"...ağladığımız, ama öyle böyle değil... sessiz sessiz parçalanarak ağladığımız günler, geceler, aylar, yıllar geçirdik... kimseciklerin duyup görmediği seslerin, ışıkların, karanlıkların bizleri lime lime ettiği cehennemî günler yaşadık... çocuklarımızın "beni kurtar" diye yalvaran sesleriyle çaresizliğin bizi boğduğu ölümcül anlar atlattık... çoğu kez kıyamet, olsa olsa budur dedik..."
Kendinizi, yakın çevrenizi, tanıdıklarınızı düşünerek yukarıdaki metni, her sözcüğün gerçek anlamını içinizde, yüreğinizde, beyninizde duyarak bir daha okuyun.
Eminim ki pek çoğunuz oradaki sessiz çığlığa katılacaksınız.
Katılma nedeniniz birbirinden çok farklı olabilir.
Ailesel, kişisel, insani, sosyal, toplumsal, politik olaylar ve olgular sizin için o çığlığın nedeni olabilir.
Ya bir de tüm bunların varlığına karşın o "çığlığı" atamadığınızı düşünün.
Kimsenin sizi duyamayacağı kapalı yerlerde olduğunuzu, birileri tarafından boğazının sıkıldığını, soluğunuzun tıkandığını ya da sesinizin kesildiğini düşünün.
Veya bu çığlığa neden olan tüm olumsuzlukların, yanlışların, kötülüklerin farkında olmadığınızı düşünün.
Çevremizde yaşanan, ancak size değmeyen, ya da sizin değmediğini sandığınız olan bitenin farkında olmadığınızı düşünün.
Düşünün, düşününün...
Bir daha düşünün...
Birlikte düşünelim
İsterseniz bir kolaylık sunayım size. Bu kez "birlikte düşünelim"
24 Haziran Çarşamba günü saat 19.30'da Lüleci Hendek Caddesi, No. 12'deki "Tütün Deposu"nda olalım ve Şehbal Şenyurt'un yönetmenliğini yaptığı "Aramızdan Birileri"nde anlatılan örneği birlikte izleyerek o düzlemlerden belki de hepsini aşıp geçen bir sorunu birlikte izleyelim, sonra da birlikte irdeleyelim.
Artık aramızda olmayan ama çok yakınlarımızda bir yerlerde durup bizi izlediğini bildiğim, yalnızca "iç seslerimizle" konuşabildiğimiz Bülent Arınlı'nın kurgusundan yola çıkarak onun anlattıklarını duymaya çalışalım.
Ya da Akgün Teyze'nin filmde de bir bölümünü bizlerle paylaştığı, duygularını, düşüncelerini en azından hissetmeye çalışalım.
Sevgili Bülent'i yitirdiğimiz günlerde, onun evinde, onun çalışma ortamında izledim ilk kez filmi.
Hani derler ya "bir film izledim yaşamım değişti" diye... Ama ben böyle demeyeceğim.
Bir hekim olarak bildiğim, bir aydın olarak okuduklarımdan öğrendiğim, dahası çok yakınlarında sevgili Feryal'e benzer bir dolu güzel insanın bulunduğu, dünyaya biraz gözlerini ve yüreğini açarak bakan bir insan olarak görmediğim, insana ve onun "şizofreni" diye adlandırılan bir "hâline" dair bir çok şeyi o belgeseli izledikten sonra başka türlü görmeye başladım.
Eğer orada olursanız sizin içinizde de böyle bir "değişim"in yaşanacağını biliyorum.
Gözlerden ırak "öteki" ile yaşamak...
"Benim ülkem, henüz, en geniş anlamda kendi sağlığını, kurumlarıyla, kuruluşlarıyla, bireyleriyle hasta olan en ufak birimimin sağlığını koruyarak koruyabileceğini keşfetmiş bir ülke değil. Benim toplumum, henüz, tarihiyle, kültürüyle, kendisiyle yüzleşebilmiş bir toplum değil. Hele ki, kendinden farklı olanla barışık bir toplum hiç değil...Belki başkalarının ülkeleri de öyledir... Ben benimkini anlamaya çalışıyorum..."
Bu sözler şu günlerde çok daha önemli ve anlamlı. Üstelik yalnız "şizofreni"si olanlar için değil. Sağlığa ve sağlıklı olmaya gereksinimi olan herkes için.
Şizofreni toplumumuzda en az bilinen, en çok gizlenen, ancak oldukça yaygın hastalıklardan biridir. Hastalık değildir belki de "ortalama" olmayanların, "ortalamaya" uymayanların, "hâllerinden birisidir. "Hastalık" denilmektedir. Çünkü böylece yaşam daha kolay olur sanılmaktadır.
Yine de gizlenmektedir, çünkü bu hastalığa dair önyargılar zaten derin gerilimler içindeki hasta ve yakınlarının sorunlarını fazlasıyla artırmaktadır. Gizlemek ve gizlenmek ise tedavi olanaklarını zayıflatmaktadır. Bu durum, her biri, derin bir duyarlıkla yüklü, yaratıcı özelliklere sahip bu hastaların topluma kazanılmasının önünde büyük bir engeldir.
İçinde yaşadığımız toplum ve onun egemen düzeni, bu örnekte de doğrudan ve somut yaşandığı gibi giderek daha çoğumuzu, "yoksulluk", "işsizlik", etnik aidiyet", "cinsel yönelim" vb. herhangi bir neden bularak "ötekileştiriyor".
Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görmüyor. Çözülmesi, eğer yapılamıyorsa "yok edilmesi" gereken bir "zorluk ya da sorun" olarak tanımlıyor.
Böyle düşünenlerin çok güçlü silahları var üstelik.
Çoğu zaman o güçlülük çoğumuzu da sarıyor, sarmalıyor, kendisine katıyor ve onun içinde olmanın "hazzını duymamıza" bu hazzın sayesinde de "ötekilere" düşman demesek de en azından "karşı olma" tutumunu sergilememize neden oluyor.
Bir kez de olsa "öteki" olmadan, kendini "öteki" saymadan, o farklılığın yaşamın zenginliğini ve rengini yaratan çok önemli bir unsur olduğunu, o renkler olmadan yaşamın renksiz, tatsız, tuzsuz ve belki de "yaşamın tersi" bir şey olduğunu görebilsek.
"Belki onlarla konuşabiliriz. Yani, gerçekten konuşabiliriz demek istiyorum. Ya bizim sözcüklerimizle ya onların sözcükleriyle... hiç fark etmez."
Tevekkül ile isyan arasında sıkışanlar orada buluşalım... (MS/EZÖ)
Aramızdan Birileri
Yapımcı / Yönetmen - Şehbal Şenyurt
Kurgu - Bülent Arınlı
Metin - Şehbal Şenyurt
Kamera - Şehbal Şenyurt, Serdar Güven
Danışman - Dr. Aylin Çiftçi, Dr. Semra Karaca
Belgeselde yer alan bazı karakterler- Feryal Şenyurt / Akgün Şenyurt / Aysel Doğan / Serdar Doğan / Saliha Elbasan / Kemal Elbasan / Cemil Ateş / Bülent Şahin / Umut Çetintaş / Tülin Çetintaş / Erol Büyüktepe / M.Ali Taşdemir
Yapım Yılı - 2009
Süre - 78'
SUFilm / www.sufilm.net