Haberin Kürtçesi için tıklayın
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma kapsamında 29 Ekim’de dokuzu tutuklanan 11 kişinin ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla yargılandığı dava Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başladı.
Tutuklu gazeteciler duruşmaya elleri kelepçeli getirildi. Arka kısımda kelepçeleri çıkarılarak mahkeme salonuna alındı. Yakınları el sallayarak tutuklu gazetecilere destek oldu. Gazeteciler de gülerek ve el sallayarak karşılık verdi.
Gazetecilerin salona alınmasının ardından izleyicilerle aralarına jandarma yerleştirildi.
Yargılanan gazeteciler Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA Ankara Haber Şefi Deniz Nazlım, MA muhabirleri Berivan Altan, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli, JinNews muhabirleri Habibe Eren, Öznur Değer ve adli kontrolle serbest bırakılan MA muhabiri Zemo Ağgöz ile eski MA stajyeri Mehmet Günhan |
Duruşmayı DİSK Basın-İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi ve Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret takip etti.
Duruşma 10.30 itibariyle kimlik tespitiyle başladı. Mahkeme hakimi sanıklara mesleğini sordu. Gazeteciler, soruyu "Gazeteciyiz" diye cevapladı.
Değer: İyi ki JİNNEWS var dediğim için yargılanıyorum
İlk olarak Öznur Değer iddianameye karşı savunma yaptı. Kürtçe savunma yapan Değer’in konuşması tercüman tarafından Türkçeye çevrildi.
Değer, savunma yapmadan önce kendisini tanıtmak istediğini söyledi. “Ben Öznur Değer. Bir kadınım, Kürt’üm ve gazeteciyim. Zaten burada olmamın sebebi bu üç kimliğimdir. Tam da bu nedenle savunmamı Kürtçe yapacağım” dedi.
Bu sırada mahkeme başkanı araya girerek Değer’e neden savunmasını Kürtçe yaptığını sordu. Değer de kendini anadilinde daha iyi ifade ettiği için savunmasını Kürtçe yaptığını söyledi.
Değer, gazetecilik hayatında yüzlerce haber yaptığını söyledi. Bu haberlerin öncelikle kadın ve çocuk haberleri olduğunu belirtti. Yaptığı bir Kürtaj haberinin Musa Anter (Ape Musa) ödülüne layık görüldüğünü ifade etti. Ardından gazetecilik hayatını ve gazeteciliğe başlanama nedenlerini anlattı.
Bu sırada mahkeme başkanı araya girerek “Sözünüzü kesmek istemezdim ama niye kadın veya kadın gazeteciliği yaptığınızı değil, PKK/KCK iddiasına gelelim. İdealleriniz olabilir ama bunun davayla bağlı yok” dedi.
Değer ise buna karşılık “Savunmaya böyle başlamamın nedeni gazeteciliğe anlattığım ideallerle başlamış olduğundan. Eğer bunları anlatmazsam sonradan anlatacaklarım anlaşılmaz” diyerek cevap verdi.
“Kadınlara ve çocuklara ses olmak istedim” diyen Değer, “İyi ki JİNNEWS var dediğim için yargılanıyorum. Tekrar edeyim iyi ki JİNNEWS var” dedi. JİNNEWS’in illegalize edildiğini ekledi.
JİNNEWS’in bütün çalışanlarının kadın olduğunu belirten Değer daha sonra gözaltına alınmalarının ardından Emniyet’te yaşadıklarını anlatmaya başladı. “İşkence gördük, darp edildik” dedi.
Mahkeme başkanı bunun üzerine “Çok uzatma, onlar başka bir soruşturma konusu olabilir” diyerek Değer’e iddianameye geri dönmesini söyledi.
Değer bir süre daha Emniyet’te yaşadıklarını ve Terörle Mücadele Şubede görevli polislerin kendilerine karşı davranışalrını anlattı.
Tekrar araya giren mahkeme başkanı “Öznur Hanım, bu dedikleriniz doğru olsa bile bizim davamızın konusu değildir. Şuna cevap verin. JİNNEWS’in PKK/KCK ile bağlantısı var mı yok mu?” dedi.
Değer ardından iddianamedeki suçlamalara geçti. İddianamede birçok somut ve maddi hata olduğunu ifade etti:
“MASAK raporu demiş ki Öznur Değer banka hesabını kullanmıyor. Fakat ben hesabımı aktif olarak çalıştırıyorum. İddianamede MA’da çalışıyormuş gibi gösterilmişim. O yüzden ifade ettim ki ben JİNNEWS’in gazetecisiyim.
"İddianamede MERNİS’teki adresimde yaşamadığım belirtilmiş. Ancak ben MERNİS’te kayıtlı olan adresimde gözaltına alındım. Dördüncü olarak evde birçok yasaklı kitap bulunduğu iddiası var. Hayır, tutanaklardan görülebilir ki sadece telefonum alındı. Sadece telefonuma el konulmuşken yasaklı kitapları nasıl ve nerede bulmuşlar.
"Son olarak 29 Haziran 2018’de yapılan 300 TL’lik bir para transferiyle suçlanıyorum. Savcı bu parayı dışarda çektiğimi söylüyor. 29 Haziran 2018’de tutukluydum. Cezaevineydim. Acaba paralel evrenden mi uçup geldim. Yoksa tutukluların eli o kadar geniş mi?"
Değer, haberlerinde kullandığı "Kürdistan" ifadesinin iddianamede yer almasıyla ilgili de konuştu. Değer, Kürdistan'ın ifadesinin iddianamede devlet olarak lanse edildiğini ifade ederek "Ancak Kürdistan'ın bir coğrafyanın adıdır" dedi. Değer, "Siyasetçiler Kürdistan'a Kürdistan diyebiliyor. Ancak onlara dair bir suçlama yok. Osmanlı döneminde Kürdistan eyaleti vardı. Tarihten bugüne Kürdistan'ın ismi mi değişti? Zaman göre coğrafya değişir mi? Trakya demek nasıl suç değilse Kürdistan demek de suç değildir" dedi.
Değer yine iddianamede 21 Şubat Dünya Anadil Günü'nde Twitter'da Kürtçe "Anadil yaşatılmalıdır" mesajı paylaştığı için suçlandığını belirterek, şu an mahkemede yaptığı Kürtçe savunmayı hatırlatarak tezatlığa dikkat çekti.
Değer "Size soruyorum; bu suç mu?" diye sordu. Mahkeme başkanı ise buna karşı "Değerlendireceğiz" dedi.
Savunmanın ardından mahkeme başkanı Değer'e sorular yöneltti. JİNNEWS'te kendi isteğiyle çalışıp çalışmadığına ilişkin soruya Değer "Neden, nir kadın olarak benim kendi iradem olamaz mı" diyerek cevap verdi.
Mahkeme başkanı daha sonra Değer'e "Daha çıkmayı hiç düşündün mü" diye sordu. Soru hem sanık gazeteciler hem de avukatlar tarafından tepkiyle karşılandı.
Duruşmaya bebeğiyle gelen Ağgöz vareste tutuldu
Değer’in ardından mahkeme duruşmaya 1 saat ara verdi. Saat 13.40 itibariyle duruşma yeniden başladı.
Bu sırada duruşmaya bebeğiyle birlikte gelen ve bebeğini duruşma salonu dışında bırakmak zorunda kalan Zemo Ağgöz duruşmadan vareste tutulma talebinde bulundu. Mahkemenin talebi kabul etmesi üzerine Ağgöz duruşmadan ayrıldı.
Acar: İntikam almak istedikleri için yargılanıyoruz
Öğleden sonra başlayan duruşmada Emrullah Acar dinlendi. Acar, Değer gibi savunmasını Kürtçe yaptı. Acar savunmasınaMA’da Kürtçe haberler yaptığını söyleyerek başladı. MA’nın gerçekleri yazdığını, hakikati çarpıtmadığını belirten Acar bu nedenle bu kurumda çalıştığını ifade etti.
Polisin kendilerine farklı bir gözle baktığını aktaran Acar, defalarca ajanlık dayatmasına maruz kaldıklarını ekledi. “Bu onursuzluğu reddettik” diyen Acar, “İddianameye dönüşen polis fezlekesine baktığımızda bizden intikam almak istediklerini görüyoruz” diye konuştu. İddianamede somut bir olgu olmadığını, iddiaların soyut olduğunu ifade eden Acar şöyle konuştu:
"İddianamede para almakla suçlanıyoruz. Yaptığımız haberlerin karşılığını alıyoruz. Bu suç değil. İddianamede sanki çalışmıyoruz da bize para gönderiliyor gibi aktarılmış. Çalışıyorum ve karşılığını alıyorum.
"Birilerinden talimat aldığımız ileri sürülüyor. Biz kimseden talimat almıyoruz. Kendi irademizle haberlerimizi yapıyoruz. Uygarlık ve medeniyet bu topraklarda doğdu. Şu anda bu topraklarda bu kayıp. MA, haberleri ile bunun izini sürüyor. MA, kadınları, toplumun gerçeğini savunuyor. Biz bu gerçeğiz."
Acar, sosyal medya paylaşımlarıyla suçlanmasına karşılık bu paylaşımların kendi haberleri olduğunu dile getirdi. Gözaltına alındığı sırada el konulan kitaplar için de “Bu kitapları aldığımda haklarında yasaklama kararı yoktu. Biz gazeteciyiz ve her türlü içeriğe sahip kitapları okuyoruz. Bu suç olarak lanse edilmez” dedi.
Acar son olarak "Biz çıkarlarımıza göre hareket etmiyoruz. Vicdanımızla haber yazıyoruz" ifadesini kullandı.
Yurtsever: 8 yıldır bu mesleği yapıyorum
Acar'ın ardından konuşan Diren Yurtsever ise savunmasını Türkçe yaptı. Yurtsever Türkiye’de iktidarın gazeteciliği değersizleştirmeye yönelik bir politika yürüttüğünü söyledi.
Yurtsever “Bizden önce de gazeteciler gözaltına alınıp tutuklanıyordu, şimdi de” diye konuştu. Bunun üzerine mahkeme başkanı “Ne ilksiniz ne de sonsunuz yani” dedi. Yurtsever buna “Umarım son olacağız” diyerek karşılık verdi. Salonda bulunan izleyiciler, avukatlar ve heyetten bazı hakimler bu ifade üzeri güldü. Konuşmasına devam eden Yurtsever şöyle konuştu:
"Kürt gazeteciler 90’larda da 2016’da da benzer süreçler yaşadı. Biz de şimdi benzer süreci yaşıyoruz. Ancak bu Türkiye’de siyasi ortamdan bağımsız değil. Yok haber yapmışız, yok adresimiz yokmuş, yok arkadaşımızdan para almışız, borçlanmışız. Bunların hiçbirine cevabımız yok. Var ama verilmeye değer değil.
"İddianameye baktığımızda savcı zaten bizim gazeteci olduğumuzu kanıtlamış. Savcı demiş ki ‘MA'da muhabir’. Ben meslek hayatımda 8 yıllı geride bırakıyorum. Her ne kadar dosyaya yumurtadan çıkmış gibi ‘Gazetecilik geçmişi yok, bir anda MA’ya müdür olması hayatın olağan akışına aykırı’ demiş ise de ben 8 yıldır bu işi yapıyorum. Bunun son 5 yılı MA'da. MA 2017'de yasalara göre kurulmuş bir yasal bir ajans. Vergi veriyor. Şimdi o zaman soruyorum. Suç örgütünden vergi alarak devlet de suçlu sayılmıyor mu?"
Mahkeme başkanı, Yurtsever'e, "PKK aleyhine hiç haber yaptınız mı" diye sordu. Avukat Resul Temur soruya müdahale etti. Bunun üzerine mahkeme başkanı "Avukat bey sözümü kesmeyin" diye sinirlendi. Sorusunu farklı bir şekilde tekrarladı.
Yurtsever soruya cevap vererek "Banane HDP'den bana ne annelerden. Türkiye'nin gündeminde o gün ne varsa gider onun haberini yaparım. Şunun aleyhine ya da bunun lehine diye bakmam. Olan bir şey haberdir. Bilmek toplumun hakkıdır. Habercilik kapsamında ben bunu haberleştiririm." dedi. Haberin taktirininin ancak kamuoyunda olduğunu ekledi.
Mahkeme başkanı ayrıca Yurtsevere "KYK borcunu ödememenin örgütsel bir nedeni var mı?", "Genellikle tutuklu ya da hükümlü kelimesi kullanılır. Telefon görüşmende neden 'tutsak' dedin?", "Genellikle bekarsınız. Muhabir seçimini kim yapıyor?" sorularını yöneltti.
Savcı tutukluluğun devamını istedi
Duruşma diğer gazetecilerin beyanlarıyla devam etti. Daha sonra mahkeme heyeti saati gerekçe göstererek gizli tanığı dinlemedi. Duruşma savcısı da gazetecilerin tutukluluğunun devamını talep etti.
Ardından avukatlar konuşmaya başladı. Süre kısıtı nedeniyle sadece Resul Temur söz aldı. Temur, "Gizli tanığın dinlenmemesi tutukluluk halinin devamına gerekçe yapılmamalı" diyerek itirazını dile getirdi. Mahkeme başkanı Temur'un konuşmasını bölerek 'saat vurgusu' yaptı.
Temur beyanında "Savcılar uzun bir süredir, 'sözde' ibaresiyle karşıdakini itibarsızlaştırıyor. Sürekli 'sözde haber' ve 'sözde gazeteci' ibareleri bu dosyanın hukuki değil, siyasi olduğunu ortaya koyan unsurlardan biri" diye konuştu. Temur'un beyanının ardından da duruşmaya 20 dakika ara verdi.
Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme tutuklu gazetecilerin beraatına hükmetti. Sadece bir tutuklu gazete dağıtıcısını tahliye etmedi.
Bir sonraki duruşma 5 Temmuz'da.
Suçlamalar neler?
Gazeteciler “örgüt üyeliği” ile suçlanıyor. 210 sayfalık iddianamede suçlamalara gazeteciler çalıştıkları haber ajansları, çalıştıkları kurumun editoryal politikası ve haberleri, haberlerde kullanılan dil, sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlar, iş yeri ve ev baskınlarında ele geçirildiği ve yasaklı olduğu iddia edilen kitap ve dergiler, haber takibi için katıldıkları etkinlikler, meslektaşları ve haber kaynakları ile yaptıkları telefon görüşmeleri, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği üyelikleri delil olarak gösteriliyor.
İddianamede 129 haber, MA’nın “Basın Komitesi”ne bağlı yayın yaptığı iddiasına delil olarak gösteriliyor. Van ve Hakkari’de yoğun kar yağışında yolların kapandığına dair 18 Ocak 2021 tarihli haber de ‘suç delili’ olarak iddianamede yer alıyor.
TIKLAYIN - 11 gazeteciye toplam 165 yıl hapis talebi
(HA)