Dönemin Jandarma Alay komutanı, albay Rıdvan Özden'in şüpheli ölümü yeniden gündemde. Albayın PKK tarafından öldürüldüğünü öne süren Genelkurmay, ailesinin ve tanıkların cinayetin ordu mensuplarınca işlendiği yönündeki iddia ve şüphelerine karşı sessiz.
Çatışmaların yoğunlaştığı bir dönemde "ölmek ve öldürmek çözüm değil" diyerek Kürt sorununa çözüm için ordu içinde farklı bir ses çıkaran Özden, 14 Ağustos 1995'te Mardin, Savur'da öldürüldü.
Milliyet'in 16 Ağustos 1995 tarihli haberi "Kahraman Albay" başlığını taşıyor: "Mardin Savur'da PKK'yla büyük çatışma... Teröristlere karşı en önde giden Jandarma Alay Komutanı Rıdvan Özden uzun menzilli silahla şehit oldu." Haberde Özden'in "başarılı bir asker" olduğu ve "çok sevildiği" vurgulanıyordu.
Habere göre Savur'un İçören köyünde bir PKK'li grubun olduğunu öğrenen askerler köyü kuşatmış, Özden teslim ol çağrısında bulunurken açılan ateşle ölmüştü. Olayda astsubay Abdurrahman Uçar, uzman çavuş Çetin Ertaş ve bir korucu da öldü. Cinayetin ardından düzenlenen operasyonda da 13 PKK'li öldürüldü.
JİTEM'cinin itirafı
Radikal'den Ertuğrul Mavioğlu'nun konuştuğu eski JİTEM'ci ve korucubaşı Bedran Akdağ, Özden'in koruması tarafından vurulduğunu öne sürdü.
Akdağ'ın "duyumlarına göre" Özden'e koruma olarak bir PKK itirafçısı olan Kadir Yılmaz (Servet kod adlı) verilmişti ve cinayet bunun ardından gerçekleşti.
Mavioğlu cinayetle ilgili cevap bekleyen soruları sıraladı.
Tomris Özden'in kitabı
Cenaze dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, İstanbul valisi Hayri Kozakçıoğlu'nun da olduğu bir protokolle düzenlendi. Olağanüstü Hal Bölge valisi Ünal Erkan "terör örgütü yok olup gidecek" derken eşi Tomris Özden sorunun salt askeri tedbirlerle çözülemeyeceğini vurguluyordu.
Beklenen cümleleri kurmayan Özden'in tavrı Genelkurmay'da da, onu apar topar Parti Meclisi (PM) üyesi yapan Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) de rahatsızlık yarattı.
Genelkurmay kanuna rağmen albayın üstün hizmet madalyasını eşine vermemek için yol ararken CHP PM üyeliği de düşürüldü.
Özden Kasım 1996'da Çiviyazıları'ndan çıkan "Şark Çıbanı" adlı kitabında yaşadıklarını anlattı. Buna göre Rıdvan Özden öldürüleceğini öngörüyordu ve cinayetten kısa süre önce "Son günlerde en iyi anlaştığım tugay komutanı bile bana tavır aldı. Köy korucuları da başıma bela oldu" diyordu.
"Ölüm raporu, morg bulgusunu tutmuyor"
Özden ölüm haberini "küçük rütbeli birinin" ertesi sabah 8.30'da arayarak "Eşinizi bir kaza sonucu kaybettiniz" diye verdiğini, gün boyunca kendisine doğru bilgi verilmediğini anlatıyor. "Bana şehit eşi gibi davranılmadı. Şehite de şehit gibi davranılmadı. 17 saat ölüsü arazide bırakıldı. Köpekler bile parçalayabilirdi. Eşimi şehit olarak kabul etmiyorum, bu vatana da hakkını helal etmiyorum. Şehit olsa da kirli savaşa o da ben de karşıydık..."
Özden bu açıklamaların ardından MGK ve Jandarma genel komutanlığından gelen aramalarla tehdit edildiğini, açıklamalarını tekzip etmesinin istendiğini yazıyor.
Morgda eşinin cesedini gördüğünde alnında kurşun izi olmadığını ancak kafasının arkasının hasar gördüğünü; üzerinden çıkarılan elbisenin hastanede çöpe atıldığını aktarıyor.
Öte yandan Özden'in soruları bugüne kadar cevapsız kaldı. Kitaba göre "bir kahraman komutan ve iki koruması hiç yaralı vermeden, hiç PKK kaybı olmadan şehit olmuştu! Personeli bu kahraman komutanı 17 saat arazide terk edip nereye kaybolmuştu?" Ölüm raporuyla morg bulguları çelişiyordu.
Özden'in ısrarlı otopsi talepleri kabul edilmedi ve dosya kapatıldı. (EÜ)