2012 yılında annem hastaydı ve uzun bir süreliğine hastanede kalmak zorundaydı.
Annem 20 yıldır İstanbul gibi bir metropolde yaşamış olmasına rağmen hemen hemen hiç türkçe bilmiyordu, her hastalandığında birilerinin sürekli onun yanında olması gerekiyordu.
Annem rahat bir şekilde ifade edemediği için hastalığını çoğu zaman bizden saklardı. 2012'de kanser teşhisi konulduğunda hastalığı çok ilerlemişti.
Annem hastaneye gitmekten korkuyordu. Ve doktorlar hastaneye neden bu kadar geç getirdiğimiz konusunda bizden bir cevap bekliyorlardı.
Annemin hastalığını geç farkettiğini zannediyorduk. Hastanede kaldığımız süreçte annem ile yapmış olduğumuz sohbetlerden annemin aslında hastalığını daha önceden farkettiğini fakat kendini rahat ifade edemediği için, kimseyi kendisi ile hastahaneye sürüklemek istemediği için muayene olma fikrini sürekli aklından uzaklaştırmıştı.
Hastanede olduğumuz süreçte de rahatsızlıklarını hep ben doktorlara anlattım. Ama doktorların anlattıklarını anneme aynı şekilde anlatamadım. Çünkü hastalığının ilerlediğini ve ağrılarının gitgide artacağını söylüyorlardı.
Doktorlar bunu anneme söylerken onun bu durumu bilmesi gerektiğini düşünerek benim de ona söylememi istiyorlardı. Fakat ben sürekli anneme başka şeyler anlatıyordum.
Doktorlar hastalık ilerledikçe hastanın psikolojik durumunu da bilmek istiyorlardı. Hatta bir keresinde psikiyatr anneme halisünasyonlar görüp görmediğini sorduğunda annem anlam verememişti.
Doktor anneme ailesinden ölenleri görüp görmediğini sormuştu. Ben doktorun dediklerini anneme çevirmeye çalıştığım zaman annem bana da sitem ederek bizim saçma sapan konuştuğumuzu, ne dediğimizi bilmediğimizi söylemişti. (AA/APA)
Anadilinde sağlığa erişim hakkı ve tanıklıklar
ÇİÇEK CENGİZ ŞAKİROĞLU'DAN / Başka Bir Ülkede "Hastayım" Diyememek...
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI'DAN / Hastanın Hikayesini Bilmeden İletişim Kuramazsınız...