Fotoğraflar: csgorselarsiv.org, kaos GL
Önceki gün (5 Temmuz 2022, Salı) Ankara'da düzenlenen Onur Yürüyüşü polis şiddetinin en çok yükseldiği eylemlerden oldu. İslamcı grupların lubunyalara saldırmasına göz yuman polis, LGBTİ+'ları ters kelepçe ile gözaltına aldı.
TIKLAYIN - Gözaltı sırasında kolu çıktı, ambulans çağrılmayınca kendi taktı
Polis şiddeti nedeniyle yaralanan Kaos GL muhabiri Aslı Alpar, yürüyüş sırasında şiddet gören ve gözaltına alınan Güneş ile Üniküir Derneği Genel Koordinatörü Özgür Gür yürüyüşteki polis şiddetini ve yaşananları anlattı.
“Polis bir eliyle beni tutup diğer eliyle başkasını dövüyordu”
Güneş, yürüyüş sırasında darp edildiğini ve yakalanmayla beraber 11 saat gözaltında tutulduğunu söylüyor.
“Slogan atmamızla İslamcı gruplar peşimizden gelmeye başladı. O sırada polis de aşağıdan üzerimize ‘saldırın’ diyerek koşmaya başladı. Akabinde bir arkadaşımızı kafasına tekme atıp yere düşürdüler, yerde de tekme atmaya devam ettiler ve arkadaşımız bayıldı.”
“Ciddi şiddete maruz kaldık. Yerlerde sürüklendik, bazılarımızı demir duvara kilitleyip çok yakın mesafeden biber gazı sıktılar. Ben zaten üç kere ayağa kalkabildim, üçünde de dövülerek yere indirildim. En son ters kelepçeye alınmadan önce bir polis enseme postalıyla basarken kolumu tutup beni kilitlemişti, diğer eliyle de başka birini dövüyordu.”
“Ters kelepçe ile 3 saat serviste bekledik”
“Ters kelepçe 3 saat boyunca serviste bekledik. Hastane kontrolüne gittiğimizde avukatlar gelene kadar bizi servisten indirip, dövüp tekrar servise soktular. ‘Araba hararet yaptı’ gerekçesiyle havalandırmayı kapatarak üzerimizdeki biber gazıyla bizi havasız bıraktılar.
“Servisin kapısını ‘Havasız kalın da görün’ diyerek kapattılar. Gözaltında 2 saat kadar da ifade için beklettiler. İfade sırasında da avukatlarımızın beyan vermesine izin vermediler. İlk sağlık kontrolünde servisle gelen yemeklerin bize ulaşmasına izin vermedikleri gibi suların da geç gelmesine sebep oldular.”
“Polis renkli giyinenleri alanın dışarıya çıkardı”
Alpar, yürüyüşün olduğu alanda olan bir gazeteci olarak süreci anlattı. Alpar, gazetecilerin yürüyüş başladığında alandan çıkartıldığını ve polisin görüntü almaya izin vermediğini söyledi.
“Eylem 17.30’da başlayacaktı ama 16.30 itibariyle Tunalı Hilmi Caddesi çelik kuvvet tarafından tamamen kapatıldı. Önce içerideki İslamcı gruplar çıkartılmaya çalışıldı ama onlar tekrar girdiler.
“Sonra polis LGBTİ+ olduğunu düşündüğü, tişörtü renkli olan ya da yüzünde sim olan kişileri alanın dışına çıkardı.
LGBTİ+’lar Kuğulu Park’a gidemediği için başka bir sokakta eylem yapmak üzere basın grubuna ve kendi gruplarına haber verdiler. Bunun üzerine Kennedy Caddesi üzerinde bir buluşma gerçekleşti. Fakat iki slogan attıktan sonra herkes ağır bir polis saldırısına maruz kaldı.”
“LGBTİ+’lara kaldırımda ters kelepçe yaptılar”
“Yaklaşık 70 kişilik bir polis grubu geniş bir çember oluşturdu ve bu çember içerisine de gözaltına aldığı LGBTİ+’lar vardı.
“Polis LGBTİ+’ları kaldırımın üstünde ters kelepçe yaparak dakikalarca tuttu. Eyleme devam etmek isteyenleri de Kennedy Caddesi’ne akan trafiğe doğru ittirdiler. Basının da görüntü almasını engellediler. Ben de eylemcilerle birlikte caddeye iteklenenlerden biriyim. O sırada yaralandım. Diğer gazeteci arkadaşlar da biber gazına maruz kaldı.
“Mezopotamya’dan Emel Vural çok ağır astım nöbeti geçirdi. Dakikalarca ambulansın girmesini bekledik ama polis sokakları kapattığı için ambulans da giremedi içeriye. En son bir vatandaş hastaneye götürebildi Emel’i.”
“Polis İslamcı gruplara müdahale etmedi”
İslamcı gruplara müdahale edilmediğini söyleyen Alpar, LGBTİ+’ların demokratik haklarının kullanılmasının engellendiğini söyledi.
“Eylemlerden birinde İslamcı gruplara mensup bir kişi küfür ve hakaretlerle saldırdı. Polis onu engelledi ancak Kennedy Caddesi üzerinde 20-25 kişilik siyasal İslamcı bir grup polisin çembere aldığı LGBTİ+’lara saldırmaya çalıştı. Polis, LGBTİ+’ları çembere aldı ve demokratik haklarını kullanmalarını engelledi ama siyasal İslamcı gruplara karşı hiçbir şey yapmadılar. Dolayısıyla polis toplumun huzurunu sağlamak için orada değildi.
Eylemler sırasında şiddet ve işkence de yaşandı. Polis, Tunalı Hilmi Caddesi’nde tişörtünü yırttığı bir LGBTİ+ aktivisti dakikalarca elektrik direğine ters bir şekilde bağlı bekletti.”
“Direkt bir kuşatma ve saldırı vardı”
Ankara’daki onur yürüyüşü geçmişini anlatan Gür, 2014 yılına kadar süren homofobi-transfobi karşıtı yürüyüşlerin olduğunu, bu sene ise şiddetin arttığını söyledi.
“Ankara’da 2013-2014 yılına kadar homofobi-transfobi karşıtı yürüyüş düzenleniyordu. Dolayısıyla Ankara’nın bir yürüyüş geçmişi var. Sonrasında yasaklarla biten, aslında ara verilen bir durum oldu. Geçen yıldan itibaren ise Onur Yürüyüşü tekrar başladı.
“Zaten 2015ten beri bütün yürüyüşler saldırı altında fakat bu sene şiddetin boyutu daha da arttı. Gözaltı sayılarının, işkencenin ve gözaltı sonrası hukuksuzlukların zirveye taşındığı bir dönem yaşıyoruz.
Bu sene işkencenin artışıyla beraber en önemli faktör sağcı grupların hedef göstermesiydi. Biri Yeniden Refah Partisi’nin alanda yürüyüşü yaptırmama çağrısı; diğeri ise Hacı Bayram Cami’sinde basın açıklaması çağrısı yapmaları olmak üzere iki ayrı hedef gösterme oldu.”
“Gettoları değil tüm şehri istiyoruz”
“Orada ürkütücü olan şey bunun planlı bir şey olması. Tekbirlerle bir saldırıda bulundular. Bir diğer ürkütücü durum ise emniyet ve valilikle direkt konuşuyor olmaları. Direkt bir kuşatma ve saldırı söz konusuydu.”
“Bu sene farklı olan şeylerden biri de Gazi Mustafa Kemal Hastanesi önünde dayanışma için toplanan insanları bile başka bölgelere dağıtmalarıydı. Bu dayanışmayı bile görmek istemediler.
Yürüyüş tüm engellemelere rağmen yapıldı. Yürüyüşte ana pankartta yazan cümle çok önemliydi: ‘Esat’tan Eryaman’a tüm sokakları geri almaya.’ Bu cümle tüm LGBTİ+ tarihinde olan, ‘Gettoları değil tüm şehri istiyoruz’ cümlesine benzer bir yerden çıktı.”
(MD/EMK)