Defne Koryürek ve non-binary çocuğu Can birlikte ilk Onur Yürüyüşleri’ne 2013’te gitmişler. Anne – çocuk olmaktan ziyade birbirlerine bir nevi yoldaşlar.
Bu da geleneksel “aile” yapısının oldukça dışında.
Bir çok aile LGBTİ+ olduğunu açıkladığında çocuğunu dışlarken, yok sayarken Defne Koryürek tam tersi bir yerde duruyor, çocuğuna destek oluyor. Hatta Defne ve Can, LGBTİ+ hakları mücadelesinin sorumluluğunu da zaman zaman birlikte paylaşıyor.
Koryürek, “Ona yol gösteren olmaktan çıkıp yol arkadaşı olduğumuz bir 28 yıl geçirdik birlikte. Nicesinin hepimizi dönüştürmeye devam edeceğine de şüphem yok. Şükür ki!” diyor.
LGBTİ+ ailelerin yaşadığı ayrımcılığı, muhafazakâr çevrelerin LGBTİ+’ları hedef gösteren söylemlerinin kendilerine ne hissettirdiğini bianet’e anlatan Koryürek, “Anlatalım ve tanıyın. Tanıyın ki bu manasız kategoriler kalksın ortadan. İyi günler görelim beraber, muhabbetli ve omuz omuza duran insanlar olalım” çağrısı yapıyor.
“Mücadeleden geri durmasın”
LGBTİ bir çocuğun annesi olmak size ne hissettiriyor?
Çocuğumuz doğduğunda ona kıyafet seçerken pembe ya da mavi diye bakmamış, tazecik cildine değecek daha iyi kalite pamuklu kıyafetler aramıştık. Galiba şimdi de durum farklı değil.
Cinsel yönelimi üzerine düşünmek aklımızdan geçmiyor; biz onun iyi, onurlu ve değerli bir hayat yaşamasıyla ilgileniyoruz. Çocuklarımız için dileğimiz hep bu değil mi zaten? Dualarımız hep iyi insanlar denk gelsin yollarına, muhabbetli dostları, hakikatli yol arkadaşları olsun diye, değil mi?
Benim için de, bizim için de öyle. Güzel günler görsünler, o güzel günler için mücadeleden geri de durmasınlar.
“Endişe etmemiz için çok sebep var”
Çocuğunuza LGBTİ+ olduğu için ayrımcı davrandıklarında siz ne hissediyorsunuz? Buna karşı tepkiniz ne oluyor?
Can, neticede haksızlıklara itirazlarla şekillendirdi kendini. Konu Romanya’nın 65bin köpeği itlafı ya da LGBTİ+ bir bireyin milletvekili seçilme mücadelesi olsun…
Daima katmanlı düşünen, şiddeti iletişimden başlayarak azaltmak için gayret eden, yatay örgütlenmeyi savunan ve pratik eden bir hak savunucusuna evrildi.
Onunla gurur duyuyoruz. Hayatı boyunca, nereye giderse gitsin, ekmeğini nasıl kazanırsa kazansın daima ayrımcılığa uğrayanların yanında duracağına ve eşitlik için onlarla omuz omuza mücadele edeceğine eminiz.
Biz ancak yanında, yanlarında dururuz. Yine de, bazen, Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu gibi kimi inisiyatifler LGBTİ+ “karşıtı” yürüyüş ya da gösteri yaptığında endişe ediyorum. Aklıma Hukukçular Birliği geliyor.
“Türklüğe hakaret” şemsiyesi altında Hrant Dink’e de dava açan Kemal Kerinçsiz’in yürüttüğü Hukukçular Birliği’n hatırlarsınız, değil mi?
Karşı Sanat’ta açılan 6-7 Eylül’e dair serginin basılmasından, TCK 301’e dayandırarak açılan onlarca davaya; Kerinçsiz’in Dink’in öldürülmesine giden süreci hazırlamadığını söyleyebilir miyiz? Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu da benzer bir yolun inşasında, korkarım ki. “Türklüğü aşağılama”nın yerini “aile hedefte” aldı. Nasıl ki kolluk kuvvetleri 2000’lerin ortasında Hukukçular Birliği’nden taraftı, şimdi de Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu’ndan taraf.
Ayrımcılıkla mücadele eder benim çocuğum, sadece kendisi için değil herkes, her can için eder ama benim vergilerimle kurulmuş bir kolluk gücü eğer taraflı olacaksa bu süreçte, kimi kolladığına, kimi koruduğuna dair ayrımcılık yapacaksa – ki yapıyor, ki yapacak; endişe etmemiz için çok sebep var.
“Yolculuğumuz devam ediyor”
Sizin için bu yolculuk nasıl başladı?
Onu doğurduğum gün, desem. Elbette kim olacağını, nasıl bir can olacağını bilmeden, seçmeden doğurduk.
Tek dileğimiz iyi bir çocuk yetiştirmekti. İyi üzerine yıllar içinde birlikte çok düşündük, iyinin yetip yetmeyeceğini tarta tarta geldik buraya. Daha da uzun yıllarımız olsun dilerim. Artık ben değilim illa pusulası, o ama benim pusulam ve yolculuğumuz devam ediyor.
“Çağırın anlatalım”
Devletin en üst düzey yöneticileri LGBTİ+’ları hedef gösterdiğinde ne hissediyorsunuz? Ne söylemek istersiniz bu konuda?
LİSTAG, LGBTİ+’ların ailelerinin bir araya geldiği bir dernektir, biliyorsunuz. Çok haklı ve muazzam muhabbetli bir kampanya yaptı seçim döneminde; çağırın anlatalım, dediler. Hakikaten öyle.
Çağırın anlatalım zira belli ki tanımıyorsunuz. Hepimiz gibi, cinsel yönelim bu çocukların kimliklerinin sadece bir katmanı.
Zeki, diğerkam, mücadeleci, muhabbetli çocuklarımızı kaba bir dille, kimliklerinin sadece bir katmanına sıkıştırıp, sonra da hedef göstermek… Onların olduklarının zıddı olmak demek: akılsız, bencil, statükocu ve nefret dolu. Kimsenin bu sıfatlarla tanımlanmak istemeyeceğine eminim.
Dolayısıyla devletin değil ama bu dili benimseyen hükümetin üst düzey yöneticilerine ben de bir çağrıda bulunayım: çağırın anlatalım.
Anlatalım ve tanıyın. Tanıyın ki bu manasız kategoriler kalksın ortadan. İyi günler görelim beraber, muhabbetli ve omuz omuza duran insanlar olalım.
Onur Ayı’nı birlikte kutladığınız zamanlar oldu mu?
İlk Onur Yürüyüşümüz 2013 sanırım.
Sizin hayata bakışınız çocuğunuzla birlikte nasıl dönüştü değişti?
Ona yol gösteren olmaktan çıkıp yol arkadaşı olduğumuz bir 28 yıl geçirdik birlikte. Nicesinin hepimizi dönüştürmeye devam edeceğine de şüphem yok. Şükür ki!
Son olarak Onur Ayı mesajı vermek ister misiniz?
Ya hep beraber ya hiçbirimiz. (EMK/TY)