"1. Avrupa-Türkiye Demokrasi Forumu"nun son panelinin konusu "Sivil Hareket: Alınan Dersler"di.
Panele Kadın Merkezi'nden (KA-MER) Nebahat Akkoç, Tarih Vakfı'ndan Gürel Tüzün, Düşünce Suçuna Karşı Girişim'den Şanar Yurdatapan, Türkiye İnsan Hakları Vakfı'ndan Metin Bakkalcı katılırken panelin kolaylaştırcılığını Sivil Toplum Gelişim Merkezi'nden Sunay Demircan yaptı.
Kampanyalar sokaklardan İnternet'e taşındı
Demircan, "plastikleşmenin" Sivil Toplum Kuruluşlarını (STK) ve toplumu da etkilediğini, kampanyaların sanallaşarak sürdüğünü ve insanların sokağa çıkmadıklarını bu bağlamda yeni arayışların olması gerektiğini söyledi.
Akkoç: Kadınlar için hiyerarşiye kaşı bağımsızlık önemli
Bağımsız alan yaratmayı başardıklarını, kendi içlerinde de protokole, hiyerarşiye karşı mücadele ettiklerini söyleyen Akkoç "Türkiye'de kadın söz sahibi olmadığı için demokrasi yok. Ama dipten gelen ciddi bir değişim var. Ağlarımız sayesinde ise TCK'deki değişimden şimdiki Anayasa değişikliğine kadar süreçlerde etkimiz oldu" dedi.
Akkoç, araştırma ve veri tabanlı savunuculuğu kullandıklarını, böylece her sorunu –yoksulluk gibi- yeniden kadın üzerinden değerlendirebildiklerini söyledi; İnsan Hakları İl Kurullarına da girmeyi amaç haline getirdiklerini, ancak karşılarında direnç olduğunu, yine de vazgeçmediklerini aktardı.
Tüzün: Kamu ve STK arasında karşılıklı güvensizlik var
Tüzün, eğitimde insan haklarına dair projelerinden bahsetti. Ders kitaplarında insan hakları taraması yaptıklarını, konunun aktörleriyle değerlendirme konferansı da düzenlediklerini, beş ilde çalışma grupları oluşturduklarını ifade etti.
Tüzün çalışmanın ardından uygulamanın takibinde başarısızlığa dair "projede proje takibi için ayrılan fonların yetersizliği" dedi.
"Kamu ve STK arasında karşılıklı güvensizlik var, STK'ların bürokrasiyi aşmak ya da politika oluşturmak konusunda bilgileri yetersiz, hibe verenlerin öncelikleri STK'lerin önceliğinin önüne geçiyor" diye konuştu.
Yurdatapan: Sivil itaatsizlik bile yapamıyoruz
Yurdapan düşünce suçuna karşı yürüttükleri aktivizm deneyimi özetledi:
"1995'de Yaşar Kemal'e karşı açılan davayla harekete geçtik. Maddelerce suç diye nitelenenleri bildirileştirip kendimizi ihbar ettik, yaklaşık 186 kişi yargılandı. Onca dosya söz konusu olunca erteleme kararları verildi. Topluca davalardan elimize bir şey geçmedi. Yasaların hepsiyle aynı anda mücadele etmeye çalıştık. Bu kez de savcı yasaya göre suç işlediğimiz halde 'size dava açayım da dünya buraya mı gelsin' dedi ve mahkeme de takipsizlik verdi. Sivil itaatsizlik bile yapamıyoruz."
Bakkalcı: Bir milyona yakın kişi işkence mağduru
Bakkalcı 1980-89 arasında yaşanan işkencelerin yarattığı ihtiyaçtan hareketle kurulduklarına ve işkencenin belgelenmesindeki uluslararası standart olan İstanbul Protokolü'yle de simgeleştiklerine değindi. 11 bin dosyaları olduğunu ancak Türkiye'de bir milyona yakın işkence mağduru olduğunu bildiklerini aktaran Bakkalcı, "Bu çalışmalar hizmet değil, toplumsal özür dileme" dedi. (EZÖ/TK)