* Fotoğraf: Mustafa Murat Kaynak – Ankara / AA
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis’teki grup toplantısında Elazığ depremiyle ilgili konuştu.
Doğal afetlerden siyaset çıkarılmasının siyasi anlayışında olmadığını vurgulayan Akşener, şunları söyledi:
“Acılar ve felaketler üzerinden siyaset yapılmaz. Böyle zamanlarda birlik ve dayanışma ruhu öne çıkmalıdır. Siyaset de bu ruhu destekleme odaklı yapılmalıdır. Arama ve kurtarma faaliyetlerinin tamamlanarak, vatandaşlarımızın güvenli ve huzurlu bir ortama bir an önce kavuşturulması olmalıdır.
“Ama bu, 'olan bitene kör ve sağırız' demek asla değildir. Elbette ki gelişmeleri, yapılan ve yapılmış olması gereken icraatları, toplanan vergilerin akıbetini takip ediyoruz. Elbette ki deprem kuşağında yer alan ülkemizde bu alandaki duyarsızlıkların hesabını soracak, sorumluların yakasına yapışacağız.
“Ancak bunları gündeme taşımanın zamanı, depremzede vatandaşlarımızın güvenlik ve huzurları sağlandıktan sonra olmalıdır. Bize yakışan, dünü yarın konuşmak üzere bugün birlik olmaktır. Gün, Elazığlı, Malatyalı kardeşlerimizin yanında olma günüdür. Gün, milletçe tek yürek olup, yaralarımızı sarma günüdür. İktidar ve küçük ortağı yabancısı olsalar da siyasi sorumluluğumuz ve adabımız bunu gerektirir.”
“Talep oldukça önüne geçemeyiz”
Türkiye'nin uyuşturucu belasıyla karşı karşıya bulunduğunu dile getiren Akşener, sözlerine şöyle devam etti:
“Ülkemizin geldiği durum maalesef hiç iyi değil. Dünyada uyuşturucu kullanımının en hızlı arttığı üç ülkeden biri maalesef Türkiye. Mütedeyyin olduğunu iddia eden bir iktidar döneminde, 2011-2019 yılları arasındaki artış, neredeyse yüzde 100. Türkiye'de uyuşturucu kullanan kişi sayısı 1,5 milyonu bulmuş.
“Bu bela Türkiye’nin üzerinden hiç eksik olmadı. Ancak, geçmiş yıllarda transit bir geçiş noktası olan Türkiye, artık uyuşturucunun büyük bir miktarının kaldığı, kullanıcı sayısının hızla arttığı bir ülke oldu. Sadece asayiş tedbirleri yetmez. Cezaları ne kadar artırırsak artıralım, talep oldukça önüne geçemeyiz.
“Uyuşturucuya meyli ve talebi ortadan kaldırmalıyız. Bu da özellikle gençlerimize her yönüyle sahip çıkmakla, onları yeniden umutlandırmakla mümkündür.” (AS)