Hafta boyunca ilgi alanlarına ilişkin panellerde, bir avuç katılımcıyla buluşan bu kadınların ortak özelliği; ya ülkelerinde yasaklı olmaları ya da mülteci konumunda bulunmaları.
Kısacası "Doğunun Kadınları" festivalinin konukları, kendi alanlarında birer "aykırı" isimler.
Arap dünyasının kadınları ve çelişkiler
Bejan Matur 'un bir İran gezisi sırasında karar verdiği "Doğunun Kadınları" festivali, iyi niyetli bir girişim olmasına karşın, "Arap Dünyasının Kadınları" olmaktan kurtulamıyor.
İran, Irak, Suudi Arabistan, Mısır, Filistin ve Lübnan'dan sinema, müzik ve edebiyat alanından 40 kadar kadının katıldığı festivalde, davet edilmesine karşın Cezayir'den kadın sanatçı bulunmuyor.
İsrail'den hiçbir kadın sanatçının davet edilmemesi festival komitesinin bir tercihi.
"Bölgesel hassasiyetler"in kollandığı festivalle ilgili düşülmesi gereken başka bir notsa, daha çok İslamcı medyanın ilgi gösterdiği festivale katılan kadınların, gerçekte, Türkiye'deki İslamcı hareketle son derece ters düşen kadın kimlikleri.
Salondaki türbanlı kadın sayısının fazlalığına karşın, ne İran, ne Irak, ne de Filistin ve Lübnan'dan gelen sanatçıların sıkma başlı olmaması.
Hem kadın olmak hem de mülteci
"Doğunun Kadınları"nın üçüncü gününde "Seslerin Başlangıcı ve Sonu" başlıklı panel vardı.
Katılımcıları Jahide Wehbe, Sussan Deyhim ve Reem Kelani'ydi.
Sanatçıların ülkelerindeki müzik çalışmaları ve müzik üzerine sözleriyle biçimlenen panelin zaafı, yönetici konumundaki Ulaş Özdemir 'in "Müzikte kadın olmak"la ilgili özele değil, "İran'da ya da Irakta müzik yapmak" gibi genel bir söyleme yönelmesiydi.
Mültecilerin mesleği olmalı
Ülkelerinin politik çalkantıları nedeniyle mülteci durumunda olan iki isim Filistinli caz sanatçısı Reem Kelani ve çağdaş müzik yapan Sussan Deyhim.
Müziğin her türlü bağnazlığın önüne geçtiğini belirten panelistler, ülkelerindeki şiddetin ve kadına yönelik şiddetin, müzikle önleneceği düşüncesindeler.
Oldukça renkli bir kişilik olan Reem Kelani, konuşmasında şunları söyledi:
"Müzikte kadın sesinin haram olması, Arap kadınının şarkı söylerken bedenini kullanmasındandır. Benim zorluğum iki yönlüydü. Hem kadındım hem de Filistinli. Filistinli göçmenlerin problemi çok olur. Sürgünde yaşayan bir insanın doktor, avukat ya da daha geçerli meslekleri seçmesi beklenir. Ben de müziği seçmekle beraber, Kur'an ve Deniz biyolojisi eğitimi aldım".
Klasik mi popüler müzik mi?
Şahın devrilmesi, Humeyni'nin gelmesi üzerine, ailesiyle birlikte İran'ı terkederek ABD'ye giden Sussan Deyhim'in asıl mesleği bale.
Uzun yıllar bale yapan Deyhim, daha sonra klasik müzikle geleneksel İran müziğini harmanlayarak çağdaş bir yorumla kendi müziğini yapar. Aynı zamanda besteci de olan Deyhim şöyle konuştu:
"İran'da müzik ve dans kadın için olumsuz ilgi alanları. Çocukluğumda bale eğitimi aldım. Devrimden ötürü kadının üzerindeki baskılar artınca ABD'ye gittim ve eğitimimi sürdürdüm. New York'ta batı müziğiyle tanıştım. Doğu ritimlerini batı ritimleriyle buluşturarak bir sentez yaptım".
Lübnanlı sanatçı Jahida Wehbe ise klasik Arap ezgileriyle müzik yapan bir sanatçı. Onun müzisyen olarak farkedildiği nokta, bestelerinde İbni Arabi ve Ömer Hayyam gibi şairleri kullanmasında.
Wehbe konuşmasında, müzikte Türkiye'de de yaşanan bir tartışmaya parmak bastı:
"Arap müziğinde aslında kadının şarkıcı olarak güçlü bir yeri vardır. Belli dönemlerde gerilese de, kadının şarkı söylemesi önlenememiştir. Şarkı söylemek, kadının kendisini ifade etme tarzıdır. Günümüzde müzikteki kokuşma küreselleşmenin bir ürünü. Geçmişte iyi sese önem verilirdi, şimdi iyi görüntüye".(AD/EÜ)