Sini pidesinin kokusunu özleyen Güler Sarıgöl’ün, 40 arkadaşıyla birlikte hazırladığı sıra dışı bir kitap “Annesininkızı”.Sanırım gastronomi alanında yazılan birçok değerli kitabın yanında yerini alacak bir çalışma bu.
“Annesininkızı”na içinde yemek tarifleri olan bir kitap gözüyle bakmak çok büyük haksızlık olur. En başta şunu söylemek lazım, Güler Sarıgöl Köymen, bir gün annesinin kendisine gönderdiği sini pidesinin kokusunu o kadar özlediğini fark etmiş ki, “Neden bu özlenen tatları insanlarla paylaşmayayım” diye düşünmüş. Ardından hem kendi annesinin mutfağından hem de 40 arkadaşının annelerinin mutfağından hikâyeleri ve tarifleri, daha doğrusu kendileri kadar özel lezzetleri, sepya fotoğraflarla kitlelerle paylaşmak için çalışmalara başlamış. Daha çok yeni olmasına rağmen art arda büyük başarı kazanan kitap son olarak “Best cookbook design in Turkey” ödülünün sahibi oldu. Kitabın yaratıcısı Güler Sarıgöl’le kitabın oluşum sürecini, ödül aşamasını ve sonrası projelerini konuştuk.
Öncelikle ödülden başlayalım, nasıl oldu?
2011 Ocak ayında, annemin tariflerini kaydetmek için başlayan bu hikayenin Paris’e kadar uzayacağını hiç planlamamıştım. Dünya yemek kitapları arşivinde yer alacağını hiç düşünmemiştim. Carousel du Louvre’da sergilenmesi, Monalisa’yı Louvre’da ziyaret etmek kadar heyecan verdi, desem abartmış olmam.
Nasıl bir yarışmaydı peki?
Bu yıl onsekizincisi düzenlenen yarışma iki ana bölümden oluşuyordu; Gourmand Awards Winners 2013 Wine Books ve Gourmand Awards Winners 2013 Cookbook. Yarışmaya katılan171 ülkeden, 52 farklı ülke ödül aldı, her kategoride beş finalist vardı. On binin üzerinde kitap katıldı. Türkiye’den, Selçuklu Mutfağı (Ömür Akkor), Bir ömür, bir tutam lezzet (Melahat Kınoğlu) dünya ödülünü aldı. Mutfak gösterileri, yiyecek-içecek tadımları, konferanslar, kitap tanıtımları, yazarlar, yayıncılar, dünyaca ünlü TV yıldızı şefler- gurmelerin katılımıyla 22-24 Şubat tarihleri arasında Paris’te gerçekleştirilen Cookbook Fuarı’nda bir dünya yemek kitabını bir arada görme şansını yakaladım. Yemek kitabı yazarlarının pek çoğu şef, TV programı yıldızı... gibi bu işlerin içinde faaliyeti olan kişilerden oluşuyordu. Kitapların çoğu fotoğraflarıyla göz dolduruyordu. Bu yarışma bir yemek kitabı dizaynı yarışması değil, pek çok kriteri içinde barındıran bir faaliyet gibi aslında. Orada olmak benim için çok önemli bir deneyimdi. Hem fuar, hem de yarışma açısından Ege Mutfağı da orada olabilir diye düşünüyorum. Ülke mutfaklarından şefler, öğrenciler kalabalık ekipler olarak oradaydı. Bu konularda lobi çok etkin bir faaliyet açıkçası. Biz bu anlamda biraz öksüz kaldık. Hemen iletişime geçip önümüzdeki yıl için faaliyetlere başlanabilir. İzmir’deki mutfak okulları ve Ticaret Odası bu yollardan giderek Ege Mutfağına sahip çıkabilir ve tanıtabilir.
Annesininkızı üzerinde çok emek sarf edilmiş bir kitap çalışması. Yolculuğu nasıl başladı öncelikle?
Korkuyla başladı, annemi kaybetme korkusuyla. Bu da bir anda “sini pidesi” yediğimiz gün oldu. Anneannem de yapardı, annem de çok iyi yapar, ama biz hiç denememiştik bile. Bu sebeple bilgisayarımda onun tariflerini bir defter olarak kaydetmeye başladım. Ve sonra anneler gününde yaptığım defteri göstererek ona sürpriz yapacaktım. Ancak bilgisayarın başına oturunca grafik tasarımcı kimliğim beni rahat bırakmadı. Kitap tasarımı mesleğimde en çok sevdiğim işlerdendir. Geçen yıllarda Sefarad ve Levanten Mutfağı kitaplarının da tasarımlarını yapmıştım. Yazdığım sayfalara tasarım yapmaya başladım. Yemekleri yapıp fotoğraflarını çeksem daha güzel olur diye düşündüm. Tariflerin fotoğrafları da olmalıydı. Anne, anneanne yemekleri hep çocukluğa götürüyor insanı. Ufak ufak notlar aldım tariflerin yanına. Annemle ilgili duygularımı da aktarmak istedim. Birkaç eskizden sonra yaptığım sayfalardan çıkış alıp maket yaptım. Defter değil, kitap gibi olmuştu yaptığım. Hep bir işi düşünmeye başladığımda basit düşünürüm, sonra işi dallanıp budaklandırıyorum. Aynen böyle oldu. Bütün tarifleri listeledim, Tolga Yurdaer’in, Zahide Özpelit’in, Gamze Sürücü’nün - işi daha da büyütüp 40 Annekızı da tarif ve öyküleriyle katmak isteyince - Benan Bilek’in destekleriyle büyük bir organizasyona dönüştü. Fotoğrafları, illüstrasyonları, sayfa tasarımları, hikâyeleriyle çok istediğim gibi oluyordu. Yerelliğini ve gelenekselliğini Efe oyası kitap ayracıyla tamamlamak isterken, 2011 Ocak ayında 16 ay sürecek, çok zorlu bir süreci başlattığımın pek de farkında değildim.
Kitapta ağırlıklı olarak Ege kültürü yemeklerine yer verilmiş doğal olarak. Ege yemek kültürünü nasıl tariflersiniz peki?
Zeytinyağı! İlk tarifi budur. Bizim çocukluğumuzdan beri yumurta, pilav... Zeytinyağıyla pişer. Masada küçük bir tabakta içinde kekik ya da fesleğenle, pul biberle sabah – akşam zeytinyağı mutlaka bandırmalık olarak vardır. Diğer semboller zengin ot çeşidi ve balık... Her ne kadar kıyı Ege’den, iç Ege’ye doğru farklılıklar gösterse de, Ege deyince ilk akla gelenlerdir zeytinyağı, ot ve balık. Kitapta özellikle, her bölgede uygulanabilir tarifler ve malzemeler olmasına dikkat ettim. Küçük Menderes Havzasında geçen çocukluğumuz, okuduğumuz, çalıştığımız ve yaşadığımız İzmir ve tabii ki Ege var. Ege mutfağı çok pratik ve sağlıklı bir mutfak. Ve maalesef gerektiği kadar tanıtılamıyor. Adalar ve Yunan mutfağıyla iç içe girmiş, bazen hangisi bizim, hangisi onların, karışmış durumlar. Sağlıklı olduğu tartışılmaz; sağlıklı ve hafif. Ve yüzyıllarca süregelen kültürler mozaiğini barındırmış Ege. Efesiyle, türküleriyle, folkloruyla çok heyecanlı ve enerjik, sıcakkanlı bir zenginliği var.
“Tarhana kokulu eller”
Annesininkızı çalışmasını başka bölgelere taşımayı da düşünüyor musunuz?
Bir taraftan geleneksel anne yemekleri arşivlenmeye devam ederken, uzun zamandır organize etmeye çalıştığımız e-satış sitesini, 8 Mart Dünya İşçi Kadınlar gününde alışverişe açtık. “Annesininkızı” kitabının gelirleriyle hayata geçirilen bu üretimin sosyal sorumluluğu, anne yemeklerinden sonra anne emeklerini değerlendirmekti. Maalesef bugünkü sistemde, ev hanımı annelerimizin sosyal güvencesi biz çocuklarız. Onların ev içinde saklı kalmış yeteneklerinin bir karşılığı olsun istedik. "Annesininkızı Kitabı"nın oya ayraçlarıyla başlayan sosyal sorumluluk duygusu gerçek bir üretime dönüştü. Artık ev hanımı annelerimizin ürettiği ürünleri bu siteden satın almanız mümkün. Bir taraftan onların mutfaktaki değerlerine sahip çıkarken ve gelecek nesillere devretmek isterken, diğer taraftan tarhana kokulu ellerindeki hünerleri ürüne dönüştürdük. Böylece sahip oldukları tüm yeteneklerini ev içinden çıkarıp, ekonomik hayata bir değer olarak katmak istedik. Yeteneklerinin değerli olduğunu göstermek istedik. Ekonomik hayatta bir birey olarak yer almalarını istedik.
Sizi tanıştıralım, üretim grubumuzun adı "tarhana kokulu eller"... Bu grubun ellerinden, ilerleyen zamanlarda çok heyecanlı sürpriz üretimler gelecek. Anne üretimini ve tariflerini daha yaygın bir proje haline getirmek için STK ve büyük kurumların desteğine ihtiyacımız var. Bir taraftan kurduğumuz e-dükkanda satış yapmaya devam ederken, diğer taraftan kitap ve mutfak tekstili ürünlerini özel bir tel dolap ünitesiyle pazarlamaya devam ediyoruz. Bu faaliyetler sonucunda bazı ev tekstili mağazalarında ve kitapçılarda tel dolap içinde ürünleri bulmanız mümkün. Ayrıca havaalanlarındaki Tadında Anadolu reyonlarında kitabın yanında ürünler de bu ay satışa çıkacak. Bir ay içindeki büyük hedeflerimiz diğer zincir mağazalarda yer almaktır. Projemize destek vermek isteyen herkesi www.annesininkizi.com.tr adresinde, hem güzel vakit geçirmeye, hem de alışveriş yapmaya bekliyoruz. (UB/HK)
Fotoğraflar: Güler Sarıgöl arşivi