Nora Şeni'nin bilimsel sorumluluğunda; İstanbul Fransız Enstitüsü, Mémorial de la Shoah (Paris), Université Paris 8 ve Anadolu Kültür'ün katılımıyla yürütülen "Yüzleşme Serüveni" başlıklı konferans serisinin ikinci yılında Prof. Etienne François “Suçluluktan Sorumluluğa: Almanya’nın İki Travması” başlıklı bir konferans verdi.
Almanya Soykırımla nasıl yüzleşti?
SALT Galata’da gerçekleşen konferansta Almanya’nın ve Alman toplumunun Yahudi Soykırımı ile yüzleşmesini üç aşamada tartışan Prof. François Berlin Duvarı’nın yıkımının ardından soykırım ve Doğu Almanya deneyiminin travmalarının çakıştığını bu çakışmadan bellek patlamaları yaşandığını ifade etti.
Almanya’nın her yerinde bir bellek mekanı olduğunu belirten Prof. François bu mekanların uzun süren bir yüzleşmenin ürünü olduğunu ifade etti.
Nuremberg davası ve insanlığa karşı işlenmiş suç
Nuremberg davası
Savaşın bittiği 1945 yılından sonra 15 yıl boyunca Almanya’nın savaşın galipleri olan ABD, İngiltere, Fransa ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tarafından yönetildiğini söyleyen Prof. François bu dönemde Nuremberg Duruşmalarında Nazi rejiminin sorumlularının yargılanmaya başladığını ifade etti.
“Dört müttefikin birleştiği bir görüş vardı. Avrupa’nın yaşadığı bu felaketin sorumlularını herkesin kabul ettiği, hukuki kurallar çerçevesinde yargılamak. Hitler, Goebbels, Himmler.. Nazi rejiminin kurucuları intihar etmişti. Ama hala daha çok sayıda rejimin siyasi ve askeri sorumluları vardı.
Nuremberg davası kamusal bir dava haline gelerek tüm dünya tarafından takip edildiğini vurgulayan Prof. François müttefiklerin bu yargılamalar sırasında daha önceden olmayan “insanlığa karşı suç” konusunda hemfikir olduğunu ifade etti.
“Dört müttefik yeni bir kategoride hemfikirdi. Bir kişi insanlığa karşı suç işlediyse ölene kadar suçludur. Bu çok önemli bir gelişmeydi.”
Kimin adaleti?
Bu dönemde Alman toplumunda tarihi tamamen terk edip yeni bir Almanya inşa etme amacı olduğunu, egemenliğin olmaduğu Almanya’da yargılamaların da “adaletin adaleti”nde ziyade “kazananların adaleti” olarak görüldüğünü söyleyen Prof. François, yapılan kamuoyu araştırmalarında, hala daha toplumdaki algının yarısının Nazi ideolojisinin iyi fakat 1933-1945 arasında bazı insanlar tarafından kötü şekilde saptırılmış olduğu yönünde olduğunu aktardı.
Eichmann davası ve bireysel sorumlulukla yüzleşme
Eichmann davası
1949’dan sonra Doğu ve Batı Almanya olgusuna, iki yönetimin ideolojik farklılıklarına rağmen sonuçta Doğu’da da Batı’da da tarihi unutup yeni bir Almanya inşa etme algısının öne çıktığını söyleyen Prof. François 1953’ten sonra belleklerin yeniden canlanmaya başladığını ifade etti.
“Anne Frank hem Doğu’da hem de Batı’da çok okundu. Eski toplama kampları bellek yerleri haline geldi, gençlerin de bu yerlerden haberdar olması sağlandı.
Auschwitz gardiyanları davası
“1961’de Eichmann davası çok önemli bir gelişmeydi. İlk defa normal bir bürokratın nasıl kötülük işlediğine şahit olundu. Eichmann idam edildi, ama insanlar onun gibi başka normal insanların olup olmadığını tartışmaya başladı. 1965’te mesele artık müttefiklerin değil Almanarın yüzleşme arzusuydu. Auschwitz gardiyanları davası bunun bir sonucu oldu.”
'68 hareketi ailelerine soruyor: Nazi döneminde sen ne yaptın?
1965’ten sonra gelen yüzleşme ve bellek patlamalarının Almanya toplumunda bireysel sorumluluğu sorgular nitelikte olduğunu vurgulayan Prof. François 1968’de dünya çapında yaşanan gençlik hareketinin Almanya’dakinden farkını şöyle açıkladı
“1968’de Alman gençler de devrim istiyordu ama sadece devrim değildi istedikleri. Önceki kuşakları eleştiriyor ‘İyi demokratmış gibi davranıyor olabilirsiniz ama Nazi döneminde siz ne yaptınız’ diye soruyorlardı. Bu şekilde yüzleşme ve bellek tartışmaları ailelere kadar uzadı, kuşakların tartıştığı bir konu haline geldi.”
Almanya Şansölyesi Willy Brandt’ın Varşova Gettosu Ayaklanması anıtı karşıtında diz çökmesinin çok önemli bir anlam ifade ettiğini vurgulayan Prof. François “Brandt savaş dönemi boyunca göçebe yaşamak zorunda kalmış, vicdanı temiz biriydi. Ama suçsuz bir şansölye olarak suçluymuş gibi diz çökmesi Alman ve uluslararası kamuoyunda çok büyük etki yarattı” diye konuştu.
1979’da Shoah filminin de bellek tartışmalarını yakından etkilediğini ifade eden Prof. François bu tartışmaların sadece tarihçiler tarafından değil gazeteciler, gençler ve hayatta kalanları da kapsadığını söyledi.
Berlin Duvarı'nın yıkılışı ve çarpışan bellekler
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla SSCB kontrolündeki Doğu Almanya’nın travması ile soykırım travmasının çarpıştığını ifade eden Prof. François, bu çarpışmanın iki rejimin de tartışılmasına sebep olduğunu söyledi.
“Birleşmeden sonra Sovyet bloğundaki belgeler de ortaya çıktı. Naziler Polonya’da, Macaristan’da çok büyük kıyımlar yapmışlardı ve bunların çoğu Yahudi’ydi.
“SSCB’nin herkesi dinlediği, kaydını tuttuğu biliniyordu. Duvar yıkıldıktan sonra kilometrelerce uzunluğunda istihbarat raporları çıkmıştı. Bu tartışmalar dahilinde şöyle bir söz ortaya çıktı. ‘Komünist diktatörlük bilgi topladı ama Naziler sadece ceset topladı.’”
Sonuç olarak yüzleşmenin yıllar aldığını ifade eden Prof. François, Almanya’nın çok iyi bir süreç izlediğini ancak her ülkenin yüzleşme dinamikleri farklı olacağı için bir reçete sunamayacağını söyledi. (EA)
Yüzleşme Serüveni: Geçen yıl Fransız Kültür Enstitüsü'nde gerçekleşen bu konferans serisi, 2015'te diğer Avrupa ülkelerinin yaralı hafızalarıyla yüzleşme serüvenlerini konu alacak Etienne François: Université Paris I (Panthéon Sorbonne) ve Freie Universität Berlin'de tarih profesorüdür. Berlin Marc Bloch Araştırma Merkezi'nin kurucusu ve 1992-1999 yıllarında ilk müdürü olan François, Orta Çağ sonundan bugüne kadar Almanya tarihi, Almanya-Fransa ilişkileri, Almanya-Avrupa ilişkileri ve Almanya'nın kendi geçmişiyle ilişkisi üzerine yaptığı araştırma ve yayınlarıyla tanınmaktadır. |