"Çocuklar, farklı bir dili ancak kendi anadillerine hâkim olduktan sonra yani sekiz, dokuz yaşlarında kabul edip öğrenebiliyorlar. Bundan önce başka bir dili öğrenmeye zorlanan çocuk büyük kaygı yaşıyor, travmatize olabiliyor. Bu da çocuğun okul başarısını engelleyebiliyor, zihinsel ve ruhsal gelişiminine ket vurabiliyor."
Pedagog Songül Işık Aydınoğlu, çocukların eğitimlerinin ilk üç yılında anadillerinde eğitim görmesi gerektiğini, işte böyle savunuyor ve ekliyor:
"Eğitiminin ilk yıllarında kendi anadilini yok saymaya zorlanmayan çocuk diline ve kültürüne yabancılaşmazdı. Hem Türkiye'deki farklı diller ve kültürlerin kaybolması tehlikesi ortadan kalkardı hem de çocuğun sağlıklı gelişimi desteklenmiş olurdu."
"Çocukluğumun yemeklerini, oyunlarını kaybediyorum"
Malatya'da doğup büyüyen Aydınoğlu, anne ve babasının anadili Kürtçe olduğu halde Kürtçe konuşamıyor. "Bunun eksikliğini çok hissediyorum" derken de ekliyor: "Kürtçe ile birlikte içinde büyüdüğüm kültürü de yitiriyorum. Çocukluğumun yemeklerini, oyunlarını kendi çocuklarıma aktaramıyorum. Benim dilim annemle birlikte kayboluyor."
Aydınoğlu, dil ve kültür ilişkisini ise şöyle örneklendiriyor:
"Bir öğrencimizin evini sınıf arkadaşlarıyla birlikte ziyaret ettik. Komşulardan biri börek göndermişti. Böreğin tuhaf bir adı vardı. Şaşırdım, daha önce hiç duymadığımı düşündüm. Oysa tadına baktığımda çocukluğumun anıları zihnime üşüştü. O zaman böreğin ismini de başka birçok detayı da anımsadım."
"Çocuklarıma babamın bize öğrettiği oyunları anlatmayı beceremedim, çünkü babam bize Kürtçe oynatırdı ve ben bu oyunların, tekerlemelerin sözlerini hatırlayamıyorum."
"Türkçe'yi anlamaya çalışırken dersleri kaçırıyorlar"
İlköğretime Eskişehir'de başlayan Aydınoğlu, şivesi nedeniyle çok zor günler geçirdiğini anlatıyor. O, yaşadığı zor günlerden güçlenerek çıksa da kendisi kadar şanslı ya da mücadeleci olmayan pekçok çocuğun eğitimini yarım bıraktığını; Türkçe'yi anlamaya çalışırken matematiği, fiziği, tarihi, hayat bilgisini öğrenemediğini hatırlatıyor.
"Bu çocuklar eğitimlerine anadillerinde başlayabilseydi bambaşka bir yaratıcılığın ürünlerini topluma aktarabilirlerdi. Bu zenginliği resimlerine, şiirlerine, kitaplarına yansıtabilirlerdi. Hali hazırdaki durum anadili Türkçe olan çocukları da başka dil ve kültürlerin bilgisiyle zenginleşme şansından yoksun bırakıyor. Tek tip insanlar yetişiyor."
"Çocuklar farklı olanı içlerine almayı öğrenebilir"
Oysa farklı dillerin ve kültürlerin farkında olmak görsel ve işitsel algıyı hızlandırıp zihin gelişimini hızlandırabiliyor:
"Zeka içinde bulunulan topluluğa uyum sağlayabilme kabiliyetidir. Bir çocuğun kendi kültürünü yok saymaya zorlanmadan, başka kültürlerle birlikte büyümesi uyum becerisini geliştirir ve zeka gelişimine katkıda bulunur. Daha da önemlisi, çocuklar, insanları farklılıklarıyla, oldukları gibi kabullenmeyi, farklılıkları ve farklı olanları içlerine almayı öğrenebilirler." (BB)