Strasburg'da toplanan Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu'nda Hollandalı Hristiyan demokrat Ria Oomen-Rujiten'in hazırladığı raporu bugün (9 Mart) onayladı. AP, raporda "polis ve yargı tacizine maruz kalan" Nedim Şener, Ahmet Şık ve diğer gazetecilerin davalarını yakından izleyeceğini belirtti.
Türkiye'de ifade ve basın özgürlüğünün "endişe verici biçimde kötüye gittiği" vurgusu yapılan raporda, Türkiye'deki ifade özgürlüğü tutukluluk süreleri, adil yargılama, polis şiddeti, eşcinsel düşmanlığı sorunlarına değinildi.
Raporda, "Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi tanınan gazetecilerin tutuklanmasının bu tür yargılamalarda güven kaybına neden olabileceği, halbuki bu davaların tam tersine demokrasiyi güçlendirmesi gerektiği" ifade edildi ve şunlara değinildi:
* Düşüncelerin cezalandırılması Türkiye'de insan haklarının korunmasının önündeki en temel engellerden birini oluşturmaktadır.
* Yeni Radyo/TV yasasını "ticari" perspektiften olumlu olmakla beraber, yasanın mahkeme veya yargıç izni olmaksızın "ulusal güvenlik" adına bazı yayınların durdurulmasına imkan tanıması kaygı verici.
* Türkiye'de özellikle "soruşturmanın gizliliğini ihlal" ve "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlamasıyla gazeteciler aleyhine açılan davalar ve bazı internet sitelerine yönelik yasaklar endişe verici.
* Ceza Kanunun 301, 318 ve 220'inci maddeleri ile Terörle Mücade Kanunu'nun 7/2 maddesinin ifade özgürlüğü önünde engel oluşturuyor.
* İfade özgürlüğüyle ilgili yasal çerçevenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihadıyla uyumlu hale getirilmesi gerekli.
* Türkiye'de makul sürede adil yargılama koşullarının bulunmuyor. "Ergenekon" ve "Balyoz" davaları kapsamındaki aşırı tutukluluk süreleri kaygı verici, tüm zanlılar için "gerçek yargı güvencesi" getirilmeli.
* Yargıtay'ın anayasal düzene karşı işlenmiş suçlarda geçici tutukluluk süresini 10 yıla kadar çıkması kabul edilemez. TBMM'ye bu alanda Türk yasal mevzuatını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin adil yargılanmayla ilgili maddesiyle uyumlu hale getirmeli.
* AİHM'nin 14 Eylül 2010 tarihli Hrant Dink davasına rağmen, "Dink'in gerçek katilleri ortaya çıkmasın diye Türk devleti içindeki unsurların yarattığı yapay engeller" endişe verici.
* Gösteri ve örgütlenme özgürlüklerine saygı duyulmalı. Polisin geçen Aralık ayında Ankara'da üniversite öğrencilerinin gösterilerini aşırı güç kullanarak bastırması kabul edilemez.
* Türk hükümeti Kürt sorununa barışçıl çözüm için demokratik açılım çerçevesinde yeniden çaba göstermeli, Kürtler'in ifade ve örgütlenmeyle ilgili hakları güvence altına alınmalı.
* Türk hükümeti eşcinsel düşmanlığına karşı mücadele etmeli ve TSK'nın eşcinselliği "psikoseksüel hastalık" olarak nitelemesini engellemeli.
* Askerliğe alternatif olarak sivil veya sosyal bir hizmet yaratılmasının Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüğü olduğu hatırlanmalı. (EG)