“Antika dükkanlarında insanlara dair çok kıymetli anılar var. Bir şehrin güzel yerlerini ziyaret etmek nasıl keyifliyse, geçmişte yaşamış olan insanların ardında bıraktığı eşyaları ziyaret etmek de o kadar güzel.”
Balat'ta antikacılık yapan Bülent Acar, antika eşyalara verdiği önemi bu sözlerle özetliyor.
Beyoğlu Belediyesi tarafından Taksim Meydanı’nda 15 Ağustos - 4 Eylül tarihleri arasında düzenlenen 3. Antika Festivali vesilesiyle görüştüğümüz Acar’la antika eşyalar ve antikacılık üzerine konuştuk.
“Her eski eşya antika değildir”
Eski eşyaların antika olup olmadığını nasıl ayırıyorsunuz?
“Öncelikle şunu bilmek gerekiyor her eski eşya antika değildir. Bir eşyanın antika eşya olabilmesi için önce bazı özelliklerinin olması gerekir. Ender bulunması gerekir, yani 150 yıllık bir eşyadan çok varsa o zaten antika değildir.
“Eşya nadirse, belli özellikler barındırıyorsa, bazı şeylerin simgesiyse ya da bir dönemi anlatıyorsa o dönemin sembollerini içinde, ruhunda barındırıyorsa antika olabilir."
“Maddi durumu kötü olan satıyor, iyi olan alıyor”
Antikalar kimlerden geliyor?
“Eşyayı almanın iki yolu var. Birincisi tedarikçilerimiz var. Avrupa’dan getirten var, oradaki antika pazarlarından toplayıp bize getirenler.
“Bir de mesela biri evdeki eşyaları satıyor. Diyelim ben ölüyorum. Kızım bizim camiadan birini çağırıp evdeki eşyaları satıyor.
“Ya da mesela biri biriktirmiştir, koleksiyon yapmıştır. Paraya ihtiyacı olduğunda gelip bunları bize satıyor. Böylece yeni eşyalar temin etmiş oluyoruz.
“Elindeki eşyayı maddi durumu kötü olan satıyor, maddi durumu iyi olan alıyor.
“Bazen çok duygusal kimseler antika eşyalarını satmak zorunda kalıyor. Satarken ‘Ben bunu çok seviyorum lütfen iyi birisine sat’ diyor. Eşyanın iyi bir evde iyi bir insanda varlığını sürdürmesini istiyor.
“Ben genelde böyle birini bulduğum zaman verdiği eşyayı satarken çok fiyat aramıyorum, alan kişi eşyanın kıymetini bilsin yeter diyorum. Yani evet insanlar bazen maddi manevi özel beklentilere giriyor. Ben de buna göre eşyalara özel hassasiyet gösteriyorum."
“Eşya alırken kondisyonuna dikkat etmek gerekir”
Antika alırken nelere dikkat etmek gerekiyor?
“Eşyayı camiadan alırken hesaplı almaya dikkat etmeli. Bir de malın kondisyonu diye bir şey var.
“Kondisyonu gayet iyi, yani çok yıpranmamış, estetiğini kaybetmemiş bir eşya olur, bizde buna kondisyon denir.
“Antika eşya alırken kondisyonuna dikkat etmek gerekir, ayrıca nadir bulunup bulunmadığına da bakılabilir."
“Hiçbir şeyin standart fiyatı yok”
Peki, fiyatlar?
“Standart bir üretim olmadığından ve eşyaların da emsali pek bulunmadığından dolayı fiyatlar çok değişken olabiliyor.
“Hiçbir şeyin standart fiyatı yok. Bir şey ne kadar nadir ve eskiyse ona göre fiyatta değişiklik oluyor."
“Hiç tanımadığım insanları keşfediyorum”
Çok farklı kesimlerden, insanlarla tanışıyorsunuzdur...
“Eski bir eşya alırken yeni insanlar tanıyorum. Hiç bilmediğim, tanımadığım bir insanla eşyalar vasıtasıyla ortak yönlerimi keşfediyorum.
“Genelde orta yaşın üstünde insanlar bu eşyalara ilgi gösteriyor. Gençlerin maddi kaygısı daha çok olduğu için antikalara ilgi düzeyleri düşük. Bu iş zevk işi olmakla beraber maddi bir güç gerektiriyor."
“Kıymetini bilmeden sahip olmaya çalışanlar var”
Zorlandığınız olmuyor mu?
"Bazı değer bilmeyen müşteriler zorlayıcı olabiliyor."
“Mesela porselen bir takımım vardı, 70-80 yıllık incecik bir porselen takımı, çok kaliteli, iyi bir markadan ve mühürlü. Bir gün dükkana biri geldi ve ‘6 tane fincan kaç para?’ dedi. Ben de tanesinin 35 TL olduğunu söyledim.
“Tane fiyatını söyledim, çünkü bizim sektörde değeri yüksek olduğundan antika fincanlar takım halinde satılmaz, tane olarak satılır. Pazarlık yaptık, Ben ‘Altı tane alacaksanız tanesi 30 lira olur’ dedim.
“Bana paket yaptırdı, hepsini ayrı ayrı sardım. Paketi uzatınca altı fincan için bana 30 TL vermeye kalktı.
“Antika eşyanın kıymetinin farkında olmadan ona sahip olmaya çalışanlar var."
"Kıymet pek bilinmiyor"
Bu iş, iş olmanın ötesinde size ne katıyor?
“Bu işi yapmanın bana kazandırdığı, kıymet bilmek oldu. Kıymet bilmek kavramını günümüzde insanlar pek bilmiyor.
“Halbuki mesela şurada gördüğünüz ufak bir çerçeveyi yapan sanatçı onunla belki bir hafta belki de bir ay uğraştı.
“Ayrıca eşyaların geçmişiyle yaşamayı öğrendim, bu da bir kazanç. Mesela çok beğenerek aldığım bir şeyi hemen satışa çıkarmıyorum.
“Önce eşyayı evde bir yere koyuyorum, onunla vakit geçiriyorum, gözüm, ruhum doyunca, eşyaya iyice alışınca satışa çıkarıyorum. Bu çok güzel bir duygu, o eşyaya sahip olmak beni rahatlatıyor, huzur veriyor."
"En son bu araba beni böyle mutlu etti"
"Bazı eşyalara özel hassasiyet gösterdiğinizi söylemiştiniz. Buna bir örnek var mı?
"Dökme demirden yapılma bir araba var. Beni en son bu araba böyle mutlu etti.
"Eski zamanların zengin çocukları daha çok oynardı bunlarla.
"Ben bu arabayı aldıktan sonra bir seneye yakın evde tuttum." (TA/EKN)
* Fotoğraflar: Tuba Akyol