Avrupa Konseyi'nin (AK) iki ana sözleşmesinden biri, Avrupa Konseyi Sosyal Şartı, işte bu alanı düzenleyen bir sözleşme. İlk hali 1961'de ortaya çıkıyor. Yıllar sonra, bu metin gözden geçiriliyor ve yeni adını, " Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı " adını alarak 1999'da yürürlüğe giriyor.
Şart metni, özellikle çalışma hayatı açısından, birçok ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) sözleşmesine göre daha ileri düzeyde. Örneğin, grevi bir hak olarak kabul eden ilk uluslararası sözleşme, Sosyal Şart. Gözden geçirme sonrasındaysa, cinsiyet ayrımcılığı, kadınların ve çocukların korunması, çevresel haklar da bu metne ekleniyor.
Türkiye, bu şartı 6 Ekim 2004'te imzalayarak diğer 46 ülke arasına katıldı. Ancak bir sorun var: İmzalamak, onaylamak ve taraf olmak anlamına gelmiyor. Avrupa Birliği (AB), aday ülkelerin bu metne taraf olmasını istiyor. Her ilerleme raporunda da, ülkelerin bu konuyla ilgili ne durumda olduğu belirtiliyor.
Türkiye, şimdi Gözden Geçirilmiş Sosyal Şart'a bir yasa çıkararak taraf olmak niyetinde. Yasa tasarısı, Bakanlar Kurulu'nda kabul edilmesinin ardından, Şubat 2005'te Başbakan Erdoğan tarafından meclise gönderildi. Şu an komisyonlarda görüşülüyor. Komisyonlardan sonra da Genel Kurul'a gelecek ve oylanacak. Olumlu sonuç çıkarsa, Türkiye Sosyal Şart'a taraf olacak ve bir yükümlülüğü daha yerine getirmiş olacak.
Peki sorun nerede? Türkiye, yıllardır bu metnin özellikle çalışan haklarını düzenleyen maddelerine onay vermiyor. Görünen o ki, bu son tasarıda da çalışan haklarının onayı güme gidecek.
Göstermelik ilerleme
Sosyal Şart'ın, Avrupa Konseyi'nin diğer temel sözleşmesi olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre bir farklılığı var. Taraf olmak için, sözleşmenin içinden en az 16 maddeye ve 67 fıkraya onay vermek yeterli. Ayrıca, sözleşmenin başında yer alan dokuz temel maddeden en az altısının da onaylanması gerekiyor. Öte yandan, Sosyal Şart için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) benzeri bir yaptırım mekanizması da yok.
Şu an görüşülen yasa tasarısıysa, toplam 20 maddeyi ve 87 fıkrayı kabul etmeyi öngörüyor. Kısacası, Türkiye Sosyal Şart'a taraf olmak için gerekenleri yapmış olacak. Fakat Türkiye'nin ısrarla, yıllardır onaylamadığı maddeler var.
Bunlardan en kritik olanı, çalışanların örgütlenme hakkını teslim eden 5. madde ve toplu pazarlık hakkını tanıyan 6. madde.
Kristal-İş Sendikası Eğitim Müdürü Aziz Çelik, Türkiye'nin onaylamaktan kaçındığı, Sosyal Şart'ta yer alan konuları şöyle özetliyor:
* Adil çalışma koşulları: Çalışma saatlerinin verimlilik artışı izin verdiği derecede kademeli olarak azaltılması.Ayak diremenin nedeni kamu çalışanları* Adil çalışma koşulları: Bütün çalışanlara, yıllık en az dört hafta ücretli izin.
* Asgari ücretin saptanması: Sosyal Şart, "Tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli âdil bir ücret alma hakkı vardır" derken, Türkiye sürekli olarak buradaki "ailelerine iyi bir yaşam düzeyi" bölümünü görmezden geliyor ve asgari ücreti kişisel bazda belirliyor.
* Çocukların korunması: Sosyal Şart, 15-18 yaş arası işçiler için de yıllık en az dört hafta ücretli izin öngörüyor. Türkiye bunu ne yetişkinler ne de çocuklar için kabul ediyor.
* Yaşlıların sosyal korunması
Sendika temsilcileri, Türkiye'nin bu konularda ayak diremesinin asıl nedeninin kamu çalışanları olduğunu söylüyor. Aziz Çelik, hükümetlerin kamu çalışanlarının haklarından çekindiğini belirtiyor:
"Şart metni 'bütün çalışanlar' ifadesini içeriyor. Oysa Türkiye çalışanlarını işçiler ve memurlar olarak bölüyor. Bu anlamda, Sosyal Şart ILO sözleşmelerinin önüne geçip polise sendika hakkı getiriyor. Askerlereyse devletin sınırlama getirmesi mümkün. Ancak 4688 sayılı kanuna göre, Türkiye'de kolluk kuvvetlerinin sendikalaşması mümkün değil. Sosyal Şart, kamu çalışanlarının toplu pazarlık ve grev hakkını da içeriyor."Türkiye'nin çekincelerinin kamu çalışanları kaygısından kaynaklandığına dikkat çeken bir başkası da, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Eğitim Uzmanı Tonguç Çoban:
"Türkiye mevcut çekincesini devam ettirme, prosedürü onaylamama niyetinde. Sorun, kamu çalışanlarına toplu sözleşme, grev hakkının verilmek istenmemesi. Bu AB müzakere sürecinde de net bir biçimde eleştiriliyor. Ayrıca, Türkiye'nin çalışanları mevcut çalışan haklarından da yeterince yararlandırmadığı belirtiliyor."Durum değişiyor, AB Şart'ı benimsiyor
Uzmanlara göre, Sosyal Şart'ın en büyük iki zaafı, ülkelerin kapsam içinde istedikleri maddeleri kabul edebilmesi ve Şart için bir yargı denetiminin olmaması.
Şu an denetim mekanizması şikayet ve raporlama üzerine kurulu. Gözden Geçirilmiş Sosyal Şart'la birlikte, yeni bir şikayet prosedürü de devreye girdi: Toplu Şikayet. AİHS için bireysel başvurular geçerliyken, Sosyal Şart için toplu başvuruda bulunulabilecek. Bu da sivil toplum örgütlerinin doğrudan şikayetçi olabilmesi anlamına geliyor. Ama yaptırım eksikliği devam ediyor. Çoban, "Maalesef, uluslararası hukukta iş çalışan haklarına gelince, böyle bir sorun var" diyor.
Ancak bu durum yavaş yavaş değişiyor. Avrupa Birliği, uygulamalarında Sosyal Şart'a daha çok atıfta bulunuyor. Üstelik yeni Avrupa Anayasası kabul edilirse, Sosyal Şart'ın hükümleri, resmen temel hükümler haline gelecek. Galatasaray Üniversitesi'nden Prof. Dr. A. Işıl Karakaş, "Avrupa Anayasası, sosyal politika ve hakları çok detaylı olarak içeriyor. Anayasa kabul edilirse, bunlar müktesebat haline gelecek. Dolayısıyla Türkiye'yle müzakereler de o çerçevede yürüyecek. Türkiye bu hakları tanıyacak, bunun kaçarı yok" diyor.
Ancak, AB hukukunun sosyal politikalar, sosyal haklar konusundaki esnekliğinin de altını çiziyor: "Örneğin, çoğu anlaşmanın ardında İngiltere için ek protokol yer alıyor. İngiltere, grev konusunda bağlayıcı bir durum içine girmek istemiyor. Sosyal Şart 'a la carte' bir sözleşme. Asıl sorun burada."
Türkiye bu maddeleri onaylarsa ne değişir?
Aziz Çelik, Türkiye'nin onaylamaktan kaçındığı çalışan haklarıyla ilgili maddeleri onaylaması halinde önemli değişiklikler yaşanacağını söylüyor:
* Anayasanın 90. maddesi, iç hukukla çelişmesi halinde, uluslararası sözleşmelerin dikkate alınacağını belirtiyor. Böylece, ekonomik, toplumsal, kültürel haklarla ilgili ihtilaflarda, Avrupa Sosyal Şartı dikkate alınacak.Tonguç Çoban'sa, şikayet mekanizmasına dikkat çekiyor:* Siyasi iktidara imzaladığı hükümleri yerine getirmek için baskı uygulama olanağı doğacak. İmzalanan belgelerin hükümlerinin ihlal edilmesi yaygın bir uygulama. Ancak artık bu açı daralıyor.
* Şart'ın onaylanmasıyla, şikayet mekanizması devreye girer. Çokuluslu şirketler, örgütlenen işçileri işten çıkarıyor, toplu pazarlığı engellemeye çalışıyor. Bu durumlar Konsey'e yansıyınca, raporlara da yansır. Kamuoyu oluşturmaya yarar.Uygulama sorunlu olacak* Böylece mevzuattaki eksikliklere de dikkat çekilir. AB sürecine referans olur.
Bilgi Üniversitesi'nden İdil Işıl Gül, "Önümüzde AB için 10-15 yıl varsa, bu süreçte ekonomik ve toplumsal haklar üzerinde durmak gerek" diyor. Ancak asıl sorunun uygulamada ortaya çıkacağını belirtiyor:
"Türkiye'nin yakında şu an onaylamadığı maddelere de taraf olacağını düşünüyorum. Ama uygulamasında çok zorlanacak. Bu durum, hizmetleri her yerde mümkün olduğunca ucuza sunmayı gerektirecek. Çok yatırım ve emek gerekecek. Zaten asıl sorun, bu hakların işaret ettiği olanakların eşitsiz dağılımı." (TK)
Haberle ilgili linkler:
Avrupa Konseyi Sosyal Şartı Web Sayfası (İngilizce ve Fransızca)