Suriye Sosyal Ulusal Partisi (SSUP) ile Suriye Komünistler Birliği (SKB) partileri ve sanatçı, akademisyen ve bağımsız siyasetçilerden oluşan Suriye Halk Kurtuluş ve Değişim Cephesi'nden bir heyet, Suriye'de neler yaşandığını anlatmak için Türkiye'ye geldi.
Taxim Hill Hotel'de yapılan toplantıda konuşan SSUP Genel Sekreteri Dr. Ali Haydar, SKB Genel Başkanı Kadri Cemil ve araştırmacı yazar Mihail Avad, cephe olarak Suriye'nin geleceği açısından dış müdahaleye kesinlikle karşı olduklarını, silaha başvurmadan tabandan yükselen bir halk hareketiyle yönetime baskı yoluyla diyalog geliştirerek anayasayı değiştirmek dahil çok köklü değişikliklerin yapılması gerektiğini söylediler.
"Ekonomik bunalım siyasete yansıdı"
Kadri Cemil, Suriye'nin yaşadığı bunalımın uluslararası ölçekte kapitalizmin yaşadığı bunalımdan bağımsız düşünülemeyeceğini söyledi.
"Suriye ekonomisinde 2005'ten beri başlayan neo liberal politikalar kitlelerin yoksullaşmasına neden oldu. Biz o zamandan beri yönetimi bu politikaların bunalıma neden olacağı konusunda uyarmıştık. Birleşmiş Milletler'e (BM) göre 2010'da Suriye'nin yüzde 40'ı günde iki doların altında yaşıyor. Bu ekonomik bunalımın siyasi bir bunalıma dönüşmemesi imkansızdı."
"Kanunlara makyaj değil, yeni anayasa istiyoruz"
Ali Haydar, kurdukları cephenin ülkenin her yerindeki aşiret, parti, sivil toplum kuruluşlarına ulaşarak ülkenin ihtiyacı olan köklü reformların nasıl yapılacağında birlik sağlamayı amaçladığını söyledi.
Haydar cephenin kısa ve uzun vadedeki reformlarını şöyle anlattı:
"Dış müdahaleye kesinlikle karşıyız, bu yüzden halk hareketine dış güçlerin müdahalesini ve muhalefet içindeki silahlı güçleri de bertaraf etmeyi amaçlıyoruz. Kanunlarda yapılan makyaj mahiyetindeki değişikliklerle, Suriye halkının talepleri karşılanamaz. Eşitlik ve adaleti sağlayacak ve bütün çoğunluğun talebi olan anayasal değişiklik istiyoruz. Liberal politikalardan bağını koparmış bağımsız bir ekonomik yapı kurmak istiyoruz.
ABD'nin politikalarına karşı gelebilmek için Türkiye'nin de yanımızda olmasını istiyoruz bunun için de NATO'nun kurmak istediği füze kalkanına kesinlikle karşıyız."
"Diyalogla, uzun vadede, köklü değişim"
Mihail Avad, Suriye'deki muhalefetin dörde ayrıldığını söyleyerek, cephenin bu muhalefin içindeki konumunu açıkladı.
"Muhalefetin parçalarından biri yurtdışına iltica eden Suriyeliler ki dış güçler ile ilişki içindeler ve toplumla bir anlayış birlikleri yok. İ
İkinci grup, yazar, düşünür ve siyasilerden oluşan en başta ciddi bir muhalefet oluşturan ancak daha sonra salon aydınlığına dönüşüp halkla ilişkisini koparan kesim.
Üçüncü grup, vahabi, selefi ve El kaide ile bağlantılı muhafazakar kesim. Bunların içinde yönetim tarafından şiddete maruz kalmış kesimler de var. Silahlı olan bu grubun içinde Suriye'nin geleceğini oluşturan gençler de mevcut.
Son grup ise siyasetten uzak kendi halinde sonradan muhalefete dahil olmuş tabandan gelen ve Suriye'nin geleceğini belirleyecek kesimdir."
Avad, cephenin tabandan gelen bu kesimle güç birliği sağlayarak, bir yandan yönetime baskı kurarak bir yandan da yönetimle diyalog kurarak uzun vadede ülkenin köklü değişimini sağlamayı amaçladığını söyledi.
Bir yanda miting bir yanda silahlı saldırı
Gazetecilerin Müslüman kardeşlerin muhalefetteki etkisinin sorması üzerine, Cemil, iki ay önce yaşanan ancak batı medyasında yer almayan bir olayı anlattı.
"İki ay önce barışçıl bir şekilde binlerin katıldığı yönetime karşı bir miting düzenlendi. Ancak aynı anda silahlı bir grup, mitingin 500 metre ötesindeki yönetimin güvenlik merkezini basarak 90 kişiyi katletti. Bunun üzerine mitinge katılanlar merkeze giderek daha fazla katliamın yaşanmasını önlemek için kendilerini siper etti. Ertesi gün de silahlı grup, mitingin düzenleyici liderlerinden iki kişiyi kaçırarak işkence yaptı."
"Yönetim meşruiyetini yitirmedi"
Yine gazetecilerin "cephenin Beşir Esad'a karşı net tutumu nedir?" sorusuna Ahvad şöyle yanıt verdi.
"Tunus ve Mısır'da yönetimler çok kısa sürede yıkıldı. Ancak Suriye'deki yönetime hala halkın yüzde 50'sinden fazlası destek veriyor. Bu yönetim eğer değişime muktedirse meşruiyetini tamamen yitirdiğini söyleyemeyiz."
Türkiye'nin Suriye ile ilişkileri ne olacak sorusuna ise Haydar, Türkiye'nin Suriye'ye dış müdahaleye evet demesinin ilişkileri bitireceğini ancak böyle bir tutumu olmadığını düşündüklerini söyledi. (NV)