Bir anlatıcıyla başlayan oyuna sonradan dahil olan oyun kişileri “Ker ile Gir” bir yolculuğa çıkar ve bu yolculukta onlara bir ses eşlik eder. Çağrışımlar, takıntılar, ertelemeler…
Tamamlanamayan hikayeler, başı sonu belirsiz cümleler, bir şey anlatma veya herhangi bir mesaj verme derdi olmayan bu oyun, her izleyicide farklı bir alımlama yaratıyor.
Kadıköy Theatron'da üretimine devam eden Cazu Tiyatro yeni "Yoruyorsunuz Bizi... Aferin Size!" adlı Beckett uyarlamasıyla Amed Tiyatro Festivali’ndeydi.
Nobel ödüllü Samuel Beckett’in 1980'de yazdığı Eşlik ile 1946'da yazmasına rağmen yayımlanması 1970'i bulan Mercier ve Camier adlı romanlarından (yer yer de Molloy, Adlandırılamayan, Malone Ölüyor üçlemesine de değinilerek) Behiç Cem Kola tarafından tasarlanan, Kerem Özdoğan, Giray Altınok ve Dilan Parlak'ın oynadığı oyunun dramaturji ekibi ise Cansu Kahvecioğlu, Leyla Yazıcı, İnönü Bayramoğlu ve Bülent Acar’dan oluşuyor.
Ekip adını gölge oyunundaki cadı tasviri olan Cazu’dan alıyor.
Cazu Tiyatro, çok alışık olmadığımız zenginlik ve derinlikte teatral bir dünyanın inşasına -aşkla- soyunarak çıkmış yola. Beckett’in dünyasına doğaçlama evreninden bakan yapının neredeyse her bileşeni, tiyatro diye bildiğimiz şeyi bir kez daha düşünmemizi sağlayacak güçte. Ekip öylesine “ayrıksı” bir sahne varoluşunun peşine düşmüş ki, sahnede gördüğümüz şey, niyetin maalesef gerisinde kalıyor. Sahne, yapmak istediği şeyin aslını değil suretini gösteriyor bize.
Oyunu tasarlayan Behiç Cem Kola; isimlerinin gölge tiyatrosunda garip yaratıkların, cadıların olduğu alandan oluşan Cazu Tiyatro olduğunu ve mekan olarak Kadıköy Theatron’u kullandıklarını söyleyerek yapıyı şöyle anlatıyor:
“Bizim ilk yaptığımız ‘Benim Adım Kırmızı: Tasvirler’di, ‘İşgalle Rapsodi’, ‘Kulis’te’ ve ‘Yoruyorsunuz bizi.. Aferin size’ ile devam ediyoruz. Bu bizim dördüncü oyunumuz. Bir araştırma ekibiyiz. En baştan beri hep beraberiz. Behiç Cem Kola, Cansu Kahvecioğlu, Oğuz Arıcı, Hasan Şahintürk ile dördümüz başladık, her dönem bu gruba birileri eklenir. Bu gruptan bizimle devam eden Kadıköy Theatron gibi devam edecek insanlar oluyor. Bu projeye de İnönü Bayramoğlu, Bülent Acar gibi hocalarımız bize dahil oldular. Bunun dışında bir grup dramaturguz. Hepimiz dramaturji mezunuyuz. Ekipteki hemen herkes akademisyen buna ek olarak Mahir Yazıcı, Leyla Dinçer gibi arkadaşlarımız var.”
Beckett’in romanlarını anlama maceramız
“Bu oyun Beckett’in romanlarını anlama maceramız” diye tanımlayan Kola şöyle devam ediyor:
“Beckett’in romanlarında bir şey yaptığını düşünüyoruz. Özellikle üzerinde çok çalışılmamış kısa bir romanı var. Mercier ve Camier bunu çalışmaya başladık. Burada bir yazarlık modülü var. Bir yazarlık numarası yapıyor aslında. Bunu anlamak için uzun uzun masada ‘bence böyle’ demektense sahne üzerinde oyuncularla çıkıp çalışmaya başladık. Beckett’i anlamaya çalışıyoruz. Bir şey dememe üzerine bir oyun yaptık. Belli bir yere yönlendirmek, belli bir mesaja kilitlemek oyun için de, seyircinin algısına müdahale anlamında da bir risktir. O yüzden herhangi bir mesajımız yok.”
İstanbul’da Kadıköy’de yaşadıklarını ve Diyarbakır kadar şiddeti anbean ağır hissettikleri bir durumun olmadığını ise şu cümlelerle anlatıyor Kola:
“Tabii ki herkes akademisyen, herkes imzacı mutlaka bir yerlere ifadeye çağrılıyor. Dil Tarih Coğrafya’dan arkadaşlarımız atılıyor, buraya davet ediliyor, seminerler veriliyor. Bir ilişkilenme sürekli var ama burada hissedilen şiddeti biz orada çok hissetmiyoruz. Çok acayip bir şey oluyor mesela bir an hissetmiyorsunuz. Ben evden çıkıp Kadıköy’e tiyatroya gittiğimde sokakta bir olaya, bir polise rastlamadan gidebiliyorum. Bir an hissetmeme şansın olabiliyor, unutabiliyorsun ama burası öyle değil.”
Mantık aramayı bırakma üzerine kurulu
Çalıştıkları metinlerin günlük politikadan beslendiğini belirten Kola, “Böyle olmama ihtimali yok. Nasıl ki Emek sineması dönemi yaşanırken biz ‘İşgalle Rapsodi’ gibi bir şey yapıyorsak aslında çok da belki farkında olmadan, bu durumla alakalı yavaş yavaş bir oyuna dönüşüyorsa, belki de şimdiki aynı saçmalık bizim için böyle bir metine tezahür ediyor. Hiçbir mantığı olmayan bir durum içindeyken aslında artık mantık aramayı bıraktığımız için oyun tam da mantık aramayı bırakma üzerine kurulu. Bir hafızasızlık, bir başı sonu beli olmama durumu. Belki bize öyle bir etkisi olmuştur” diyor.
Diyarbakır’a gelip oyun oynama fikrinin kendilerinde müthiş bir heyecan yarattığını söyleyen Kola: “Buradaki seyirciyle buluşmak, insanlarla buranın durumuna ilişkin sohbet etmek, tanışmak bize çok şey öğretiyor.”
Oyunu kaçıranlar 13 Mayıs Cumartesi günü, saat 15:00’te Amed Şehir Tiyatrosu’nda izleyebilirler. (BD/AS)