"F. Radyo ve Televizyon kuruluşları ve kamuyla ilişkili haber ajansları" başlığı altında düzenlenen Madde 133 Anayasa'da yapılan değişiklikle şöyle düzenlendi:
"Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbesttir. Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kabul tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır."
Madde 133'de on iki yıl sonra 10 Haziran 2005 kabul tarihli ve 5356 sayılı Yasayla ikinci değişiklik yapıldı.Maddeye ek fıkra eklendi:
"Radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu dokuz üyeden oluşur. Üyeler, siyasi parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluşu, görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri ve görev süreleri kanunla düzenlenir."
Cumhurbaşkanı Anayasada değişiklik yapan bu yasayı "tekrar görüşülmek üzere" TBMM'ne geri çevirdi.
Sayın Cumhurbaşkanının gerekçesine göre; RTÜK, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, düşünce ve kanaat özgürlüğüyle ifade özgürlüğünü sağlamak bakımından radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi ve denetlenmesinde görevli en önemli kamu tüzel kişiliğidir.
3984 sayılı "Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun"a göre RTÜK özerk ve yansızdır. Özerk ve yansız olmalıdır...
Özerklik ve yansızlıkla kamunun haber alma hakkı arasında nasıl bir ilinti vardır?
Bir ülkenin en üst hukuksal normu anayasalarıdır. Radyo ve televizyonlar; "kamuoyunu oluşturma ve etkileme gücüne" sahiptirler. Bir toplumda insan hakları ve demokrasinin gelişip güçlenmesinde "etkileri" ve daha da önemlisi "güçleri" vardır.
Gerekçeye göre "Bu nedenledir ki, ülkemizde radyo ve televizyon yayınları kamu hizmeti yayıncılığı ilkesine göre düzenlenmiş, yasal sınırlamalara ve kamusal denetime bağlı tutulmuştur. Başka bir anlatımla, radyo ve televizyon yayıncılığının Devlet tekelinden çıkarılmasına karşın, kamu ve özel tüm yayınların düzenleyici bir kamu otoritesinin gözetim ve denetimi altında tutulması, yayınların yasayla getirilecek ilkelere uygun olma koşulunun öngörülmesi, kamunun yansız ve özgür haber alma hakkının korunması, yayınların kamuoyunu etkilemekteki gücü nedeniyledir."
Yani; kamunun özgür haber alma hakkı korunmalıdır. Bu yüzden "kamu-özel tüm radyo ve televizyon yayınlarının gözetim ve denetimiyle görevli ve yetkili kılınan kamu otoritesinin" yani RTÜK'ün "özerk ve yansız" olması gerekir.
Bu bağlamda, Üst Kurul üyelerinin görevleri süresince resmi ya da özel başka görev almaları, siyasal partilere üye olmaları yasaklanmıştır.
Buna karşın getirilen yeni yasal düzenleme ile Üst Kurul üyelerinin seçimi TBMM'ne bırakılmıştır. Bu durumda "Getirilen düzenleme, Üst Kurul üyeliğine seçilebilmek için parti yandaşlığı yarışının önünü açmaktadır. Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca yapılan seçimde, genellikle siyasal yandaşlığı olanların yeğlendiği bilinen bir gerçektir. Radyo ve televizyon yayıncılığında çok önemli yetkilerle donatılan ve yansız olarak görev yapması gereken Üst Kurula siyasal kimlikli kişilerin seçimine olanak sağlayan yöntemin hizmetin gereklerine uygun düşmeyeceği açıktır."
İşte bu nedenlerle RTÜK üyelerinin TBMM Genel Kurulunca seçilmesi "Üst Kurul'un özerklik ve yansızlık nitelikleriyle, hizmetin gerekleriyle ve dolayısıyla kamu yararıyla bağdaşmamaktadır."
Sayın Cumhurbaşkanı "özerk" olması gereken RTÜK'nun ne zaman "yansız" olamayacağını geri çevirme gerekçesinde açıklamıştır:
"Yansızlık, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinin korunup kollanmasında söz konusu olamaz. Anayasa Mahkemesi'nin 22.05.1987 günlü, E.1987/3, K.1987/13 sayılı kararında da belirtildiği gibi, kamu kurumları ve kamu görevlileri, Anayasal ilkeler, bu bağlamda Cumhuriyet'in temel nitelikleri konusunda yanlı olmak zorundadır.
"Cumhuriyetin nitelikleri ile Atatürk ilke ve devrimleri söz konusu olduğunda kamu görevlilerinin yansız kalması düşünülemez. Yansızlık, siyasal baskı, etki ve karışmadan uzak olmayı, denetim alanına giren yayın ilkeleri ihlal edildiğinde hiçbir siyasal kaygı duymadan karar vermeyi gerektirmektedir. Siyasal organlarca seçilen kişilerden bunu beklemek güçtür.
"Bir yandan, resmi makamların karışması olmadan haber ya da düşünce almak ya da vermek özgürlüğünü de içeren düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünden söz edilirken, diğer yandan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelerinin, siyasal partilere kontenjan tanınarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca seçilmesi çelişki oluşturmaktadır.
"Ülkemizde yayıncılığın geliştirilip çağdaş düzeyi yakalaması, ancak özerk, bağımsız ve yansız bir otoritenin önderliğinde olanaklıdır. Bu nitelikleri bozacak yapılanmalara ilişkin düzenlemeler sistemin isterlerine uygun düşmemektedir."
Yansızlık; siyasal kaygı duymadan karar verebilmektir. Siyasal organların seçtiği kişiler; daha başında onlar tarafından seçilmiş olmakla "yansızlıklarını" yitirirler.
Radyo ve televizyon yayınlarının hukuki düzeninde değişiklik yapmanın "yansız" ve "özerk" kişilerin katkılarıyla olabileceğine "zihniyet olarak" alışmalısınız. Zihniyetleri yansız ve özerk olanlar olmadan yasa yapmayı marifet sayanların hali, sadece perişanlıktır. (Fİ/BA)