* Fotoğraf: United States Holocaust Memorial Museum
“1933 yılı başında Adolf Hitler’in partisi NSDAP iktidar agelince Almanya’da Yahudi kökenli ve Nazi ideolojisine aykırı bilim insanlarının görevine son verilir. Almanya’yı terk etmek zorunda kalan bu bgilim insanlarının özgürce çalışacakları bir ülkeye ihtiyaçları vardı, Türkiye’nin de üniversite reformunu, tıptan ekonomiye, adaletten sanata çeşitli yaşam alanlarını düzenleyebilecek yetişmiş kadrolara.”
Ahmet Işık Doğan’ın romanı Eski Aşk Paslanmaz’da, bugün 70. yıldönümünü idrak ettiğimiz Holokost’un en başına, Almanya’dan sürülen Yahudilerin Türkiye’ye geliş hikayesine dönüyor. Tarihsel öğeler taşıyan romanda, vatanlarından sürülenler, bir daha geri dönemeyenler ve gittikleri yeri değiştirenler var.
“Nazi takibatına maruz kalan ve hiçbir ülkenin kabul etmeye cesaret edemediği bu bilim ve sanat insanlarına Türkiye kucak açar. Alman konukların ilk 30 kişilik kafilesi bir gemi ile 1933 yılının sisli bir sonbahar günü İstanbul limanına varır. Zaman içinde başka gemilerle, trenle diğer konuklar gelir. Türk üniversitelerinde ve çeşitli kurumlarda görev yapan bu konukların bazıları İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesini takiben 13 yıl önce kovuldukları vatanlarına dönerler. Bazıları Amerikan Üniversiteleri'nin daveti üzerine oraya göçerler. Bazıları ise Türk uyruğuna geçerek, hatta Türk meslektaşlarıyla evlenerek Türkiye'de kalırlar, burada vefat edip bu topraklara gömülürler.”
Yahudilerin peşinden de onları takip eden Almanya görevlileri ve onlarla çalışan Türkiyeli ajanlar gelir.
İki savaş arasında, belki de dünya tarihinin en karanlık yıllarından olan 30’lara yüzlerce sürgün hikayesi kadar mutluluk ve aşk da sığar.
Seni sılaya çağıran haber, ana dilinde
Romandaki tek sürgün hikayesi bu değil. Bir de 1933 öncesi sürgün edilenler var, bu kez Türkiye’den. 1933'den dokuz yıl önce de Osmanlı Hanedanı mensupları, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 3 Mart 1924 günü kabul ettiği 431 sayılı kanun uyarınca Simplon Expresi ile İsviçre'ye ve Julio Sezari Vapuru ile Beyrut'a sürgüne gönderildi.
Ve tabii 30’lardan, Nazi Almanyasından, savaştan, sürgünden bahsederken Bertolt Brecht’i atlamak olmaz. O da hikayeye, sürgün edilenlerin edebiyat akşamında dahil olur:
“Bir çivi çakma duvara. İskemleye savur ceketi.
Üç günün telaşı niye? Yarın gidersin buradan.
Bırak sulama fidanı, Neye yarar bir ağaç daha?
O daha boy atmadan. Neşeyle gidersin buradan.
İndir kasketini insanlar geçerken. Neye yarar yabanın dili?
Seni sılaya çağıran haber. Ana dilinde, ana dilinde.”
Bazıları geri dönmek istemez, yaşadığı yeri memleket görür. Bazıları da dönmek ister ama çok geçtir:
“Bazı sürgün insanları ise ne ulaşmak istedikleri topraklara ne de kendi vatanlarına dönebilmişlerdir.”
Kısaca Ahmet Işık Doğan
1963 yılında İstanbul Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra, 1970'de Almanya’da Aachen Teknik Üniversitesi’nde mimarlık eğitimini tamamladı. 1971-77 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Tarihi Kürsüsü’nde Asistan olarak görev yaptı.1977-2000 yıllarında Almanya’da Ararat Yayınevi’ni ve Ex Oriente Lux Sanat ve Nadir Kitaplar Galerisi’ni kurdu ve yönetti.
2000'den beri Berlin-İstanbul-Tekirdağ üçgeninde yaşıyor. İstanbul’da Nişantaşı Üniversitesi’nde Mimarlık ve Sanat Tarihi dersleri veriyor.
“Osmanlı İmparatorluğu’nda Tekkeler ve Fütuvvet Yapıları”, “Avrupa ile Karşılaşmalar” adlı araştırmalarının yanı sıra İstanbul konulu belgesel filmler için senaryolar yazıyor, çeşitli dergilerde makaleler yayınlıyor. (AS)
* “Eski Aşk Paslanmaz”, Ahmet Işık Doğan, Yayına hazırlayan: M. Turgay Erol, Kaptan Yayıncılık, 2014, 198 sayfa, 16 TL, www.dnzkitap.com