Ersever'in has adamı!
Askerken Cem Ersever'in girişimiyle yeni kurulan JİTEM'in ilk kurulan 7 kişilik kadrosundan biri olan ve "Şerif Aslan" kod adını kullanan Abdulkadir Aygan, 10 yıl boyunca JİTEM bünyesinde görev yaptı. 2000 yılında JİTEM içinde tasfiye edilerek Burdur İl Jandarma Alay Komutanlığı'na "sivil memur" olarak atandı. Evli ve 5 çocuk babası olan resmi cellat, bu işinden ayrıldı ve yaptıklarını gazetemize anlattı.
Apê Musa'nın katilleri
Kürt yazar Musa Anter'i öldürmek için "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım JİTEM'de plan yaptı. Yeşil, OHAL Bölge Valiliği'nin verdiği beyaz Land Rover'le cinayet bölgesine ekibini götürdü. Yeşil, Abdulkadir Aygan, Mustafa Deniz, "Hogir" kod adlı Cemil Işık ve Şırnaklı Hamid'in katıldığı eylemde Hamid tetiği çekti. Ali Ozansoy JİTEM telsiz kumanda merkezinde görev alırken, cinayet gecesi JİTEM Tim Komutanı ve Grup Komutan Vekili Savaş Gevrekçi nöbetçiydi.
Kadrolu cellat anlatıyor
Onunla karşılaştığımızda ne Adana Motor Meslek Lisesi'nde koşan atletin izleri, ne de Özgürlük Hareketi'ndeki bir neferin yürüyüşü vardı. Avurtları çökmüş, gözlerindeki ışıltı kaybolmuştu. Eee, dile kolay. Parmağında Musa Anter'in, Vedat Aydın'ın, Talat Akyıldız'ın ve daha nicelerinin kan izleri...İşkence tezgahlarında yükselen çığlıkların aşındırdığı yürek...
Kesik kesik konuşuyor, sıkıntılı ve güvensiz. Kullanılmış, suyu çekilmiş, bir posa gibi hissediyor kendisini. Yaptığı sorgulardan pek ayrıntı vermiyor. Fakat ajandasındaki kimi ayrıntılar, işkencenin dozu konusunda insana fikir veriyor. İnfazlardan söz ederken verdiği kimi ayrıntıları, mağdur yakınlarından da doğrulatabiliyoruz. Anlatımları ajandasındaki kadar ayrıntılı değil. İnfaz timindeki rolü ise sürekli olarak ikincil. Ajandasından, tam bir istihbaratçı olduğu ortaya çıkıyor. Hedef seçtikleri kurbanların kaldığı yerlerin tüm krokileri var.
Evli ve beş çocuk babası. Urfa-Suruç doğumlu Abdulkadir Aygan. Bu, onun ilk resmi adı. PKK'nin ilk kadroları içinde yer aldı. 12 Eylül 1980 dönemi... İkircikli ve pişman bir yaşam. Sonra itirafçı oldu. Artık adı Abdulkadir Aygan değil... Malatya doğumlu Aziz Turan kimliği verildi ona. Sıkkın, bıkkındı... Çocuklara bakma sorumluluğundan değil, parmağındaki ve yüreğindeki kirli savaşın yükünden dolayı ezilmiş. Sorguyu, infazı ayrıntıları ile anlatmasını istediğimizde, "sorgu odalarının tanrısı" ışığı sönmüş gözlerini elleri ile kapatıp ağlıyor.
1990'dan bu yana olan yaşamına göz atıyoruz. Sabah, JİTEM'e gidiyor. İşkenceyi, sorguyu, infazını yapıyor. Akşam, bir devlet memuru gibi evine gidiyor. İtirafçı, polis ve askerlerle birbirlerine misafirliğe gidiyorlar. Doğum günleri kutluyorlar, nikahlar kıyıyorlar. Akşamları Diyarbakır'da Trafik Çay Bahçesi'ne gidiyor, eşi ve çocukları ile birlikte. Çocuklarına gazoz alıyor.
Çocukları, babaları tarafından öksüz bırakılan çocuklardan kabak çekirdeği alıyor. Kendisi o yetimlerin boya sandığına ayağını uzatıyor, ayakkabısını boyatmak için.
Artık devletten kadroludur. Sigortası yatar, emeklilik günlerini hayal eder. Devlet memuru kadrosu dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis tarafından onanır.
Bu yazı dizisinde itirafçı, JİTEM'in ilk çekirdek kadrosunda yer alan, Binbaşı Cem Ersever ile cinayet planları yapan Abdulkadir Aygan'ın kirli savaş itiraflarını okuyacaksınız. Cinayetlerin korkutuculuğu kadar, ilişkiler ağını, gazeteciden polise, askeri komuta kademesine kadar uzanan kirli ilişkiler ağını da burada göreceksiniz.
Abdulkadir Aygan kimdir?
15 Mart 1958'de Urfa'nın Suruç ilçesinin Uzunhıdır köyünde doğdu. Ailesi ekonomik sıkıntılardan dolayı önce Antep'in Nizip ilçesine, ardından da Osmaniye'ye göç etti. 1975'te Adana Meslek Lisesi'ne girdi. 1977'de PKK'yle tanıştı. Bu dönem okulu bıraktı ve Nizip'te siyasi faaliyetlere başladı. 1980'de bir eve düzenlenen baskında tutuklandı. Antep, Nizip ve Kilis cezaevlerinde 1.5 yıl kaldı. PKK ile bağlantısı koptu ve askere gitti.
1982'de Kıbrıs'ta askerlik yaparken firar etti. Bir süre Avrupa'da kaldıktan sonra PKK'ye katıldı. Sason, Mutki ve Şirvan'da faaliyet yürüttü. 1985'te gerilla saflarından kaçıp teslim oldu. Diyarbakır Cezaevi'nde itirafçılar koğuşunda kaldı. Pişmanlık Yasası'ndan yararlanarak cezası düşürüldü ve 1990'da tahliye oldu. Hemen askere alındı. Askerken Cem Ersever'in girişimiyle yeni kurulan JİTEM'in ilk 7 kişilik kadrosunda yer aldı. Askerlik bitiminin ardından itirafçılara "sivil memur" statüsü tanındı.
Dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis tarafından devlet memurluğu asaleten onaylandı. Bundan sonra "Şerif Aslan" kod adını kullanan Aygan'a itirafçı olması nedeniyle "Aziz Turan" adına resmi nüfus cüzdanı çıkarıldı. Bir süre Abdulkadir Aygan adıyla, daha sonra da Aziz Turan kimliğiyle JİTEM'de 10 yıl çalıştı. Aygan ya da diğer adıyla Aziz Turan, bu süre içinde devletin kadrolu celladı olarak birçok faili meçhul cinayet ve gözaltında kayıplara imza attı. 2000 yılında, JİTEM içinde tasfiye edilerek Burdur İl Jandarma Alay Komutanlığı'na "sivil memur" olarak atandı. Evli ve 5 çocuk babası olan resmi cellat, bu işinden ayrıldı ve yaptıklarını bize anlattı.
İşte Apê Musa'yı öldüren Tim
Kürt bilge Musa Anter, Kültür ve Sanat Festivali için gittiği Diyarbakır'da, 20 Eylül 1992'de katledildi. Devlet, Apê Musa cinayetinin dosyasını, 12 yıldır inatla tozlu raflardan indirmedi. Apê Musa cinayeti, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın Susurluk Araştırma Raporu'nda, Apê Musa cinayetinin devlet tarafından işlendiği kabul edildi. Apê Musa cinayeti ile ilgili itiraflar, raporun Ek 9. dosyasında yer aldı. Ancak raporun bu ekleri, "devlet sırrı" oldukları gerekçesiyle açıklanmadı. Bugüne kadar hükümetler, suç itirafı olan Susurluk Raporu'nun gereğini yapmadığı gibi, Apê Musa cinayetinin de üstünü örttü. İşte infaz timinde bizzat yer alan, devletin maaş ödediği, kontrgerilla tetikçisi Abdulkadir Aygan'ın Apê Musa'nın cinayetiyle ilgili itirafları...
Yeşil'in eylemi
"Yeşil'in karıştığı en büyük olay, yani tanık olduğum, Apê Musa'nın öldürülmesidir. O esnada Cem Ersever Ankara'da olmasına rağmen, daha sonra kendisi ile birlikte öldürülen Neval Boz'la Diyarbakır'a geldi ve olayın olacağı gün Adıyaman bölgesine gitti. 'Nemrut Dağı'na gideceğim, oradaki grupları dinleyeceğim. Telsiz cihazı ile grup var mı yok mu tespit edeceğim' diyordu. Bu esnada da Yeşil, Musa Anter olayını JİTEM'de organize ediyordu. Tim Komutanı Savaş Gevrekçi, Grup Komutanı izinde olduğu için onun görevini de götürüyordu. Musa Anter olayında Hogir devreye sokuldu. Hogir kod adlı Cemil Işık ve Şırnaklı Hamid adlı itirafçı ile beraber partiden ayrılmışlardı."
Otelde olduğu tespit edildi
Hogir'in, Apê Musa'nın, Diyarbakır'da otelde olduğunu önce tespit ettiğini söyleyen Aygan, anlatımını şöyle devam ettirdi: "O zaman Yeşil de geldi. Yeşil'de beyaz Land Rover vardı. Land Rover'i Bölge Valiliği kendisine vermiş onu da MİT'ten almıştı; onu hibe etmişti. Yani görev için almıştı. Mustafa Deniz ve Yeşil gelmişlerdi. Hogir'e 'Apê Musa'yı bir plan yaparak bir yere çek ve bize getir' dediler."
Anter Hogir'i tanıyordu
Hogir kod adlı Cemil Işık'ın PKK'den ayrıldığını ve daha önce Apê Musa'yı tanıdığını belirten Aygan, "Apê Musa Hogir'in partiden ayrılmasına üzülüyormuş, yeniden kendisiyle görüşmek istiyormuş. Apê Musa o zaman Hogir'in JİTEM'de çalıştığını bilmiyordu. Böyle olunca Hogir de Hamid'i görevlendirdi. Otele gönderdi, 'Tamam de, Hogir senle görüşmek istiyor, seni bir yerde bekliyor, bir evdedir, yanına götüreceğim' diyor. Birincisinde başarılı olamamıştı. Hamid başaramamıştı. İkincisinde Land Rover ile hepimiz gittik. Ali Ozansoy, JİTEM
İstihbarat Grup Komutanlığı'nda Saraykapı'da ana telsizin başında bekledi. Hogir'e kalaşnikof verildi. Beni de JİTEM kimliğim ve silahım var diye Hogir'in yanına verdiler. Herhangi bir durum olursa müdahale edebilmem için. Bizi, köprüyü geçtikten sonra Silvan yolunun çıkışına, yokuşa doğru bıraktılar. Yeşil, Mustafa Deniz ile biraz daha tepeye çıktı, telsiz onlardaydı. Hamid de tekrar otele, Apê Musa'yı almaya gitti. Yani bir taksiye bindirecek ve bizim yanımıza getirecek. Hogir de onu orada vuracak" diye konuştu.
Tetiği Hamid çekti
Sessiz bir bekleyişin sürdüğünü belirten Aygan, konuşmasına şöyle devam etti: "Hogir de silahlıydı, akşam aradan zaman geçti, baktık gelen giden yok, iş uzadı yani. Hogir, 'Bu işte bir iş var. Biz Yeşil'in yanına gidelim. Polis bizi yakalarsa daha kötü olur' dedi. Biz yürüdük, tabi yoldan değil de araziden gittik. Yeşil'in yanına gittik, biraz kaldık, bir baktık siren sesleri gelmeye başladı. Yeşil, telsizi polis kanalına almıştı. Ortalık karıştı, 'aha' dedi, 'bir şeyler olmuş, bir olay olmuş; ama nasıl olduğunu bilmiyorum', dedi. Ondan sonra Land Rover'e bindik olayın olduğu yere doğru -mecburen- Silvan ana yolu oradan geçiyor- geçtik, JİTEM'e gittik.
Geldiğimizde Ali Ozansoy 'tamam' dedi, Hamid, Apê Musa'yı vurmuş, olayı yapmış. Biraz sonra Hamid geldi. Hamid 'Tamam vurdum' dedi. Hogir 'Niye yanımıza getirmedin, niye bu iş yolda oldu' diye sordu. Hamid, 'Şüphelendiler, taksiye bindik, yanında yeğeni vardı' dedi. 'Seyrantepe'ye geldik, işte ben dedim ki, şurada şu falan dedim, onlar daima nerede diyorlar, baktım şüpheleniyorlar artık fazla gitmeyecek, indirdim' dedi. Hamid'in üzerinde bir 14'lü UMAN tabanca varmış, JİTEM'in verdiği. Orada onları indiriyor, kendi anlatımlarına göre, Apê Musa ile yeğeni onun arkasında yürüyorlar, o da sokağın içine yürüyor, dönüp Apê Musa ve yeğenine ateş ediyor. Daha sonra kaçtığı yerde, silahı çöp tenekesine atıyor."
Hogir ile Hamid nasıl getirildi?
"Kuzey Irak'lı yetkili ile görüşmek için Silopi Gümrük Müdürü Ali Balkan Metel'in yanına gittik. Bizi ağırladı. Bir çuval dolusu sigara verdi ve köprüden geçerken hiçbir sorun çıkarmadı. Güney'deki bir aşirete mensup olan bir kişi Habur Köprüsü'nde görevliydi. Bu, Silopi'deki JİTEM timiyle temasa geçti ve PKK'den kaçan Hogir'in, Hogir'in eşinin ve yanında olan Hamid'in yerini söyledi. Ardından Cem Ersever Silopi'ye geldi; ben, başçavuş Mazhar ve Ali Ozansoy'la birlikte Habur Sınır Kapısı'ndan geçtik. Hogir ve diğerleri Zaxo'ya giderken kulübe gibi bir yerde kalıyorlardı. Orada onlarla görüşüldü. Hogir'in 'Örgütten ayrılmışsın, can güvenliğin yok. Buradakiler seni örgüte satar' şeklinde gözünü korkuttular. Şu vaatler de verildi. Eğer bildiklerini anlatırsa, işkence yapılmayacağını, cezaevine koymayacaklarını ve hatta isterse Almanya'ya gönderebileceklerini söylediler. Hogir ilk başta tereddütlüydü. Fakat Hogir, Ali Ozansoy ve başçavuş Mazhar tarafından ikna edildi. Bu şekilde Hogir Diyarbakır'daki JİTEM'e getirildi. Ardından Hogir ve Hamid, Apê Musa olayında kullanıldı." (EÖ/BB)