*Fotoğraf: AA
Bartın'ın Amasra ilçesinde 43 işçinin hayatını kaybettiği maden katliamı ile ilgili 7'si tutuklu 23 kişinin Bartın Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın üçüncü duruşması görüldü.
Duruşma, duruşmaya katılmayan sanıkların tespiti ile başladı.
Ardından patlamada yaralanan müştekiler ve hayatını kaybeden madencilerin yakınları davaya katılma talebinde bulundu.
Daha sonra katliamda yaralanan işçi Erol Bulduk'a söz verildi.
"Gözümü açtığımda iki ay geçmişti"
14 yıldır aynı ocakta üretim işçisi olarak çalıştığını söyleyen Bulduk, "Sanıklardan şikayetçiyim ve davaya katılmak istiyorum” dedi ve vücudundaki kalıcı izleri heyete gösterdi.
Kaza sonrası kalıcı engeli oluştuğunu söyleyen Bulduk, konuşmasını şöyle sürdürdü: “10. ünitede çalışırım, -350 kottadır. Patlamanın gerçekleştiği anı hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda iki ay geçmişti, İstanbul'da yoğun bakımda gözümü açtım.
"Üretim baskısı vardı, tonajı doldurmak için mesai bitse de çalışmaya devam ederdik. 14 yılda taş tozu temizliğinin yapıldığını 4 kere gördüm o da kolay yerlere yapılıyordu -300, -350'ye baksanız taş tozunun çıkmadığını görürsünüz.
"Gaz yükseldiği zaman tahliye edilip de dışarı çıkma gibi bir durum olmaz. İşçiler vantüp kurar, havalandırmayı sağlar, 100-200 metre en fazla geri çekiliriz. Öyle tahliye gibi bir şey yok.
"-320 benim görev yerim değil ama ortak arkadaşlarım vardı, yüksek gaz olduğunu ve bu sebeple çalışamadıklarını söylüyorlardı.
Sanık avukatı: Telefıon etmek baskı mı?
Bulduk sözlerinin üzerine sanık Mehmet Tural söz aldı, "Müşteki Bulduk üretim baskısını biraz daha ayrıntılandırabilir mi, kim yapıyordu, nasıl yapıyordu?" diye sordu.
Bulduk, "Örneğin bir gün çavuşum gece 1'de beni aradı, Selçuk Ekmekçi'nin tonajın neden az olduğunu, neden kömürün az olduğunu sorduğunu söylerdi" yanıtını verdi.
Sanık avukatı ise; "Telefonla aranmanız üretim baskısı mıdır?" sorusunu yöneltti. Bulduk, "Saatimiz geldiğinde çıkamıyorsak bu üretim baskısı değil midir?" dedi.
"Eşim ölüme terk edildi"
Daha sonra söz alan Mehmet Bulut'un eşi Buse Bulut, eşinin çalışma koşullarından söz etti: "Eşim öldürüldüğünde 30 yaşında, üniversite mezunu evli ve 11 aylık kız çocuğu babasıydı. Vefatının son zamanlarında halsizlik, gözlerinde kırmızılık vardı. Mobbing uygulandığından bahsederdi.
"İşe gelmeyen işçilerin görevlerini de yaptıklarını, haddinden fazla iş yükü olduğunu , bir seneden fazla işe gelmeyen işçilerin olduğunu söylerdi. Şef ve mühendislere hediyelerle kişilere ayrıcalık yapıldığını duydum.
"Sözlü baskıya maruz kaldığını söylerdi. iş kıyafetlerini kendisi temin ederdi.Havalandırmanın yetersiz ve sıkıntılı olduğunu duydum, sendika seçimlerinden dolayı yasal izin ve mazeret haklarının bile kullanılmadığını söylerdi. Eşim ölüme terk edildi."
Baba Ali Bulut ile anne Nebile Bulut da sanıklardan şikayetçi olduklarını ve en ağır şekilde cezalandırılmalarını istedi
"Çizmesi yırtıktı ve çizme verilmemişti"
Hayatını kaybeden Remzi Özçelik'in eşi Hanife Özçelik de şöyle konuştu: "Sürekli üretim baskısı olduğunu söylerdi. Son zamanlarda halsizlik, baş ağrısı ve mide bulantısı şikayeti vardı. Eşim kıyafetlerini ve çizmelerini dışarıdan alır giyerdi. Çizmesi yırtıktı ve çizme verilmemişti.
"Rüşvet ile işlerin yürüdüğünü anlatırdı, içeride sıkıntıların olduğunu, üretim baskının olduğunu, sondaj yapılması gerektiğini ama yapılmadığını söyledi. Son 3 hafta işten geldiğinde mide bulantısı, baş ağrısı vardı.
"İşlerin ağırlığından dolayı beli ağrırdı, izin hakları olmasına rağmen izin verilmiyordu, Çizmesi yırtıktı, çizmelerinin su aldığını ve üşüdüğünü söyledi. Bu bir katliamdır. Kızım babasını tanımıyor. Bunun hesabını kim verecek, ihmaller yüzünden eşim öldü.
"Eğitimler kağıt üzerinde, imza attırıp gönderdiler. Selçuk Ekmekçi'ye 2 soru sormak istiyorum. O gün vardiya mühendisine istisnai olarak mesaj atmış ve patlama olmuş. Mesaj yazmadaki amacınız böyle bir facianın yaşanacağını öngördüğünüz için kendinizi kurtarmak mı?"
"Ocak bakıma alınacaktı, alınmadı"
Hayatını kaybeden Mehmet Kara'nın eşi Selda Kara ise sanıklardan şikayetçi olduğunu belirtti ve ekledi: "Eşim patlamadan önce sıkıntılardan bahsederdi. Hatta 'Bizi havaya uçuracaklar' derdi. Havalandırmanın arızalı olduğunu söylüyordu, bu yüzden yıllık izne ayrılmayı planlıyordu. Dün benim evlilik yıldönümümdü ve eşim yanımda yoktu. Bizim ciğerimiz nasıl yandıysa onların da yansın."
Deniz Baykal'ın eşi Meltem Baykal da eşinin son zamanlarda baş ağrısı ve halsizlik şikayeti yaşadığını, sürekli uyuduğunu söyledi. Baykal, eşinden, denetimlerin 3-4 gün önceden bildirildiğini, ocağın bakıma alınacağını ancak alınmadığını duyduğunu öne sürerek, tüm sanıklardan şikayetçi olduğunu belirtti.
Duruşmaya verilen aranın ardından mahkeme başkanı davanın yarın devam etmesine karar verdi.
Ne olmuştu?
Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü'nde 14 Ekim 2022’de yaşanan patlamada 43 işçi hayatını kaybetti, 9 işçi de yaralandı.
Patlama sonrası yürütülen soruşturmada, aralarında Amasra Müessese Müdürü Cihat Özdemir, Müdür Yardımcısı Salih Atmaca, İşletme Müdürü Selçuk Ekmekçi, İş Güvenliği ve Eğitim Başmühendisi Volkan Soylu, Başmühendis Mehmet Tural, Emniyet Mühendisi Şahan Kahraman, maden mühendisleri Levent Aydın ve İbrahim Hakan Mengeş tutuklandı; 15 kişi de adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Savcılığın hazırlamış olduğu 195 sayfalık iddianamede; tutuklu Amasra Müessese Müdürü Cihat Özdemir, İşletme Müdürü Selçuk Ekmekci, İş Güvenliği ve Eğitim Başmühendisi Volkan Soylu ve Başmühendis Mehmet Tural hakkında yaşamını yitiren her madenci için 'olası kast ile öldürme' suçundan 25 yıla kadar hapis istendi.
Yöneticiler hakkında ayrıca 'olası kast ile kişinin yaşamını tehlikeye sokacak şekilde kasten yaralama' suçundan da ağır yaralanan 4 kişiden her biri için 4 yıla kadar hapis talep edildi.
Diğer 4'ü tutuklu 19 kişinin ise ‘bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma' suçundan 22 yıl 6'şar aya kadar hapsi talep edildi.
İddianame Bartın Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi.
İlk duruşması 25 Nisan'da görülen davada, Müdür Yardımcısı Salih Atmaca tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
(RT)