Federal Meclis, Perşembe günü yeni Cinsel Suçlar Yasa Tasarısı'nı tartışarak “hayır hayır demektir” ifadesini Almanya anayasasına dahil etti. Bundan sonra cinsel şiddet uygulayanların cezalandırılabilmesi için sağ kalanın fiile sözlü olarak veya beden dili ile karşı çıkmış olması yeterli olacak.
Bir süredir gündemde olan Cinsel Suçlar Yasası reformu Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas tarafından 2015'ten beri bekletiliyordu. Geçtiğimiz Mart ayında, yani Köln'de yılbaşı gecesi yaşanan ve sayısı bini aşan toplu taciz ve saldırılardan kısa süre sonra hazırlanan ilk tasarı, kanundaki boşlukları gerektiği gibi örtemediği gerekçesiyle hükûmet ve muhalefetin yanı sıra birçok kadın örgütünün de tepkisiyle karşılaşmıştı.
Sekiz kadın örgütü, “Hayır Hayır Demektir Koalisyonu”nu oluşturarak, yayınladıkları ortak bildirgede taslağın mevcut haliyle Federal Meclis'ten geçmemesi gerektiğini savunmuştu. Kadın örgütlerinin bildirgesine muhalefetin de destek vermesiyle birlikte Adalet Bakanı Maas tasarıyı yeniden düzenlemek zorunda kalmıştı.
Hayır Hayır Demektir
Reformun odak noktasında “Hayır Hayır Demektir” anlayışı yer alıyor.
Şu an yürürlükte olan yasa, cinsel şiddetten sağkalanın saldırıya karşı kendini aktif biçimde savunmuş olmasını bekleyerek failin cezalılık durumunu sağkalanın tutumuna göre değerlendiriyor.
Yeni yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, sağkalanın sözlü veya beden dili aracılığı ile fiili istemediğini belirtmesi yargılama sürecinde merkezi rol oynayacak. Bu şekilde saldırıya uğrayanın beden bütünlüğü ve cinsel iradesi, “gözlemlenebilen iradenin saldırgan tarafından hiçe sayılması” ifadesi ile tamamen koruma altına alınmış olacak. Yeni yasanın sonbaharda uygulamaya geçirilmesi bekleniyor.
Grup tacizinde faal olmayan da yargılanacak
Yeni yasanın dikkat çekici maddelerinden biri de, grup olarak bulunulan cinsel saldırılarda, saldırıya faal olarak müdahil olmayan bireylerin de cezalandırılacak olması. Örneğin toplu tecavüz vakalarında yalnızca faal olarak tecavüzü gerçekleştiren değil, saldırıya uğrayan kimsenin kaçmasına engel olan, saldırıyı kayda alan veya aynı ortamda bulunup saldırıya seyirci kalan kimseler de, tecavüz edenlerle aynı şekilde cezalandırılacak.
Söz konusu madde, hayata geçirilmesinin zorluğu bakımından tartışmalara sebep oldu. Tartışmalar esnasında dile getirilen örneklerden biriyse, bir mekanda kadını dokunarak taciz eden erkeğin yanında olan, fakat tacizi fark etmeyen arkadaşının cezalandırılmasının adalet çerçevesinde değerlendirilemeyeceği oldu.
Cinsel saldırı sınır dışı edilme sebebi
Yeni yasanın en çok eleştirilen maddesi, cinsel saldırı faili yabancı uyruklu kimselerin sınır dışı edilmesinin yolunu açacak olması oldu. Söz konusu maddeye göre cinsel saldırı sonucu hapis cezasına çarptırılan yabancı uyruklu kimseler sınır dışı edilebilecek.
Kadın Danışmanlık ve Acil Durum Yardımlaşma Derneği BFF, cinsel suçlar yasasının yabancı haklarından bağımsız olarak uygulanması gerektiğini, söz konusu sınır dışı uygulaması sebebiyle birçok kadının taciz ve tecavüz durumunda şikayetçi olmaktan çekinebileceğinden duyduğu endişeyi belirten bir açıklama yayınladı:
“Cinsel şiddet, kökeninden bağımsız olarak herkesi alakadar eden, toplumun tamamını kapsayan bir sorundur. Söz konusu sınır dışı uygulamasının, şikayette bulunma anlamında olumsuz etkileri olacağından endişe duymaktayız. Saldırıya uğrayan birçok kadın, Alman pasaportuna sahip olmayan saldırganları, sınır dışı edilecekleri bilincinden ötürü şikayet etmekten çekinebilecektir.”
Gina-Lisa Olayı
Yeni Cinsel Suçlar Yasası'nın Federal Meclis'e taşınma sürecini hızlandıran en önemli olay, Almanya gündemine yerleşen ve kamuoyunu ikiye ayıran bir tecavüz davası oldu:
Eski Germany's Next Topmodel yarışmacısı ve oyuncu Gina-Lisa Lohfink'in avukatı, 2012 senesinde müvekkilinin cinsel birleşme esnasında çekilmiş görüntülerinin Bild gazetesine satılmaya çalıştığı ve internette yayılmaya başladığı gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu. Söz konusu videoda Gina-Lisa ve iki erkeğin birleşme anı görüntülenmişti. Henüz yargı süreci başlamadan görüntüler hızla internette yayılmaya başladı.
İlk başvurudan iki hafta sonra avukat savcılığa bir başvuruda daha bulundu. Kadının beyanına göre söz konusu gece içeceğine uyuşturucu karıştırılmıştı ve yaşanan hiçbir şeyi hatırlamıyordu. Filmde kadının “hayır, hayır, hayır, dur” dediği açıkça duyuluyordu. Sayısı toplamda 11'i bulan filmlerin izlenip değerlendirilmesiyse zaman aldı.
Değerlendirme gerçekleştiğinde tutanaklarda filmlerden en büyük önem teşkil edendense iz yoktu: Kadının “Neden sürekli filme alıyorsunuz? Paraya mı ihtiyacınız var?” deyip odayı terk etmeye çalıştığı, fakat iki erkeğin kadının odayı terk etmesine engel olduğu filmle ilgili bilgilere tutanakta rastlanmıyordu. Gecenin ardından Gina-Lisa'nın filmdeki erkeklerden birine yolladığı “seni özledim” yazılı mesajsa, tecavüz iddialarının güvenilirliğine gölge düşürdü.
Savcılık filmde açıkça duyulan “hayır” ve “dur” ifadelerinin cinsel birleşmeye değil, birleşmenin filme alınmasına istinaden söylendiğine karar verip failleri suçsuz buldu, davalılar yalnızca görüntülerin yayılmasından suçlu bulundu.
Ardından savcılığın Gina-Lisa hakkında yalan beyan ve iftira suçundan 24 bin Avro para cezası istemiyle yeni bir süreç başlatması, olayın gündeme oturup kamuoyunun ikiye ayrılmasına yol açtı. Gina-Lisa'nın, “Mutlaka öldürülmem mi gerekiyordu? O parayı ihtiyaç sahiplerine bağışlayıp hapis yatmayı tercih ederim. Eğer bir daha tecavüze uğrarsam şikayette bulunmayacağım” ifadeleri, yalnızca kadın hakları savunucularının değil, Adalet Bakanı Maas'ın da dikkatini çekti ve Maas, Cinsel Suçlar Yasa Tasarısı çalışmalarını hızlandıracaklarını duyurdu:
“Kanundaki gözden kaçmayan boşlukların doldurulması bakımından reforma ivedilikle ihtiyacımız var.”
Gina-Lisa hakkında başlatılan süreç hâlâ devam etmekte. (SS/ÇT)