Cezayir asıllı araştırmacı ve Trieste Üniversitesi öğretim üyesi Halid Fuad Allam, bugünkü Repubblica gazetesi için kaleme aldığı "Kamikaze" konulu dosyaya bu sözler ile başlıyor. İslami terörizmi farklı açılardan değerlendiren ve İslam ülkelerinin tarihi ve bu ülkelerdeki kurumlar üzerine araştırmalar yapan Allam'ın yazısını özetleyerek sunuyoruz.
Kuran kesinlikle intiharı öngörmüyor. Kuran'a göre bir kişinin canına kıyması, tüm insanlığın ölmesi ile eşanlamlı. Sünni İslam'da otorite kavramı biraz karmaşık, çünkü ne bir kilise ne de papazlar hiyerarşisi mevcut. Bu durumda paradoksal olarak her Müslümanın kendisinin papazı olduğu ileri sürülebilir.
0 halde sorunun yanıtını teolojide değil, Müslüman toplumlardaki köklü değişimlerde ve çağdaş İslam'ın yaşadığı krizde aramak gerek. İki mesele çok açık; Birincisi, genç Müslümanların köklerinden koparılmaları. Modern değiller ama, İslam'ın tanımladığı geleneksel yapıyı krize iten modernizmle ilişki içindeler. Müslüman dünyasında şehirlerde yeni kültürel grupların ortaya çıkışı, İslam ile toplum arasındaki ilişkileri parçalıyor. Gençlik ise yenilerini yaratmak amacı ile İslam'a dair eski uygulamaları yeniden yorumluyor. Böylece gündelik yaşamı belirleyen geleneksel ve antropolojik İslam'dan teröristçe yollara sapan radikal ve ideolojik İslam'a geçiliyor.Mesele yeni sayılmaz. Sorun 11 Eylül'le başlamıyor: 1980'lerin başında Libya iç savaşı sırasında Beyrut'un varoşlarında filizleniyor. 0 yıllarda Hizbullah tarafından öldürülen ve Beyrut'ta araştırmalar yapan Fransız sosyolog Michel Seurat, radikal İslam örgütlerin yapısını ilk defa kaleme almıştı.
Seurat'nın yorumu ile evrensel misyoner rolünü reddederek kutsal savaşa yönelen Müslümanlar devlet tarafından meşru kılınan bir şiddetten farklı bölgeler ve gruplara yönelen bir şiddete yöneldi. Şimdi bu şiddet, hem yerel hem de uluslararası bir ortamda hareket ediyor. Bugün bu tür terörizmi karakterize eden ise global kimliği, çünkü gezegenin herhangi bir yerinde, eşzamanlı ya da farklı zamanlarda vurabiliyor.
1990'lar terörizmin yeni bir öznesini tanımlıyor bu da "kamikaze" ya da "şehit". Bu figürün ortaya çıktığı bağlam ise Cezayir. Kamikazenin gövdesi ya da daha doğru bir ifadeyle bomba-adam, İslam ile Batı arasındaki ilişkide bir tür aşağılık kompleksi çerçevesinde bir mücadele aracı: Teknolojik Batı ile uyumlu bir ilişki kuramadığı için kamikaze, paradoksal olarak Müslüman dünyanın asla ulaşamadığı yüksek teknolojiyi simgeliyor. Kamikazenin gövdesi, düşmanı parçalarken yine paradoksal anlamda Batı hakkındaki düşüncesini dengelemiş oluyor. Ama bunu yalnızca eylem ve parçalanma anında sağlıyor.
Kamikazenin amacı dünyayı değiştirmek değil, yok etmek. İslami terörizm
şimdi yeni global şemalar yönünde eylemlerde bulunuyor. Bir hayli
istikrarsız ve anlaşılması veya kavranması güç.Bu nedenle "demokrat Müslümanlar" ile her tür iletişim, entegrasyon ve birbirini tanıma kaçınılmaz çünkü totaliter eylemler karşısındaki tek savunma duvarı demokrasi. (AK/EK)