500 bine yakın Türkiye kökenli seçmenin de katılacağı seçim Almanya'nın ekonomik ve siyasi ağırlığı nedeniyle tüm dünyada ilgiyle izleniyor.
18 yaşını geçen yaklaşık 62 milyon Alman seçmen, pazar günü sandık başına gidip, önümüzdeki dört yıl devlet yönetimini hangi partilerin üstleneceğine karar verecek. Almanya'yı gelecek 4 yıl kim yönetecek? 24 partiden ve bağımsız 3452 milletvekili adayından yaklaşık 600'ünün oluşturacağı yeni mecliste nasıl bir aritmetik olacak?
Türkiye'nin AB üyeliği
Kamuoyu araştırmalarına bakılırsa, iktidara aday iki büyük blokun başa baş götürdüğü bu yarış, Avrupa Birliği'ne tam üyeliği hedefleyen Türkiye için de önemli.
4 yıl önce Sosyal Demokratlar'la (SPD), Yeşiller'in oluşturduğu iktidar cephesi Türkiye'nin üyeliğine genel olarak sıcak bakıp, tek koşullarının "Batı Kulübü"nün demokratik ve ekonomik standartlarının hayata geçirilmesi olduğunu savunurken, Hıristiyan demokratlar (CDU-CSU) dinsel, tarihsel, sosyal ve hatta coğrafi engeller nedeniyle bunun mümkün olmadığı düşüncesinde.
Gerçi CDU ve CSU'nun muhtemel ortağı Hür Demokrat Parti'nin (FDP) bu konuda onlar gibi düşünmediği biliniyor ancak, her fırsatta Türkiye'nin "ayrı bir dünya" olarak gören sağın ağırlıkta olacağı bir CDU-CSU-FDP koalisyon hükümetinin tam üyelik görüşmelerine yeni engeller getireceğine kesin gözüyle bakılıyor.
İki isim: Schröder, Fischer
Seçim öncesi dönemde birçok isim öne çıktı. Ancak bunlardan en önemlileri Federal Başbakan Schröder, yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fischer ile muhalefetin başbakan adayı Stoiber...
Uzun yıllar hem Hıristiyan demokratların, hem de sosyal demokratların kurduğu koalisyon hükümetlerine ortak olarak "anahtar parti" rolünü üstlendikten sonra son dört yıldır muhalefette kalan FDP faktörü önemli.
Bu seçimlerde hiç şansının olmadığını bile bile kendini partinin başbakan adayı ilan ettiren Guido Westerwelle ve diğer üst düzey yöneticilerinin, partinin eski kuşak liderlerinden Otto Graf Lambsdorf ve Hans Dietrich Gencher'in bir zamanlar ulaşabildiği karizmayı yakalama şansı pek görünmüyor.
PDS'in baraj sorunu
Tüm baskılara rağmen CDU-CSU ile koalisyona girecekleri yolunda söz vermekten kaçınan ve gerekirse de SPD'yle de ortaklığı deneyebilecekleri mesajı veren FDP'nin en önemli sorunu yeşillerden biraz daha fazla oy alıp, üçüncü büyük parti olmak.
Parlamentodaki beşinci güç sosyalistler (PDS) ise barajla uğraşıyor. Daha önceki seçimlerde yüzde 5'lik baraj sosyalistler için sorun olmuyordu. Barajı tutturamasalar bile Alman seçim sisteminin bir başka özelliğinden yararlanarak, yani en az üç seçim bölgesinde direkt aday çıkararak, barajı kendileri geçersiz hale getiriyorlardı.
Gregor Gysi'nin uçak biletleri
Doğu Almanya'daki sosyalist uygulamalara eleştirel bakan ama küfür etmeyen tavrı sayesinde ülkenin doğusunda sosyalizme inanan ya da yaşanan 10 yıllık kapitalist uygulamadan şikayet eden insanların kitlesel desteğini alan PDS, bazı yerleşim yerlerinde, hatta Berlin'in doğu parçasında seçmenlerin yüzde 50'sinden fazlasının desteğini alıyordu. Ancak bu seçimlerde partinin en az 3 bölgeden direkt aday çıkarma şansı zayıflamış durumda.
Kolektif liderlikle yönetilen PDS, partinin parlak isimlerinden Gregor Gysi, görevli politikacıların yararlandığı ucuz bir uçak yolculuğundan ailesini de yararlandırdığı büyük bir skandal havasıyla gündeme geldiği için politikadan çekilmesiyle ciddi bir kayba uğramıştı.
Seçime katılan irili ufaklı diğer 24 parti bir varlık gösteremeyecek. Ağırlıkla aşırı sağcı ve dincilerin ya da hayvan hakları, yaşlı hakları, kadın hakları gibi sosyal yaşamın bazı yanlarını öne çıkaran bu örgütler bunlar. Aşırı sağcı partiler güçlenip, oylarını arttırabilseler bile barajı geçme şansları yok.
Pazar akşamı saat 18.00'dan itibaren sonra siyasetçilerden en önemli üçünün portreleri bu konuda aslında bazı ipuçları taşıyor. (GK/NM)