Almanya'da iki yıl önce uygulamaya konan Göç Yasasına ilişkin olarak hükümet tarafından istenen değişiklikler 15 Haziran 2007 tarihinde Federal Mecliste onaylandı ve 6 Temmuz 2007'de Eyaletler Meclisi'nde görüşülerek kabul edildi.
İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble yasayı entegrasyonu kolaylaştıracağı iddiasıyla savunurken, "Almanya'da yaşayan 2. ve 3. nesil Türkler, eşlerini hala Türkiye'den seçiyor. Entegrasyonu engelleyen bu durumu önlememiz lazım" dedi.
Bu yasa bir yandan Almanya'nın kendini artık bir göç ülkesi olarak gördüğünü ortaya koyması olarak yorumlanırken, diğer taraftan kendi yaşamını Almanya'da kuran göçmenler açısından vatandaşlığın temel gerekleri olan toplumsal yaşama eşit katılımın tüm boyutlarını yine de göz ardı ettiği iddiasıyla eleştiriliyor.
Bu yasa tüm göçmen grupları için çok önemli olan oturum, aile birleşimi, vatandaşlığa geçiş gibi konuları düzenlemekle birlikte aynı zamanda başta göçmen örgütleri olmak üzere pek çok kesimden protestolarla karşılandı. Bu protestoların içeriğini anlayabilmek açısından yasanın getirdiği düzenlemeleri bilmek gerekli.
Yasanın göçmenler için öngördüğü düzenlemeler şunlar:
Aile birleşimi: İş insanlarının eşleri ve Almanya'nın iş ilişkilerinin iyi olduğu ülkelerin vatandaşları yasadaki sertleşmelerden muaf tutulmuşlardır, böylece Almanya'ya yönelen göçün daha seçkinci olmasının yolu açılmıştır.
Almanya'ya gelmek isteyen yabancı eşler, en az 18 yaşında olmalı. Bununla zorunlu evlilikler engellenmek istiyor. En önemli kısıtlama ise dil alanında yapılıyor. Yasaya göre evlilik yoluyla Almanya'ya gelecek olan eşlerin ülkelerinde basit Almanca dil bilgisine sahip olması gerekmektedir.
Bunun için en az 200-300 Almanca kelime bilmek gerekiyor. Almanca bilmeyenler vize alamayacak. Bu gerekliliği Türkiye açısından irdelediğimizde Almanca kurslarının çoğunlukla büyük kentlerde olduğunu ve ücretlerini karşılamada kişilerin zorlanılabileceği düşünülebilir.
Ayrıca bir dili kısa sürede öğrenmek belli bir eğitim düzeyinde olmayı da gerektirmektedir. Buna ek olarak bir dili bir kursta öğrenmek oldukça zor bir durumdur. Bu gereklilik aslında aile birleşimi gibi temel bir insan hakkının da ihlal edilmesinin önünü açmaktadır.
Aile birleşimiyle ilgili önemli bir diğer konu aile birleşimi yapmak isteyen eşten ailenin geçimini nasıl sağlayacağını ispatlaması bekleniyor, ancak aynı şey Alman vatandaşı eşten beklenmiyor.
Oturum izni: Yüksek kalifiye elemanların başlangıçtan itibaren süresiz olarak Almanya'da çalışma ve oturma hakkı vardır. Bunların aile üyeleri de çalışmaya başlayabilir. Kendi başına çalışmak üzere Almanya'ya gelip en az 1 milyon Euro tutarında yatırım yaparak en az 10 kişiye iş sağlayacak olanlara süreli ikamet sıfatı verilmektedir. Öğrenciler üniversite eğitimini bitirdikten sonra iş aramak üzere bir yıl Almanya'da kalabilir.
Vatandaşlık: Vatandaşlığa geçiş şartlarının ülke genelinde aynılaştırılması istenmektedir. Bu konuda bazı eyaletlerin uygulamakta olduğu vatandaşlık testinin bir benzeri, ülke genelinde de geçerli olacak. Yeterli Almanca, Anayasa'ya bağlılık ve genel toplumsal düzene uyum şart olacak.
Vatandaşlığa geçecek kişiden yazılı ve sözlü dil bilgisini bir sertifika ile ile ispatlanması beklenmektedir. Bu durum, daha çok yarı nitelikli yada niteliksiz işler yapan göçmenler aşısından sorun yaratabilecektir. Vatandaşlığa geçecek kişiden Almanya'daki yaşam koşulları hakkında bilgi sahibi olması beklenmektedir.
Entegrasyon kursları: Göç Yasası'nın yürürlüğü girmesiyle birlikte hayata geçirilen entegrasyon kursları arttırılacak, niteliği yükseltilecek. Kursların süresi 630 saat olarak kalmaya devam edecek.
Kursa katılmayı reddedenlere 1000 Euro para cezası verilecek ve gerekli görüldüğünde kişiler sınırdışı edilebilecek. Sosyal, çalışma ve gençlik daireleri uyuma yatkın olmayan kişiler hakkında yabancılar dairesine bilgi verecek.
Sığınmacılara oturum hakkı: 1 Temmuz tarihinden itibaren, bekarlar en az 8, çocuk sahibi evliler en az 6 yıldan fazla Almanya'da yaşıyorlarsa, kalıcı oturum hakkı için başvuruda bulunabilir.
Verilecek geçici oturumun kalıcı oturuma dönüşmesi için, söz konusu sığınmacıların kendi geçimini sağlaması, Almanca bilmesi ve topluma uyum sağlamış olması gerekiyor. 2009'un sonuna kadar geçerli olacak geçici oturumun sonunda, kalıcı oturum almak isteyenlerin mutlaka kendi geçimlerini kendileri sağlamaları gerekiyor.
Ayrıca AB dışından gelecek olan yabancıların iş pazarında istediği gibi çalışmasını sınırlayan süre, 3 yıldan 4 yıla çıkarılıyor.
Göç yasasının genel bir değerlendirmesi yapılacak olursa Almanya'nın işgücü ihtiyacını göz önüne alan esnek bir anlayışın hakim hale gelmesinin temel anlayış olduğu görülebilir. Yeni yasa ile özellikle piyasaların ihtiyaç duyduğu yüksek nitelikli işgücünün göçü kolaylaştırılıyor.
Almanya'daki işsizleri kalifiye etmek yerine ülke dışından ucuza çalışmaya hazır bir kitle getirilmeye çalışılıyor. Bu durum Alman ve yabancılar arasında gerilim yaratabilecek potansiyele de sahip.
Yasa, Türkiye'den gelen eşlerle yapılan her evliliğin zorunlu evlilik kapsamında değerlendirildiği genelleştirmesine dayandığı eleştirilerine uğradı. Esasında Alman hükümeti tarafından ifade edilen Türkiye'den yapılan evliliklerin entegrasyonu engellediği ve özellikle kadınların Almanya'ya geldikten sonra baskıcı ve ataerkil bir yaşam sürdürmeye mahkum edildikleri ve dolayısıyla daha çok kadınların savunulması adına hareket edildiği yönünde.
Ancak bu düzenlemelerin göçmenlerin entegrasyonuna sağlayacakları katkı tartışmalı ve entegrasyon için farklı bileşenlerin dikkate alınması gerekmekte. Ayrıca bu düzenlemelerin de doğrudan ayrımcılık yaratmaya yaradığı ortada.
Yasaya ilişkin göçmen örgütleri uzun süreden beri pek çok protesto eylemi düzenledi ve yasanın Federal Mecliste kabulünün ardından, yaklaşık bir yıldır devam eden Uyum Zirvesine katılmama kararı aldı. Alman Cumhurbaşkanının yasanın ayrımcılık içermediğini açıklaması, ilgili çevrelerde yasanın bu haliyle kabul edileceği yönündeki inancı pekiştiriyor. Önümüzdeki yasanın uygulama süreci yeni tartışma ve diyaloglarla devam edecek.(SB/EÜ)