Suriye’de haber takip ederken öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için Şişhane’de eylem yaptıkları gerekçesiyle haklarında dava açılan gazeteciler bugün İstanbul 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı.
Davada Zeynep Kuray, Yadigar Aygün, Mahsun Sağlam, Pelin Laçin ve Yağmur Filiz ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’ suçlamasıyla yargılanıyor.
Gazeteciler Hayri Tunç, Gülistan Dursun, Pınar Gayıp, Serpil Ünal, Can Papila, Muhammet Enes Sezgin, Osman Akın ile siyasetçiler Hacı Ugiş ve İmam Şenol aynı eyleme katıldıkları gerekçesiyle İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘örgüt propagandası’ suçlamasıyla yargılanmışlar ve beraat etmişlerdi. Kuray, Aygün, Sağlam, Laçin ve Filiz’in dosyaları ise 11 Nisan’daki ilk duruşmada ayrılarak asliye ceza mahkemesine gönderilmişti.

NAZIM DAŞTAN VE CİHAN BİLGİN'İN ÖLDÜRÜLMESİ
Şişhane'deki eyleme katıldığı için yargılanan gazeteciler beraat etti
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin duruşmadan aktardığına göre, mahkeme iddianameye karşı sanıkların savunmalarını dinledi.
Gazeteci Mahsun Sağlam savunmasında, “Sondaki sözü başta söylemek lazım: Bu davanın açılmaması gerekiyordu. Biz Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten yargılanıyoruz ama henüz toplanmamıştık bile, kimlik tespitinde gözaltına alındık” dedi.
Sağlam, Türkiye’de öldürülen gazetecilerden Abdi İpekçi, Musa Anter ve Metin Göktepe’yi anarak, “Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in ölümü de bunun devamıdır. Biz öldürülen gazetecileri anmak ve bu suçları teşhir etmek istedik. Gazeteciler olarak can güvenliğimiz yok. En son Hakan Tosun öldürüldü. Bu cinayetler bizim de yaşam hakkımıza saldırıdır. Biz protesto hakkımızı kullandık” ifadelerini kullandı.
Gözaltına alındıktan sonra sekiz saat boyunca ters kelepçeyle polis aracında tutulduklarını belirtti. “Bu bir işkencedir ve bu işkenceyi yapanların yargılanmasını istiyorum” dedi.
“Gazeteci cinayetlerini protestoda çifte standart”
Gazeteci Zeynep Kuray savunmasında, “Gazeteciler Suriye’de katledildi. Ancak ardından kara bir propaganda başladı; gazeteci olmadıkları söylendi. Biz buna karşı bir protesto eylemi yapmak istedik” dedi.
Kuray “Bizi bir polis koridorundan geçirerek darp ettiler, ters kelepçeyle saatlerce araçta tuttular. Bir gece nezarette kaldık ve avukatlarımızla görüştürülmedik” diyerek polis şiddetine ve kötü muameleye dikkat çekti.
Gazeteci cinayetlerini protestoda çifte standart olduğunu söyleyen Kuray “Bugün İsrail’in öldürdüğü gazeteciler için İsrail Konsolosluğu önünde eylem yapabiliyoruz, hiçbir sorun olmuyor. Ama öldürülen bir Kürt gazeteci olunca karşımıza adeta duvar gibi dikilip bizi işkenceyle gözaltına alıyorlar. Bu bir adaletsizliktir” diye konuştu.
Ayrıca, “Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, üzerinde ‘Basın’ yazan aracın içindeyken öldürüldü. Terör nedir? Gazetecilik yapmak mı, görevini yapan gazetecileri öldürmek mi? İki arkadaşımızı terörist olmakla suçladılar. Diyorlar ki Nazım yargılanıyordu. Ben de yargılanıyorum, açın dosyaları, KCK Basın Davasını göreceksiniz. Ben ölsem, ‘Zeynep Kuray’ı anmak suç’ mu diyecekler? Biz gazeteciler olarak meslektaşlarımıza sahip çıkıyoruz. Biz böyle bir mesleği yapıyoruz. Bu suçlamayı kabul etmiyorum.” dedi.
Aygün, gözaltına alan polislerin yargılanmasını istedi
Gazeteci Yadigar Aygün de savunmasında Sağlam ve Kuray gibi henüz eylem başlamadan gözaltına alındıklarını söyledi.
Gazetecileri anmanın ve eylem yapmanın suç olmadığını belirten Aygün, “Polise göre bazen gazeteciyiz, bazen değiliz.” ifadelerini kullandı.
Gözaltında hastaneye götürülmediklerini belirten Aygün, “Bizi bir çadıra soktular ve ‘Bir şikâyetiniz varsa söyleyin’ dediler. Çadırda muayene kaçıncı yüzyıldan kalma bir uygulama? Ayrıca bir polis, nezaretteyken kendi telefonu ile görüntülerimizi çekti. Bunların hepsi işkence.” dedi.
“Ben kalp hastası olduğum halde bana ters kelepçe takıldı,” diyen Aygün, bu uygulamanın sorumlularının yargılanmasını istedi: “Ben polisin yargılanmasını istiyorum.”
Aygün, yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini belirterek, “Gazetecileri anmak da, eylem yapmak da suç değildir” dedi.
Gazeteci Pelin Laçin ise savunmasında “Biz, Suriye’de öldürülen iki gazeteciyi anmak için toplanmak istedik. Ancak daha toplanmadan gözaltına alındık, işkenceye uğradık. Sekiz saat boyunca ters kelepçeyle polis aracında tutulduk” ifadeleriyle başladı.
Laçin, gözaltında fiziksel tacize maruz kaldığını aktardı. Ayrıca, bir kadın polisin nezaretteyken kendilerinin görüntüsünü çektiğini ifade etti ve “Ben polislerden şikâyetçiyim” dedi.
“Sahte karar gösterdiler”
Üniversite öğrencisi Yağmur Filiz ise savunmasında “Bize eylemin yasak olduğu söylendi ama herhangi bir yasak kararı gösterilmedi. Kimliklerimiz alındıktan sonra, amirin emriyle abluka altına alındık. Daha sonra bir yasak kararı gösterdiler ancak bunun sahte bir belge olduğunu öğrendik” dedi.
Kendisinin grubun en arkasında olduğunu belirten Filiz, “Tüm gazetecilerin abluka altından alınarak işkenceyle gözaltına alındığını gördüm” diye konuştu. Gözaltı sırasında yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Bir polis memuru kollarımı arkadan çevirdi, başımı ve boynumu sıktı. ‘Ne sıkıyorsun?’ diye sordum. ‘Bana işkence ediyorsun’ dedim. O da bana, ‘Evet, işkence ediyorum ve bununla da gurur duyuyorum’ dedi.”
Savcı yeni atandı
Sanıkların savunmalarının ardından duruşma avukatların beyanlarıyla sürdü. Duruşma savcısı gazetecileri adli kontrol tedbirlerinin devamını talep etti. Savcının dosyaya yeni atandığı öğrenildi.
Mahkeme hakimi ise adli kontrollerin kaldırılmasına ve sanıkların duruşmalardan vareste tutulmasına karar verdi.
Bir sonraki duruşma 8 Mayıs saat 10.00’da görülecek.
(HA)





