Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları öğrencileri ve mezunları bir açıklamayla “KHK’lar; ihraçlar ve zorunlu emeklilikler, açılmayacak dersler, danışmansız kalan öğrenciler, bitirilmesi engellenen tezler, yöneticisiz kalan bir anabilim dalı demek” dedi; rektör Erkan İbiş’in istifasını istedi.
Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Funda Şenol Cantek’in 68 6 sayılı son KHK ile, Prof. Dr. Betül Yarar’ın ise 672 sayılı KHK ile ihraç edildiğini; Dr. Alev Özkazanç ve Prof. Dr. Gülay Toksöz’ün ise yaşanan sürecin dayatmaları sonucunda emeklilik kararı vermek zorunda kaldığını belirten öğrenciler, tüm bunları protesto etmek için toplandıklarında ise bölümün öğrencilerinden Maryam Ostadi ile yine aynı üniversiteden Doç. Dr. Emel Memiş’in gözaltına alındığını hatırlattı.
Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Öğrencileri ve Mezunları Dayanışma Grubu adına yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Aslında bu yaşananlar, Rektör Erkan İbiş’in yöneticiliği ile başlayan bir süreç. Bu süreçte barışı ve şiddetsizliği savunan hocalarımız suçlu ilan edilip ceza ve soruşturmalara maruz bırakıldılar. Toplumsal cinsiyet çalışmalarını “sapıklık” olarak gören Akit, Vahdet gibi tetikçi gazetelerce hedef gösterilirken, yönetimin tavrı seyirci kalmak ve başvuran yüzlerce öğrenciye rağmen kontenjanları kısıtlamak oldu. Yaşam alanlarımızı sürekli daraltmaya çalışan Erkan İbiş, öğrendik ki ihraçlardan da sorumludur! Yaşanan tüm bu hukuksuzlukların sorumlusu olan Erkan İbiş’i istifaya davet ediyoruz! KHK’lar; ihraçlar ve zorunlu emeklilikler, açılmayacak dersler, danışmansız kalan öğrenciler, bitirilmesi engellenen tezler, yöneticisiz kalan bir anabilim dalı demek. Aynı zamanda, toplumsal cinsiyet eşitliğini, barışı, demokrasi ve ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunan akademisyenlerin, bu değerleri biz öğrencileriyle paylaşmasının ve çoğaltmasının engellenmeye çalışılması demek. Eşit ve özgür bir dünya hayalinin, bu hayale koşan düşüncenin zapturapt altına alınmaya çalışılması demek. Gözaltıların, baskı ve şiddetin, korkunun ve acının; barışı, yaşamın güçlerini ve güzelliklerini elimizden almaya çalışması demek. KHK’lar; işsizlik, güvencesizlik, kamusal tüm haklardan soyunmuş bir hayata mâhkûm edilmek demek. Bizler birbirinden çok farklı deneyimlerimizle Kadın Çalışmaları Programı’nda buluştuk. Birbirine bu kadar benzemez, bu kadar çeşitli bir grup öğrenci olarak ancak feminist düşünce ve bilginin zenginliğiyle bir araya gelebilirdik. Bizler bu bölümde hiyerarşisiz yan yana durmayı, birlikte üretmeyi ve dayanışmayı deneyimledik. Ne olursa olsun bu zenginliğimizi ve güzelliğimizi yok edemeyecekler! Bizi hocalarımızdan, arkadaşlarımızdan, kampüsümüzden koparamayacaklar! Hocalarımızın ve arkadaşlarımızın geri döneceklerine inanıyor, geri dönmeleri için mücadele etmeye devam ediyoruz! Türkiye’de feminizmle bir şekilde yolu kesişen akademisyenler, aktivistler, emekçiler, sanatçılar ve daha sayamadığımız kadar çok farklı gruptan insanı bir araya getiren, birlikte üretmeye teşvik eden Kadın Çalışmaları Programı sanmayın ki belirli bir mekâna ihtiyaç duyar! Kadın Çalışmaları Programı öğrencisi olmak yalnızca akademik bir alanda üretmek değil; gündelik yaşam deneyimlerinin, sokağın ve hayatın bilgisini de üretmek ve oradan öğrenmek demek. Bilgi bulaşır! Hayat bulaşır! Bizler her yerdeyiz! Anabilim Dalı başkanımız Funda Şenol Cantek’in dediği gibi, “Akademi bizimle birlikte sokağa yayıldı. Bu da onlara dert olsun!” |
(ÇT)
* Fotoğraf: Murat Kula / AA- Ankara Üniversitesi, 10 Şubat.