan günümüze bir atılım yapamadığının bir kanıtı sanki. (MU/BA)