Stavrinia Melek Aksoy öldü ve onun ölümü bir kez daha yaygın medyanın azınlıklara yönelik ayrımcı bakışını ortaya çıkardı.
Aksoy'un ölüm haberini Hürriyet bugün sürmanşetten verdi. Peki bu haberi Hürriyet'in ilk sayfasına taşıyan, içeride de haberin gazetenin ekonomi sayfasının neredeyse tamamını kaplayacak şekilde büyütülmesinin sebebi ne? Bakalım...
Rum kökenli bir Türkiyeli
Stavrinia Melek Aksoy, bundan 86 yıl önce Arnavutköy'de doğdu. Liseye kadar okudu. Fehmi Kaya Aksoy'la tanıştı ve 1944'te evlendi.
Çiftin bir çocuğu oldu: Erol Aksoy. İktisat Bankası, Show TV, Cine5'in sahibi, yolsuzluk yapmaktan yargılanan, bankası elinden alınan bir isim...
Stavrinia Melek Aksoy'un Rum kökenli olduğunu herkes belki de ilk defa 90'ların başlarında yaşanan "medya savaşları" sırasında o dönem Uzanların sahibi olduğu Star televizyonundan Erol Aksoy için tekrar tekrar yapılan "Rum çocuğu" nitelemesiyle öğrendi.
Bugün yeniden
Aradan 15 yıl kadar geçmişken bu defa da Hürriyet ölümünü haberleştirdi. Başlık şöyle: "Annem Rum diye rahatsız olmadım."
Erol Aksoy'la yapılan bir söyleşi bu. Haberin iç sayfadaki başlığı da şu: "Rum anne tedirginliğimi Osmanlı sultanlarıyla yendim." Aksoy anlatıyor ki, küçükken ona "gavur çocuğu" diye hakaret etmişler, kompleksi varmış ama lisede okurken Osmanlı sultanlarını gayrimüslim kadınlarla evlendiğini öğrenince rahatlamış.
Haber ne?
Peki buradaki haber ne? Tanınan bir iş insanı olan Erol Aksoy'un annesinin ölmüş olması mı? Haberin ekonomi sayfasında yer alması bunu düşündürüyor.
Peki ama haberin başlığı, yani Hürriyet yazı işlerine göre en çarpıcı, en önemli, en öne çıkarılması gereken yanı niye Aksoy'un annesinin kökeninden rahatsız olmaması?
Ne yani, normal olan annesi Rum olanların rahatsızlık duyması mıdır? Aksoy'un buna rağmen rahatsız olmaması mı haber değeri taşımaktadır? Muhabir, annesi ölen Aksoy'dan bu cevapları almak için ne sormuş olabilir? Gerçekten "Anneniz Rum diye rahatsız olmadınız mı?" diye sormuş olabilir mi?
Bütün bunlar değil elbette.
Burada yine –belki görece örtük bir biçimde- yaygın medyanın, diyelim Yunanistan'la yaşanan bir sorun sırasında (Kardak?), Kıbrıs'la ilgili haberlerde, Ermeni sorunu üzerine tartışmalarda, Kürt meselesinde milliyetçi damarları kabardığı zaman faş ettiği ayrımcı dilin, önyargıların bir örneğiyle karşı karşıyayız.
Ne yapmalı?
Buna karşı British Council'in Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'yle birlikte uzmanların katılımıyla oluşturduğu Medya ve Çeşitlilik Kılavuzu'nda "Kültürel Çeşitlilik" başlığı altında yer alan birkaç ilkeyi hatırlamak gerekli:
"Medya kuruluşları ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve kültürlerarası yanlış anlamalara yol açacak önyargıları güçlendirecek yayınlardan kaçınarak toplumda varolan hoşgörüsüzlükle mücadele etmelidir.
"Bir kültürel grubu diğerine göre üstün olarak tanımlayan ya da farklılıklar konusunda oluşmuş kalıpyargıları kullanan içeriklerin hiçbiri yayınlanmamalıdır." (EÜ/GG)