Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jose Manuel Durao Barroso ve AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn resmi ziyaret kapsamında Ankara'ya geldi.
Dr. Cengiz Aktar AB yetkililerinin ziyaretini bianet'e değerlendirdi.
"Leyla Zana kararının bugüne denk getirilmesi ilginç"
Aktar, ziyaretin çeşitli siyasi kesimlerin AB konusundaki yaklaşımlarını netleştirdiğini söyledi:
"Bu ziyaret milliyetçi solla milliyetçi sağın Avrupa Birliği konusundaki yaklaşımlarını iyice açık etmeye yaradı. 301 konusunda Cumhuriyet Halk Partili (CHP) Meclis Başkanvekili Güldal Mumcu'nun tutumu, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili Oktay Vural'ın 'Burada konuşma hakkı yok, önce izin alsın' diye atıp tutması muhalefetin yaklaşımını özetliyor. Yüksek yargının Leyla Zana kararını bugüne denk getirmesi de ilginç bir tesadüf."
"AB'yi AKP'yi kurtarma projesi olarak görüyorlar"
"Diğer taraftan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) üç sene boyunca AB ile ilgilenmeyip birden bire denize düşen yılana sarılır misali bu işe soyunması, onu da yarım yamalak yapması hiç inandırıcı değil. AB'yi sadece AKP'yi kurtarma operasyonu olarak görmek çok yanlış. Bunu hem AKP karşıtları hem de bazı AKP'liler yapıyor. En başta da Ali Babacan yapıyor. Babacan özellikle Olli Rehn nezdinde lobi yapıyor. Bu lobi Rehn'in 'AKP kapatılmasın, kötü olur ha!' diye demeç vermesini sağladı."
"AB, Türkiye'yi değerlendirme konusunda ciddi bir zaaf içerisinde"
Aktar, komisyonun Türkiye'yi yönelik tutum ve değerlendirmelerini de eleştirdi:
"Komisyon üç yıldır AKP'yi alttan alıyor, her yanlışına göz yumuyor. Mesela son vakıflar yasasını bütün gayrimüslimler yetersiz bulduğu halde komisyon yeterli buldu. Komisyonun Türkiye'yi nasıl ele alacağı konusunda çok ciddi bir zaaf içinde olduğunu görüyoruz. Bu da tabi Türkiye konusunda Barroso ve Rehn'e danışmanlık yapan çevrelerin zayıflığıyla alakalı.
Barroso Türkiye'yi ziyaret etmekte geç bile kaldı. Türkiye herhangi bir ülke değil ki. Hep böyle yapıyorlar. Türkiye'ye son dakikada geliyorlar. Bu göstermelik ziyaretten ciddi bir sonuç çıkmaz. Önemli olan AB'nin Türkiye'ye perspektif vermesidir. Perspektif verilmedikçe ve içerde de somut ve kapsamlı reformlar yapılmadıkça hiçbir şey olmaz." (KM/GG)