En uzun gecenin adı 21 Aralık’tı...
Orda, dem tutmuştum bir vakit arkadaşlarla...
Sonra duvarda boy boy (aslında sanki hepsi birboy) fotoğrafları duvara çakılı ve altlarında adları yazılı olmayan (hepsini herkesin bildiği varsayılarak) fotoğrafların sahiplerinin ruhlarının, anılarının katıldığı bir derin muhabbetti deme düşen.
Duvarda suretleri olanların hangi birinin yolu sürgünlükle kesişmemişti ki! Yılmaz Güney, Aram Tigran, Ahmet Kaya, Nazım Hikmet, Ayşe Şan, Ciwan Haco, Yaşar Kemal ve diğerleri...
Geriye dönüş yolları kapanan, ardında camın buğusunun pusunda yaşlananların hüznüydü sanki sürgünlük...
Dışında kalınan hayatların fotoğraf karelerinde bir arada yer almanın, düğünün, yasın, kutlamanın, doğduğun şehrin, avucunun içi gibi bildiğin sokakların dışında kalınanın; yani artık fotoğraftaki hafızanın sürgüne denk düşen yüzü / yüzleri...
Çünkü, neredeyse hepsi biliyorlardı ki;
Diyarbekir’de bir odanın içinde gürül gürül yanan odun sobasında ısınıyorlardı sanki o gece. Uzak ve soğuk sürgün diyarlara inat...
Sınırın öte yakasına geçerken anlamışlardı yürümek ayrı, yol almak ise apayrıydı sürgünlüğü kendine yol eyleyenlerce!
Adı sırat olan, sulara vurulup geçilmişti sabırla...
Dem, demini almışken eski zamanların radyolarının yerini alan asrî devrin YouTube kanalında adını ilk kez duyduğum Zahter grubunun şarkısı sesleniyordu henüz sökmemiş şafağa: Şu, uzun gecenin gecesi olsam / Sılada bir evin, bacası olsam...
Zerdüştî inancında adına şeb-î yelda olarak bilinen 21 Aralık’ı 22 Aralık’a bağlayan en uzun gece çok anlamlıydı. O gece bolluk ve bereket getirsin diye nar kırılır ve tanelenip yenirdi. Çocukluk günlerimden anımsarım: Diyarbakır karpuzu bir filenin içine konup kilerde tavana asılır, ya da uzun süre dayansın diye saman yığının içinde korunurdu. Sonra kışın başlangıcı ve yeni yılın ilk günü sayılan en uzun gecede kesilip yenirdi.
Uzun geceler 21 Aralık’tan sonra karanlıktan aydınlığa evirilecek diye bilinir ya! Ol sebepten aydınlık bereketle gelsin diye nar kırıp taneledim.
Bakın Sabît mahlaslı Alaaddin Ali (1650-1712) ne demiş:
“Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat.”
En uzun gece sabaha devriliyor ve saat 03.45’i gösteriyordu... (ŞD/AS)