*Fotoğraf: Yıldız Tar, Sibel Yükler ve Deniz Nazlım
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu'nun, Diyarbakır'da tutuklanan 16 gazeteci için 5 Temmuz 2022'de Ankara'da yapmak istediği açıklamaya polis saldırmış, gazeteciler Deniz Nazlım, Sibel Yükler ve Yıldız Tar'ı darp ederek gözaltına almıştı.
Nisan 2023'te Nazlım, Yükler ve Tar'ın polisler hakkında yaptığı şikâyet, kamera kayıtlarına rağmen "yeterli şüphe oluşturacak delil yok" denilerek savcı tarafından reddedilirken, gazetecilere 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten dava açıldı.
Davayı, DİSK Basın-İş Ankara Temsilciliği duyururken, DİSK Basın-İş de "Gazeteciliğe sahip çıkmaya devam edeceğiz. Arkadaşlarımızı asla yalnız bırakmayacağız" paylaşımında bulundu.
Kanunun 27. maddesine atıfta bulunan savcı, "halkı, kanuna aykırı toplantı veya yürüyüşe özendirerek veya kışkırtarak hayatın olağan akışını engelledikleri için" gazetecilerin gözaltına alındıklarını öne sürdü.
Yükler: Bir yargı kıskacının içindeyiz
bianet'e yazılı demeç veren gazeteci Sibel Yükler, "Delilden yoksun bu davanın beraat ile sonuçlanacağını biliyoruz" dedi.
Yükler, demecinde şunları kaydetti:
"Basın-meslek örgütlerinin düzenlediği bu eylemde, 16 Haziran 2022 tarihinde Diyarbakır'da tutuklanan gazeteciler için basın açıklaması yapılacaktı. Üç gazeteci işkenceyle gözaltına alındık, bazı meslektaşlarımızın kameraları kırıldı.
Polisler hakkındaki suç duyurumuz takipsizlikle sonuçlandı. Delilden yoksun bu davanın beraat ile sonuçlanacağını biliyoruz.
'Tutuklu gazetecilere özgürlük talep eden gazetecilere açılan dava' gibi bir yargı kıskacının içindeyiz ancak asıl önemli olan, şartlar ne olursa olsun meslektaşlarımızla dayanışmamızın önemi ve önceliği."
Nazlım: Meslektaşlarımızı savunmaktan vazgeçmeyeceğiz
"Bir ay öncesine kadar ben de tutuklu bir gazeteciydim. Yaklaşık yedi ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildim" diyen gazeteci Deniz Nazlım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diyarbakır'da tutuklanan 16 meslektaşımız için yasal, demokratik hakkımızı kullanmak istedik. Zaten o gün çekilen görüntülerde de maruz bırakıldıklarımız ortadadır.
Biz, anayasal hakkımızı kullanmak isterken polis şiddetine uğradık. Ve bu şiddete maruz bırakılırken de polisler bize 'Burada Anayasa yok', 'Anayasa falan dinlemeyiz' demişlerdi.
Hem bir gazeteci hem de bir yurttaş olarak protesto hakkımı, demokratik tepki hakkımı kullanmak, tutuklu meslektaşlarımı savunmak istedim. Buna karşılık hakkımda dava açıldı. Hâlihazırda hakkımda açılan ikinci dava bu. Ancak bu davalarla ne meslektaşlarımı savunmaktan ne de mesleğimizi yapmaktan vazgeçeriz.
Gazetecilere yönelik bu baskıları demokratik kamuoyunun önüne getirmek için uğraşacak, gerçeklerin peşinden koşmaktan vazgeçmeyeceğiz."
Tar: Önemli olan tutuklu meslektaşlarımızın bırakılması
Gazeteci Yıldız Tar ise 2911 sayılı kanununa muhalefet iddiasıyla açılan davaların artık 'yargısal taciz' halini aldığını belirtti.
"Bundan biz de nasibimizi alıyoruz" diyen Tar, günün sonunda beraat ile sonuçlanacak bu davaların 'yıldırma politikası' olarak uygulandığını vurgulayarak şunları söyledi:
"Tutuklu gazetecilerle dayanışmak için basın açıklamasına katılırken, daha ortada bir açıklama bile yokken ciddi şekilde darp edilerek gözaltına alındık.
Bizim suç duyurumuza 'kovuşturmaya yer yoktur' kararı verilirken, bir yandan şunu da düşünüyorduk: Suç duyurusunda bulunup hakkımızı aradığımızda muhtemelen ki misilleme olarak bize dava açılacak. Beklediğimiz gibi oldu. Bence esas sıkıntı bu.
Hem şiddet görüyorsunuz hem suç duyurunuza 'kovuşturmaya yer yok' kararı veriliyor hem de 'sen nasıl benim polisim hakkında suç duyurusunda bulunursun' diye hakkınızda dava açılıyor.
Bize açılan bu dava, o kadar önemli ve büyük bir dava değil. Bu ülkede neredeyse sokağa çıkan herkesin karşılaştığı bir şey. Biz, tutuklu meslektaşlarımız serbest bırakılsın diye sokağa çıkmıştık. Hala tutuklular. Esas önemli olan, dikkat çekmemiz gereken budur."
(VC)