"Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) taslağında siz var mısınız? Neresinde varsınız?"
Ticaret Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Yücel Sayman, Boğaziçi Üniversitesi'nde (BÜ) 17 Kasım'da gerçekleşen "Anayasa Paneli"nde, AKP'nin anayasa taslağının bireyi kendisine yabancılaştırıp kurgulanan toplumun unsuru olmaya zorladığını vurguladı.
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA-DER) Başkanı Avukat Hülya Gülbahar'sa sunumunda kadınların korunmaya muhtaç olmadığını, toplumda dezavantajlı durumda olduğunu ve bunu giderecek önlemler alınması gerektiğini vurguladı.
Panele Sayman ve Gülbahar dışında, Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Avukat Erdal Doğan konuşmacı olarak katıldı, kolaylaştırıcılığı Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Murat Akan yaptı.
Gülbahar: "Kadınlar için geçici özel önlemler alınmalı"
86 kadın örgütünün bir araya gelmesiyle oluşan "Anayasa Kadın Platformu"nu tanıtan Gülbahar, AKP taslağında kadınların "korunmaya muhtaç" kategorisine indirgenişini eleştirdi.
"Kadınlar dezavantajlı, korunmaya muhtaç değil. Dezavantajlarını giderecek önlemler alınmalı. Kadınlar toplumun yarısını oluşturur ve azınlık değildir; bu göz ardı edilemez. Korumak için alınacak bir tedbir eşitliğe aykırı sonuç doğurabilir. Böyle bir durum anayasaya aykırı olmayacağı için kadınların itiraz yollarının da önü kapatılmış olacak."
AKP'nin kadınları bağımsız bir birey değil "ailenin parçası" olarak gördüğünü anlatan Gülbahar, kadınların çocuk ve yaşlılarla ele alınmasının kadına atfedilen "bakıcı" rolünün uzantısı olduğunu kaydetti.
"Hükümet 'Kadınlar çalışsın, kazansın' diyerek işin içinden çıkıyor halbuki çok çarpıcı bir eşitsizlik var. Bu kadar kolay işin içinden çıkılamaz. Örneğin son seçimlerde belediye başkanları arasında kadın temsili yüzde 0,56. Geçici özel önlem alınması şart."
Sayman: "Hangi kimliğimi ele alacağıma devlet karışmasın!"
Anayasanın toplumsal yapının kuruluş ilkelerini ifade ettiğinin altını çizen Sayman, anayasanın yaptığı tanımlarla birey üzerine uymak zorunda olduğu kurallar dikte ettiğini söyledi.
"Örneğin 'Dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin herkes eşittir' maddesi aslında 'Kadın ya da Kürt olma özelliklerini gündeme getirme' emri. Bu da birey olarak egemenliğimin elinden alınması ve 'Türk milletinin egemenliği' adıyla devlete verilmesi demek. Cumhuriyetle egemenlik yeryüzüne indi, topluma verildi, bir birey olarak bana değil."
İnsanın diğer canlılardan farkının kendini yaratma kapasitesi olduğunu vurgulayan Sayman, "Ben toplumsallaşacaksam bu yetimden yola çıkarak yapacağım" dedi.
"Vücut bütünlüğüm, giz alanım, yeteneklerim benim egemenliğimdir. Kendi kaderimi yeniden yaratma gücümdür. Kendimi geliştirirken hangi kimliğimi esas alacağıma kimse karışmasın! Egemenliğimiz toplumsal yaşama dönüşürüken biz kaybolmayalım."
"Özgürlük belli bir toplumsal yapıya uygunluğu ifade eder" diyen Sayman, "Bu bilimsel değil; başka bir toplumsal yapı kurun, sınırlama gerekmez" şeklinde konuştu. (GG)