Songül Erol Abdil’i bilmeyen kalmadı. Dersim’de belediye başkanlığı yaptığı dönemi hatırlanır. HDP’nin Ankara 1. Bölge 3. sıra adayı. Sıkı bir seçim kampanyası yürütüyor. Kadın adaylarla kadın seçmenler arasındaki ilişkinin daha hoşgörülü olduğunu ve farklı partilere oy verecek kadın seçmenlerin daha uzlaşmacı olduğunu söylüyor.
Songül Erol Abdil’in yüzündeki gülümsemeden çok etkilendim. Size elini uzatıp “Merhaba” dedikten hemen sonra onunla kendinizi kardeş hissetmemeniz mümkün değil. Gülümsemesi ve kucaklamasıyla sohbetimizin nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlayamadım.
Nasıl bir çocukluk yaşantınız olduğunu merak ediyorum. Çünkü çocukluk hatıraları aslında bizim yetişkinlik becerilerimizi, seçimlerimizi belirler. Sizin politik hayatınızı belirleyen hatıralardan konuşalım istiyorum.
Ben bir köyde doğdum. Pertek’le Hozat arasında bir köy. Liseyi bitirene dek orada yaşadım. Bizim köyde sadece ilkokul vardı. Ortaokulu farklı bir köyde okudum. Bizim köye çok uzaktı. Abartmıyorum ortalama üç saat yürürdük ve çok yorulurduk. Annem bu kadar yorgun düşmeme çok üzülürdü. Çok uyurdum çünkü.
Ben ailenin ikinci çocuğuyum. Dersim’de pek olmaz ama babam iki evlilik yapmış. Ortaokula kadar bu durum bana normal geliyordu.
Ortaokul okurken ne oldu peki? Ne değişti?
Songül Erol Abdil kimdir? |
1972 yılında 10 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak Dersim’de doğdu. Lise eğitimi için gittiği Pertek onun hayatının en önemli mihenk taşı oldu. Liseyi bitirdikten sonra Ankara’ya gelerek Çankaya Belediyesinde işe girdi. Bu sırada Tüm Bel-Sen’de aktif olarak çalışmaya başladı. 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde Dersim’den aday gösterildi ve seçimi kazanan tek kadın Belediye Başkanı oldu. Evli ve Roza adında bir kızı var. Ankara’da yaşıyor ve HDP Ankara 1. Bölge 3. Sıra adayı. |
Ortaokuldayken çok sevdiğim bir öğretmenim vardı. Onu eve davet etmiştim. Bir Pazar günüydü ve bizi ziyarete geldi. Babamın iki eşi olduğunu öğrenmişti ve çok şaşırmıştı. Çünkü biz Aleviyiz ve bu durum Dersim’de Alevilerde yaygın değildir. Hiç unutmam, ertesi gün okula gittiğimde öğretmenimiz bir ders boyunca, hiç ders anlatmadan iki evlilik yapmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu konuşmuştu ve ben kendimi çok kötü hissetmiştim. Çok üzücüydü ama aynı zamanda da karşı konulması gereken bir şey olduğunu o zaman öğrenmiştim. Normal bir şey olmadığını o zaman anladım. Öğretmenim beni çok utandırmıştı ancak anlattıkları beni etkilemişti. Babamın bana karşı özel bir sevgisi vardı ama buna rağmen biz çatışmaya başlamıştık. Babama karşı hırçın, agresif, gururlu davranmaya başlamıştım.
Liseyi nerede okudunuz?
Ortaokul bitince liseyi okumak için Pertek’e gittim. Orada da arkadaşlarımla ev kiralamıştık. Köyden ve çevre köylerden gelen arkadaşlarımız vardı. Ve bizim o dönem yaşadığımız paylaşım beni hala çok etkiler. O dönem en büyük lüksümüz ekmekle helvaydı. Çok paramız olmazdı. Aslında benim babamın olanakları biraz daha iyiydi. Ama ben gurur yapıyordum. Fakat o yoksul yaşantı bazı arkadaşlarımızın çok ciddi sağlık problemleri yaşamasına neden oldu. Bunlar beni çok üzdü, çok etkiledi. Pertek’teki lise hayatım, oradaki arkadaşlıklarım, paylaşımlarımız hayatımdaki bir çok şeyin değişmesini sağlayacak sorgulamalar yarattı bende.
Lise bitince köye geri mi döndünüz?
Evet, geri döndüm. Tabi babamla daha fazla çatışmaya başlamıştık. Bu hepimizi olumsuz etkiliyordu. Ankara’da üniversite okuyan bir kuzenim tatilde köye gelmişti. Beni görünce çok şaşırdı, yorgun ve yıpranmış gördü. Onunla Ankara’ya gitmem gerektiğini söyledi. Beni ikna etti ve biz birlikte Ankara’ya geldik. Ankara’da akrabalarımla yaşamaya başladım.
Ankara’da ne yaptınız? Hangi yıllardan bahsediyoruz. Oldukça genç olmalısınız...
90-91 yılları. Evet, tabi yirmili yaşlardaydım. Ankara’ya geldikten kısa bir süre sonra Çankaya Beldiyesinin bir kurumunun sınavı vardı, sınavı kazandım ve orada işe başladım. O işe başladıktan sonra 657’ye tabi memur olarak devam ettim. Ayrı bir ev tuttum. Tabi bu arada köye gidip geliyordum.
Bu arada 90’lı yıllarda köylerin boşaltılması, yaşanan korkunç zulümer beni çok etkiledi ve sendikal faaliyetlere de başladım. O zaman KESK’e bağlı Tüm Belediye Emekçileri Sendikası kurulmuştu. Orada aktif olarak çalışmaya başladım. Bu arada kardeşlerimi de yanıma aldım.
Aslında o yıllarda siz de çok gençsiniz. Kaç kardeşinizi yanınıza aldınız? Sorumluluğunuz ağırmış...
Dört kardeştik evde. Esat semtinde Başçavuş Sokakta oturuyorduk. Bir odamız vardı. Kardeşlerim onların yaşamını değiştirecek, farklı bir yaşam sunacak biriymişim gibi görürlerdi beni. Özel bir sevgileri vardı. Bir kardeşim hiç unutmam, hem simit satıyordu hem de okuyordu. Kardeşlerimin elbiseleri eskiydi... Şimdi yeniden hatırladım... Zor bir hayatımız vardı. Sorumluluğum ağırdı ama mesele kardeşlerime bakmak değil yanlış bir şey yapmamak, onlara yanlış örnek olmamaktı. Bu sorumluluktan kaynaklı hem çok dikkatliydim hem de farklı bir çıkış arıyordum. O nedenle sendikal faaliyetler çok iyi geliyordu bana. Kendimi güçlü hissediyordum orada. Bu yaşamla baş edebilirim diye bana güç veren bir dönemdi. O dönem ben ve kardeşlerim için oldukça zorlu bir dönemdi.
Şimdi kardeşleriniz nerede? Neler yapıyorlar?
İki kardeşim üniversiteyi bitirdi. Bir kardeşim önce ODTÜ Matematik bölümüne dereceyle girdi, sonra eğitimine yurtdışında devam etti. Şimdi en son en küçük kardeşim lisede okuyor. Bu arada biz annemizi de getirdik buraya. Ama hepimiz köye gidip geliyoruz. Sanırım herkes bizim için aynı şeyi düşünüyor. Bu yaşama yenik düşmediler.
Siz üniversite eğitimi alabildiniz mi?
Üniversite eğitimim çok acı bir olayla kesintiye uğradı. İşletme bölümünü kazanmıştım. Aynı sene köye giden kardeşlerim askeriyenin döşediği bir mayın tarlasına kuzularını sürmüşler. Patlama sonucunda ağır yaralandılar. Yurtdışında matematik okuyan kardeşimden bahsetmiştim. Bacağı kesilen kardeşim aynı zamanda. O zaman ilkokul beşinci sınıfa gidiyordu. Maalesef bir bacağının dizden aşağı kısmı kesildi. Ben onların tedavileriyle ilgilendim. Daha sonra da eğitimimi tamamlamadım. Kardeşimi Ankara’ya getirdim ama elbette Ankara'da da hayat çok zordu.
Bu çok üzücü bir olay...
Evet, maalesef. Savaş bize çok ağır bir bedel ödetti. Fakat bu bir sel gibi. Gelince hepimizi önüne katıp götürüyor. Ya hep birlikte karşı koyacağız ya da birer birer yok olup gideceğiz.
Anneniz nasıl bir kadın?
Annem çok okur. Çok zeki bir kadındır. Zamanında öğretmen lisesini kazanmış ama gidememiş. Sıkı bir gazete takipçisidir. Ve bizim hayatımızdaki tüm olumlu değişimlerde onun payı çoktur. Annem de sonraki dönemlerde Ankara’da yaşamaya başladı. Köye de sık sık gidip geliyor hala. Benim hayatıma çok şey kattı.
Siz de bir annesiniz. Roza adında bir kızınız var bildiğim kadarıyla...
Evet, doğru. Kızımın adı Roza. Beş yaşında ve inanın sırf ismi yüzünden bile şimdiden ayrımcılığa uğruyor. Düşünün yani, kendisiyle aynı yaşta komşumuzun torunu olan bir çocukla arkadaşlık ediyor. Ama diğer çocuğun ninesi Alevilerle ilgili keskin önyargılara sahip. Yani henüz ikisi de çocuk ama büyüyünce ayrışacaklar. Bu bana çok ağır geliyor.
Ben bu komşuluk hikayesini merak ettim. Siz de Alevisiniz, bu komşunuz için bir sorun mu?
Bizim yaşadığımız semtte insanlar genelde müstakil bahçeli evlerde oturuyorlar. Dolayısıyla çocuklar için de bahçede oyun oynamak bir şans oluyor. Yan komşumuzun torunu Roza’yla yaşıt, birlikte onların bahçesinde oyun oynuyorlardı zaman zaman. Bir gün komşumuz beni çay içmeye davet etti. Çocuklar oynarken biz de sohbet edip çay içiyorduk. Benim Alevi olduğumu öğrenince, Alevi tanıdıklarının olduğunu fakat Alevilerle ilgili kafalarında hala bazı kuşkular olduğunu söyledi. Ben sohbet başlarken zaten konunun nereye geleceğini tahmin etmiştim. Çirkin yargıları bir kez daha içim kan ağlayarak dinlemek zorunda kaldım. Ona oturup bunun nasıl da ayrımcılığı körüklemek için uydurulmuş çarpık bir algı yaratma meselesi olduğunu anlattım ama gerçekten içim kan ağlayarak anlattım. Çok incitici bir şey bu cehalete tanıklık yapmak.
Biraz da eşinizden bahsedelim mi? İlginç bir tanışma hikayeniz var.
Eşimle aynı günde doğmuşuz ve üstelik doğumgünümüzde tanıştık. Bu çok özel bir tarihtir. Ben belediyede çalışıyordum. Arkadaşlarım bana pasta almış, süpriz yapmışlar. Mesai saati bitmek üzereyken eşim bizim kata çıkmış, orada arkadaşları var. Pastayı görünce geri gitti. Durmak istemedi. Ama ben ona pasta götürdüm. Bir alt katta arkadaşıyla birlikteydi. Öyle tanıştık. Eşimin benim hayatımda çok büyük bir yeri vardır. Benim hayattaki en büyük destekçim olmuştur her zaman.
Eşiniz de HDP’li mi?
Benim eşim Kürt değil, Alevi değil. Ailesinde farklı düşünce ve eğilimlere sahip insanlar var. Ama benim eşim HDP'li.
Gelelim Songül Erol Abdil’in nasıl politize olduğuna. Songül Erol Abdil’in politik dönemeçlerine projektörle bakacak olursak neler söylersiniz?
Benim hayatımda Kürt özgürlük hareketinin çok önemli bir payı var. Hem Kürt kimliği hem Alevi kimliği hem kadın olmak derken benim kendimi en iyi ifade ettiğim alan Kürt özgürlük hareketi oldu. Ben Kürt olduğum halde kendi dilimi konuşamamak ruhuma çok temas etmişti. İlk sorgulamalarım, düşünüşlerim anadiliyle ilgili problemleri farkettiğimde başladı. Sendikada çalışmaya başladığımda gazete okuyarak çeşitli yayınları takip ederek politize oldum. Özgür Ülke yine önemli bir gazeteydi takip ettiklerim arasında. Bu yayınları okumayı sürdürdükçe kimlikle ilgili sorularımı cevaplamaya ve işte “ben buyum” demeye başladım.
2004 yerel seçimlerinde bir ittifak kuruldu ve ben aday gösterildim. Kadına karşı değiliz ama kadınla seçimi kaybederiz korkusuna rağmen seçildim. Benden sonra da bir kadın arkadaşımız kazandı. Sadece Dersim özelinde değil, Türkiye’nin genelinde kadın siyasette görünür olmaya başladıysa bunda Kürt Özgürlük Hareketinin de çok etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü kadın emeğini açığa çıkaran bir hareket. Bu nedenle ben, en çok Kürt Özgürlük Hareketi deneyimleriyle politize oldum.
HDP’nin Alevilerle ilgili politikaları konusunda ne söylemek istersiniz?
Türkiye’de Aleviler çok ciddi ayrımcılığa uğruyor. Bu seçim sürecinde bunu daha çok yaşadım. Çünkü topluma Aleviliğin ne kadar kötü biçimlerde yedirildiğini iyice anladım. Aleviliği hala çok sapkın bir şekilde tanımlayanlar var. Aleviler hala ayrıksı bir noktada tutuluyor. Türkiyedeki olanaklardan yararlandırılmıyorlar. HDPnin alevilere yönelik politikasını çok önemli buluyorum. Mesela Alevi kökenli bir kişi sünnilerin yoğun yaşadığı bir şehirde belediye eş başkanı olabiliyor. Bizim partimiz riskleri göze alarak politika yapıyor. Dönüşüm için risk göze alması ve başarması çok etkili. Bizim partimiz söylemleriyle çelişmeyen siyaset yapıyor. Bu uygulamalar bana çok da heyecan verici geliyor. Beni partiye daha çok yakınlaştırıyor.
Son olarak Türkiye ve Ankara seçmenine ne söylemek istersiniz?
HDP’nin dönüştürücü bir gücü var. Bu partiye oy veren hiç kimse asla pişman olmayacak. İnsanları aktif bir şekilde siyaset yapmaya davet ediyorum. Halka dokunan, daha geniş bir şekilde temas eden bir parti. Ankara’nın da gerçekten değişmeye ihtiyacı var. Ankaralıların yeri HDP. Çünkü Ankaralılar da değişim istiyor. Değişim isteyen herkesi HDP’ye çağırıyoruz. Biz HDP’li kadınların elinde barış türküleri, barış mendilleri olacak. Gelin, bunu Türkiye’ye daha güçlü bir şekilde yayalım. Herkesi bu barış halayına davet ediyorum. (DÖ/HK)