Sinema yazarı ve 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin üç ön jüri üyesinden biri olan Tunca Arslan, festivalle ilgili 10 Ekim’de Ulusal Kanal’a yaptığı açıklamalar nedeniyle eleştirilerin odağında.
Ulusal Kanal’ın “LGBT propagandasına geçit verilmedi, fonlanan sinemalara yer verilmedi,” diye duyurduğu haberde Arslan, şöyle dedi:
“45 film içinde bakıldığında genel olarak genç kuşak sinemasının geldiğini görebiliriz. Yeni Türkiye Sineması denen kendi çapında bir akım çıkmıştı ortaya. Yeşilçam’la bağları kalmamış, yurt dışı festivallere ve maalesef fonlara bağlı filmlerdi. Bunların öyküleri de böyleydi. Türkiye’ye uzak ve haddinden fazla eleştirel bakan, daha çok yurt dışına göz kırpan filmler yapan bir grup sinemacı vardı. Bu yıl onların döneminin kapandığını söyleyebiliriz. Festivalde LGBT temalı filmler yoktu bu yıl, bu aslında yeni bir şey demek.
“Ayakları daha Türkiye’ye basan, halka dönük filmler yapan yönetmenlerin dönemi başlayacak gibi görünüyor. Daha güçlü bir ulusal sinemamızın olmamasının nedeni bu ilişkilerin yeteri kadar devlet politikasıyla belirlenmemesi. Devletle sinema arasında organik bir ilişki yok. Bu boşluğu muhakkak dolduruyor, fonlar giriyor devreye. Kiliseler Birliği Ödülleri görüyoruz sinemamızda.”
“Nefret suçu var, hedef gösterme var”
Arslan’ın açıklamaları sinemacılar ve sinema yazarları tarafından sansür olarak değerlendirildi ve Arslan’ın ayrımcılık yapıldığına dikkat çekildi. Arslan’ı eleştiren yorumlardan bazıları şöyle:
Alican Yücesoy (Oyuncu): “Festival bugüne kadarki en kötü seçkiye sahipti, sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyor. Tunca Arslan arkadaşlarıyla uyguladıkları sansürü açık açık anlatıyor. Beyefendi ve saz arkadaşları Antalya’da olduğu sürece festivale katılmayacağım bilginize.”
Nihal Yalçın (Oyuncu): “Nefret suçu var, hedef gösterme var. Tutarsızlık var. İtalya’da yaşayan, Lgbt filmleri yapan bir jüri başkanına ayıp etmişsiniz. Film yapabilmek için ortak yapıma zorladığınız sektörü, fonlama diyerek hedef göstermişsiniz. Dizi film festivali olsun Portakal. Mis gibi olur.”
Çiçek Kahraman (Sinemacı): “Bu haber vesilesiyle festivaldeki hakim zihniyet inkar edilemeyecek şekilde açığa çıktı. Bunu bilmek için bu videoya gerek var mıydı? Yoktu. Geçen sene festivalin neden yapılmadığını takip etmiş olmak yeterli. Bu zihniyete meşruiyet kazandırmaya da gerek yoktu.”
Fırat Yücel (Sinemacı): “Altın Portakal'da ‘LGBT’ filmi olmamasını kutlayalım, AKP-MHP'leşmiş devlet AB fonlarıyla sanayi, arşiv, fuar her türlü projesini yapadursun iki kuruş fon alan sinemacıları düşman sayalım, Batı karşıtı pozlarıyla her tür sansür baskıyı meşrulaştıralım. Pes.”
Öykü Sofuoğlu (Sinema yazarı): “Gerçekten videodakiler söylendi mi yoksa ben mi yanlış duydum diye bir daha bir daha izledim ama gerçekten söylenmiş. 2024 Türkiyesi’nden değil de otuzlu yıllar Almanyası’ndan bahsediyorsunuz siz sanırım.”
Ekrem Buğra Büte (Sinema yazarı): “Bu nefret söylemiyle, böyle bir politik angajmanla festival seçkisi oluşturmak, hiç utanmadan çıkıp bunu anlatmak… Festivaller her zaman bizim alanımız mıdır sorusuna belge oluşturacak açıklamalar. Çok teşekkürler, emeği geçen herkese tebrikler.”
YÖNETİCİLERİN İŞİNE SON
60. Antalya Altın Portakal Film Festivali iptal edildi
Arslan: Kötü niyet
Arslan ise, kendisine yönelik eleştiriler artınca dün akşam (13 Ekim) saatlerinde sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile sansür iddialarını reddetti. Arslan, şöyle dedi:
“Şu LGBT meselesi: 'Bu yıl Altın Portakal'a başvuran 45 film içinde LGBT teması yoktu' demek bir yorum değil tespittir, nesnel gerçektir. Bundan hareketle, sanki varmış da biz engellemişiz gibi yorumlar yapmak, festival yönetimini ve beni ve (ön jüriyi) sansürle vs. suçlamak abesle iştigal ve kötü niyettir.
“Seyrettiğin-dinlediğin bir şeyi doğru anlamaya çaba göstermek, sinemayla uğraşanların temel hedefi olmalıdır.” (TY)