Fotoğraf: Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneği kadınları/ Sivil Sayfalar
Barış Akademisyeni Özlem Şendeniz’in derlediği Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneği Yayınları’ndan çıkan “Aramızda kalmasın, kır, kent ve ötesinde toplumsal cinsiyet” isimli kitap okurla buluştu.
Dernek, 2017'de feminist akademisyenler ve araştırmacılar tarafından kurulmuştu.
"Her şeyi başlatan ilk adım"
Kitap şöyle tanıtılıyor:
“Kitap, Aramızda’nın kuruluş amaçlarından birini, yani akademi dışında kalan bir mecrada da toplumsal cinsiyet çalışmalarına katkı sunma iradesini gösteren ilk örneklerden biri. Bu yönüyle bizler için bir iftihar ve sevinç kaynağı, fakat aynı zamanda kesişimsellik, yerel-merkez ilişkisi ve kadın örgütlenmesi ve özgürleşmesi tartışmalarına yapılmış değerli bir katkı. Aramızda’nın, bundan yıllar sonra dönüp baktığımızda ‘her şeyi başlatan o ilk adımlarından biri’ belki de.”
Kitap için Fındıklı’da etkinlik düzenleniyor
Kitap, Mayıs 2019’da Rize’nin Fındıklı ilçesinde gerçekleşen “Kır ve kent arasında toplumsal cinsiyet” atölyesindeki sunumlardan oluşuyor.
Kitapta, Sevgi Uçan Çubukçu, Ece Öztan, Melek Zorlu, Melda Yaman, Yasemin Özgün, Elif Karaçimen, Ekin Değirmenci ve Selda Tunç Subaşı’nın panel sunuları Merve Diltemiz ve Özlem Şendeniz’in de yazıları yer alıyor.
Kitap için ilk etkinlik 8 Mart'ta Rize'nin Fındıklı'da düzenleniyor.
KitaptanCinsel Tacizin ‘İfşa’sı: #MeToo Sevgi Uçan Çubukçu Seksenlerden bugüne, dünyada ve Türkiye’de feminist düşünce ve politikanın en önemli mücadele konusu, ‘özel (kişisel) olan politiktir’ sloganı üzerinden gelişti. Öyle ki kimi ülkelerde ve kimi feminist yorumlarda, feminist mücadele neredeyse, sadece özel alanla ilgili sorunlara yoğunlaştı. Özel alan konularının feminist mücadelede merkezi bir konum almasının elbette bir anlamı vardı: Erkek iktidarına dayalı patriyarkanın, kadınları ilk karşılaştırdığı alanın, özel alan ilişkileri olmasıydı. Kız kardeş olmak, kız çocuk olmak, anne olmak, evlenmek, evlenmemek, boşanmak, çalışmak, çalışmamak vb. her türlü kadınlık konumu ve kimliğinin, özel alanda erkeklerle nasıl yaşandığının, her günün her dakikasında sonuçları vardır. Üstelik söz konusu kimlik, rol ve ilişkilerin doğallaştırdığı ve kutsallaştırıldığı bir alan olduğu düşünüldüğünde, patriyarkanın sürekliliğinin sağlanmasındaki önemi daha da açığa çıkar. Bu nedenle özel alanın politikleştirilmesinin, yetmişli yılların sonlarından itibaren feminizmin merkezinde olması bir tesadüf değildir. Nitekim bu sloganın, kadın bedeninde somutlaşan, cinsel taciz, saldırı ya da tecavüzlerden, bekâret kontrolünden kürtaj politikalarına kadar karşı çıkmayı içeren feminist eleştiri ve eylemlerde karşılığı olmuştur. Türkiyeli feministler için, ‘bedenimiz bizimdir’ sloganı, 1987 yılından6 günümüze kadar güncelliğini ve yakıcılığını sürdürmektedir. Türkiye’de her gün kadınların cinsel taciz, tecavüz ve ‘kadın cinayetleri’ gibi meseleler patriyarkal tahakküm ve denetimin en can yakıcı boyutunu oluşturur. Feminist literatürün ortaya koyduğu gibi, kadın bedeni, patriyarkanın tarih boyunca, farklı kültürlerde, farklı zamanlarda ve farklı biçimlerde kadınların tahakküm altına alındığı ‘yer’dir.7 1980’lerde Türkiye’de feminist eleştiri ve politika, kadın bedeninin, patriyarkal sistem içindeki bu merkezi konumu nedeniyle, ‘özel olan politiktir’ ya da ‘bedenimiz bizimdir, cinsel tacize hayır!’ derken, kadın bedenine yönelik gerçekleşen her türlü cinsel saldırı ya da şiddete karşı da, ‘bağır herkes duysun’ ,‘haklı tecavüz yoktur’, ‘Mor İğne’ vb.8 protestoları gerçekleştirdi. Bu feminist itiraz, kadının kendi bedenine, kimliğine ya da emeğine dönük kontrol ve tahakküm ilişkisine karşı koymaya ve özgürleşmeye davet eden bir anlam taşıyordu. Böylelikle kadınlar, cinsel taciz, istismar ve tecavüzlere karşı kolektif bir ses çıkarmayı başardılar. |
Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneği hakkında Dernek web sayfasında kendisini şöyle anlatıyor: "KHK'larla ihraç edilen feminist akademisyenler ve akademisyenlerin ihracı ile eğitim hakları kesintiye uğrayan öğrencileri olarak ilk kez 2017 yılında biraraya geldik. "KAOS GL'nin düzenlediği toplumsal Feminist Forum ve Homofobi Karşıtı Buluşmalar, akademide toplumsal cinsiyet çalışmaları ve kampüs ortamlarında toplumsal cinsiyet ilişkileri bakımından yaşanan tahribatı konuştuğumuz önemli bir zemin oldu. Toplam on sekiz üniversiteden ihraç edilen akademisyenler ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz oturumlar yoluyla yaşadığımız süreçlerin farklı üniversitelerdeki yansımaları, kişisel deneyimler ile OHAL ve KHK rejimleri sonrası üniversite ve kampüs alanlarında yaşanan daralma ve tahribatları ortaya koymaya çalıştık. "Toplumsal cinsiyet içerikli derslerdeki daralma, öğrencilerin tez süreçlerindeki kesintiler, üniversitelerdeki cinsel tacize karşı birimler ve mekanizmalarda oluşan tahribat, LGBTİ öğrencilerin gündelik yaşamı ve yeni kampüs ortamı ile genel olarak akademik feminizm alanındaki yansımaları ihraçların ardından karşılaşılan en temel sorun alanları idi. "Bu dayanışma ağı, kişisel, akademik ve politik bir üretim, dayanışma ve güçlenme ağı olarak yeni bir form içerisinde örgütlenecekti. Henüz aramızda oluşan alanın adını koymamıştık ama 12. Homofobi Karşıtı Buluşmalar'da aramızda oluşan alanı ve kararlılığımızı ortaya koyan bir bildiri yayımlamıştık. Kasım 2017'de Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneği'nin kuruluşu gerçekleştirildi. Aramızda; çoğul, ilişkisel ve kurucu bir alanın adıdır. Yaşam mücadelemiz ve gündemlerimiz, bellek ve kayıt altına alma, birbirimizle bağlar kurma ve ağlarımızı geliştirme ihtiyacımız ile biraraya geldik. Amacımız, toplumsal cinsiyet ve queer çalışmalar alanında akademi dışında ancak akademik üretim, sivil toplum, siyaset ve sanat alanında kesişimsel ağ kuran bir feminist alan açmak. Toplumsal cinsiyet alanında kayıt tutan birikimi kullanıma açan, içerik üreten bir alan açmak." |
(EMK)