Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) soruşturması kapsamında 8 Aralık 2011'de tutuklanan eski milletvekili Avukat Mahmut Alınak, sabaha karşı Kandıra F Tipi Cezaevi'nden tahliye edildi.
Sekiz ay cezaevinde kalan Alınak, bianet'e yaptığı değerlendirmede, F tiplerinde bulunan binlerce kişiyi hatırlatarak "Kendimi, binlerce insanı bir mezarlığa gömüp sonra İstanbul'a gelmiş gibi hissediyorum; burukluğun ötesinde derin bir acı duyuyorum" dedi. Çoğunluğu avukat 37'si tutuklu 50 kişinin yargılandığı 2. KCK İstanbul Davası'nın dün görülen üçüncü duruşmasında İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Mahmut Alınak'ın yanı sıra Yaşar Kaya, Mehmet Nuri Deniz, Veysel Vesek, Cemo Tüysüz, Osman Çelik, Aydın Oruç, Hüseyin Çalışçı ve Haksan Sadak'ın tahliyelerine karar vermişti.
Alınak ve diğer sekiz kişi hakkında yurtdışına çıkış yasağı konurken, haftada bir karakola gidip imza vermek zorundalar.
Avludaki çekirge
Alınak, sekiz ay geçirdiği kandıra F Tipi Cezaevi'ne atıfta bulunarak, F tiplerine gömülmüş insanların yaşadıkları bir ülkede olmanın acı verici olduğunu belirterek, insanların katledildiği, insanların yerlerde süründürüldüğü bir ortamda bunca insan yaşarken dışarıda mutlu olmanın mümkün olmadığını ifade ediyor.
"F tipini hiçbir sözcük anlatmaya yetmez. Morg dersiniz, tabut dersiniz, mezarlık dersiniz ama bu kavramların hepsi bir süre sonra gücünü kaybeder. Orası adeta bir uzay boşluğu. Dünyadan, hayattan her şeyden koparılmış bir yerde yaşamaya çalışıyorsunuz."
"Öyle ki, bir sinek vızıltısına, bir araba gürültüsüne bile hasretsiniz. Böyle bir yalıtım var.
Bir gün bizim avluya bir çekirge girdi. O gün koğuşta bayram havası oldu. Dokuz metre duvarların arasında, bir avuç gökyüzünün gözüktüğü avluda en güzel günümüzü geçirdik."
"Bütün bu izolasyon yetmiyormuş gibi, bizim morg olarak tanımladığımız yan yana dizilmiş kafeslerden avukatınızla görüşmek için bile çıktığınızda hücreden çıkınca, avukat odasına girerken, avukat odasından çıkınca ve hücreye geri girerken didik didik aramadan geçiriliyorsunuz."
"Size adınızla soyadınızla hitap etmiyor görevliler. Ben 60 yaşındayım, torunum yaşında görevliler bana Mahmut diye hitap ediyorlardı."
"Kandıra insanlığın ayaklar altına alındığı, insanların sinekten bile değersiz görüldüğü bir yer. Demokrasi falan yok bu ülkede. Türkiye'de sanal özgürlükler var. Devletle yüz yüze geldiğiniz zaman demokrasinin 'd'sinin bile olmadığını görüyorsunuz."
"Nutuk'tan aldığım notlar ve defter kapağı bile delil yapıldı"
Alınak, tutuklanmasını akmakta olan kanın durdurulması, gençlerin ölmemesi yolunda çaba gösteren insanlara bir gözdağı olarak değerlendiriyor.
İmralı'ya "Gençler Ölmesin, Ocaklar Sönmesin" girişimi adına gittiğini ve o günlerde PKK'nin eylemsizlik kararının 12 Haziran seçimlerinden sonra bitirebileceğini açıkladığını, bu nedenle herkesin diken üstünde olduğunu hatırlatan Alınak, Öcalan'ın demokratik çözümle ilgili düşüncelerini öğrenmek amacıyla İmralı'ya gittiğini söyledi.
Alınak, sadece bu nedenle "terör örgütü üyesi olmak" ve "kuryelik yapmakla" suçlandığının altını çiziyor.
"Aslında iddianame bir iftiraname aslında. İddianamenin tamamı iftiralardan oluşuyor ve bu iftiraları atan da bizim vergilerimizle hayatını sürdüren bir savcı."
"Devletin de kayıtlarının ortada olmasına rağmen, benim Öcalan'la görüşmelerimde hiç söylenmemiş şeyler yazılmış."
"Benim romanım 'Tarihin Çarmıhında Güneş Ülkesi' sivil mücadeleyi işleyen bir roman. Ben o romanın Öcalan tarafından okunmasını çok isterdim. Çünkü ben o romanı 10 yıl boyunca kurguladım ve üç yılda tamamlayabildim. Bir nevi 'manifesto' diyebileceğimiz bir çalışma."
"Benim bu romanı Öcalan'a götürmüş olmam bile örgüt üyeliği için delil olarak gösterildi. Nutuk'tan aldığım notlar, televizyondaki tartışmalar sırasında tuttuğum notlar, bir defter kapağı, Birgün gazetesinden bir muhabirle telefonda yaptığım konuşma, icra davasıyla ilgili verdiğim dilekçe bile delil olarak gösteriliyor. Hiçbir dayanağı olmayan garip iddialarla sekiz ay cezaevinde tutuldum." (EKN)