Anayasa Mahkemesi, Demokratik Toplum Partisi'ni (DTP), "terör faaliyetlerinin odağı haline geldiği gerekçesiyle" kapattı. Partinin 37 üyesine beş yıl süreyle siyaset yasağı getirildi. Eşbaşkan Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un milletvekillikleri düşürüldü.
Kısa karar Resmi Gazete'de yayınlanacak. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kararı DTP'ye tebliğ edecek ve partinin tüzel kişiliği sona erecek, malvarlığı hazineye geçecek.
Gerekçeli karar Resmi Gazete'de yayınlanınca Türk ve Tuğluk'un milletvekilliği düşecek ve toplam 37 DTP'li için beş yıllığına siyasi yasaklar başlayacak. Bu, 37 kişinin herhangi bir siyasi partinin yöneticisi, kurucusu ya da üyesi olamaması anlamına geliyor. Dava 16 Kasım 2007'de açılmıştı.
Siyaset yasağı getirilen isimler şöyle.
Abdulkadir Fırat, Abdullah İsnaç, Ahmet Ay, Ahmet Ertak, Ahmet Türk, Ali Bozan, Ayhan Ayaz, Aydın Budak, Ayhan Karabulut, Aysel Tuğluk, Bedri Fırat, Cemal Kuhak, Deniz Yeşilyurt, Ferhan Türk, Fettah Dadaş, Hacı Üzen, Halit Kahraman, Hatice Adıbelli, Hilmi Aydoğdu, Hüseyin Bektaşoğlu, Hüseyin Kalkan, İbrahim Sungur, İzzet Belge, Kemal Aktaş, Leyla Zana, Mehmet Salih Sağlam, Mehmet Veysi Dilekçi, Metin Tekçe, Murat Avcı, Murat Taş, Musa Farisoğulları, Mustafa Tuç, Nejdet Atalay, Nurettin Demirtaş, Orhan Miroğlu, Sedat Yurttaş ve Selim Sadak.
Kılıç'ın açıklaması
Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç kararı açıkladıktan sonra bir açıklama yaptı:
Gerekçe en kısa zamanda yazılarak neden kapatıldığına işikin en ince noktasına kadar Resmi Gazete'de yayınlanacak fakat mahkemeye yönelik eleştirileri şimdien görüyor gibiyim.
Basından izledik. "Demokrasi ve insan hakları alanında bir süreç başlamışken davanın süreci sabote ettiği, kapatma karrının siyasi olarak nitelendirildiği, zamanlamasının düşündürücü olduğu" ifade edildi. Bunları haksız ve aıcmasız eleştiriler olarak değerlendiriyoruz.
Dava iki yıldan fazladır sürüyor. İki yıldır bu konuda 141 belgenin eklerine ilişkin ciddi eksiklikler görüldü, raportörler tarafından tamamlanmaya çalışıldı. Gündemi saptarken dışarıda süren demokratikleşme süreciyle ilgili herhangi bir değerlendirmemiz, tasarrufumuz olmamıştır.
Anayasa Mahkemesi hak ve özgürlükler konusunda bireyle devletin menfaatleri ve çıkarları arasında denge kuran kurumdur. Tabii ki anayasaya, yasalara, uluslararası hukuka bağlı kalarak bu dengeyi korumaya çalışmıştır.
Bir parti terör, şiddet, baskı içeren eylem ve söylemleri kullanma hakkına sahip değildir. AİHM son kararlarında bu konuda açık biçimde durmuş, önemli ölçütler yaratmıştır. Bir partinin terör ve şiddete yakınlığını meşru göstermeye çalışması, övmesi, yardım yataklık yapılması, açık ve gizli desteği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne asla uygun görülmemiştir. Kapatma kararları sözleşmeyi ihlal olarak değerlendirilmemiştir.
Bir siyasi parti demokratik ortam içinde amacına ulaşmak için araçlarını demokratik toplum değerleriyle uyum içinde kullanmak zorundadır. Bu yoksa siyasi alanda bir toplum modeli önerme hakkı da yoktur.
Anayasa Mahkemesi son yıllarda AİHM kriterlerini ciddi anlamda kullanıyor. HAKPAR kararında da bunu vurgulamıştır. Terör ve şiddetten ayrı tutulmuş barışçıl eylemleri ayrı tutarak kararını verdi.
Hukukun yükünü mahkemelerin, siyasetin yükünü siyasilerin çekmesi gerek. Kimsenin mahkemeleriden siyasi yardım bekleme hakkı yoktur.
Partilere ihtiyaç duyulan anayasal değişiklikleri yapması için çağrıda bulunduk. Ama bunu duyurmayı başaramadık. Terör ve şiddete ilişkin herhangi bir izin veren düzenleme yapılamaz, böyle bir çağırımız da yok. Değişiklikler konusunda yaptığımız çağrı tamamen bunun dışındadır.
TC'nin bütün kurumları, sistemleri çalışmaktadır. Yılgınlık, umutsuzluk bu toplumun tarihinde yoktur. Olmayacaktır.
Milletimizin terör karşısındaki asil ve vakur duruşu tarih yazıyor. Zorlu bir süreçten geçiyoruz. Sorunlarımızın çözüm yeri parlamento olmalıdır. (TK-EÖ-EÜ)