Almanya’nın önde gelen inşaat, makine, bilişim, telekomünikasyon, kara ve hava taşımacılığı ve e-ticaret şirketleri işgücü açığını aşmak üzere cazip kontratlarla uluslararası piyasadan vasıflı işgücü çekmeye çalışırlarken, yabancı düşmanı ve işçi hakları karşıtı partilerin gücü ve toplumsal destekleri büyük yükseliş gösteriyor.
Almanya'nın önümüzdeki on yıl için demografik nedenlerle 7 milyon işçi kaybetmesi ve kadınları ve yaşlıları işgücüne dahil etme çabalarının sekteye uğramasının yol açtığı bu yıl yarım milyonu aşan işgücü açığı ekonomiye yaklaşık 50 milyar euroya (55,6 milyar dolar) mal oldu. Nitelikli işçi açığını işgücü ithaliyle kapatma gerekliliğinde devlet ve sermaye fikir birliği içinde.
AB'nin en büyük ekonomisi olan Almanya’nın yıllık 400 bin göçmen artışına ihtiyacı var.
Göç anlaşması ve kontroller
Bu bağlamda, Almanya işgücü piyasasının çağrısına ayak uydurarak ülkeye dünyanın her yerinden akan vasıflı işçiler kendilerini gergin, elektrikli bir toplumsal kültürel ortamın içinde buluyor. Olaf Scholz hükümeti, bu gerilimi aşmanın çaresini bir yandan ülkeninin kara sınırlarındaki kontrolleri arttırmakta, öte yandan AB’nin Türkiye’yle imzaladığı göç anlaşması türünden enstrümanları da bir elek gibi değerlendirmekte arıyor. Bu anlaşmaya göre, Türkiye doğudan gelen göçün Avrupa’ya yönelişini keserken Türkiye’den geçerek Avrupa’ya ulaşan göçmenlerin iadesini de kabul ediyor: Aldığı her vasıfsız göçmene karşılık vasıflı bir göçmenin Avrupa’ya geçişini sağlıyor.
Sağın yükselişi
Bütün bu önlemlere karşın sonuçlar Scholz hükümeti için tatmin edici olmaktan uzak. Bloomberg’in haberine göre, gelecek seçimlere bir yıl kala, Scholz için riskler yüksek. Son iki ayda doğu eyletlerinde gerçekleşen yerel seçimler, Scholz’un koalisyon hükümetinin gelecek seçimler için beklentilerini aşağılara çekmesi gerektiğini gösteren sonuçlarla kapandı.
Proto-Faşist Almanya için Alternatif (AfD), II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Almanya eyalet seçimlerinde aşırı sağcıların ilk zaferini kazanarak Thüringen'deki seçimlerden birinci, Saksonya ve Brandenburg'da ikinci çıktı.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de Avrupa’ya geçişleri sınırlamak üzere daha katı kurallar benimsenmesi için geçtiğimiz hafta Brüksel'de düzenlenen AB liderler zirvesinde yaptığı baskıyla Avrupa Birliği çapındaki gerilimin siyasal genişliğini gözler önüne serdi.
“Bir yılda Almanya'ya düzensiz 300 bini aşkın insan geldi”
Scholz, Türkiye ziyareti öncesinde zirvede yaptığı konuşmada, "Düzensiz göçü azaltmak, vasıflı işçilerin göçü de dahil olmak üzere, ihtiyaç duyduğumuz açıklık için ön koşul. Geçtiğimiz yıl Almanya'ya düzensiz olarak gelen 300 binden fazla insan var.” dedi.
Almanya’nın Sosyal Demokrat başbakanının girişimleri, başlı başına bir politik karar olmaktan çok, ülkenin İstihdam Araştırmaları Kurumu’nun (IAB) Almanya'nın COVID krizinin küresel ve yerel sonuçları ve Ukrayna savaşının getirdiği yüklerle sarsılmış ekonomisini sürdürmek için her yıl gereksindiği tahmini 400 bin net göçmen artışını sürdürülebilir bir şekilde sağlamayı amaçlıyor. Ancak gidişat, bir yandan Scholz’un 2025 sonbaharında yapılacak seçimlerdeki şansını aşağı çekerken, öte yandan sağcı veya solcu popülist partilerin yabancılara yönelik aşırı söylemlerinin kazandığı popülaritenin sandığa yansımasıyla bir arada yürüyor.
2010'dan bu yana
Almanya işgücü piyasasındaki yabancıların oranı 2010'dan bu yana iki kattan çok arttı. Önceki muhafazakar Şansölye Angela Merkel'in Suriye, Afganistan ve Irak'tan 1 milyonu aşkın göçmeni kabul ettiği 2015'teki mülteci krizi de, ekonominin en kötü performans gösterdiği bölgelerde yerli nüfusun hayal kırıklığını körükledi. Sığınmacı sayısı o günden bu yana üç katına çıktı. 3,2 milyonla rekor düzeye vardı.
Ancak Almanya önümüzdeki on yıl içinde demografik nedenlerle 7 milyon işçi kaybedecek. Kadınları ve yaşlıları işgücüne dahil etme çabalarının da istendiği gibi gitmemesi sonucunda Almanya'nın yarım milyonu aşan ve bu yıl ekonomiye yaklaşık 50 milyar euroya (55,6 milyar dolar) mal olması beklenen vasıflı işçi açığını bir şekilde kapatması gerekiyor.
"1950'ler, 60'lar gibi"
Siyaset Bilimi ve Politika Vakfı'nda kıdemli bir araştırmacı olan ve yirmi yıldan uzun süredir Almanya hükümetlerine göç konusunda danışmanlık yapan Steffen Angenendt'e göre, Scholz hükümetinin planı Türkiye ve İtalya gibi ülkelerden "misafir işçi" (gastarbeiter) denen milyonlarca insanın geldiği 1950'ler ve 60'ları andırıyor. Bloomberg’e verdiği demeçte Angenendt, "O zamanlar işçilere ihtiyacımız olduğu yaygın olarak kabul ediliyordu çünkü aksi takdirde kömür çıkarılamayacak ve arabalar monte edilemeyecekti. Ve nüfusun çoğunluğu için durum bugün de aynı." dedi.
(AEK)