Akşam gazetesi çalışanları üç aydır maaş alamıyor. Üstelik bu durum çalışanların söylediğine göre dört yıldır tekrarlanıyor.
bianet'e konuşan, ismini açıklamak istemeyen iki Akşam gazetesi çalışanı üç aydır maaşlarını alamadıklarını ve bu durumun sadece son üç aya mahsus olmadığını, yıllardır aynı durumun devam ettiğini söyledi.
Çalışanlar, bu koşullar altında ortak mücadele zeminini yakalamanın zorluklarından bahsederken, artık gazetecilerin yol parası bulamadıkları için işe gidemez duruma geldiğini, bazılarının akşam yemeğini de gazetede yiyip evlerine geç saatteki servislerle dönmek durumunda kaldıklarını ifade etti.
"Gazete çıkıyor. Fakat çalışanlar mutsuz, sıkıntılı, motivasyonsuz, yorgun, siniri bozuk..."
Akşam gazetesi çalışanlarının, gazete patronu Mehmet Emin Karamehmet'in "En büyük hatam medyaya girmekti" sözlerine karşılık kaleme aldıkları mektubun ardından, Akşam gazetesi köşe yazarı Nagehan Alçı, katıldığı bir televizyon programında Karamehmet'e seslenerek , gazetede yüzlerce emekçinin zor durumda olduğunu söyledi ve maaşların yatırılması çağrısında bulundu.
Akşam'ın eski yayın yönetmeni Serdar Turgut ise Habertürk'teki köşesinden Akşam'da "prensip gereği" çalışanlara düzenli maaş ödemesi yapılmadığını vurguladı ve bu süreçten sonra gazetede patron değişikliği de dahil her şeyin yaşanabileceğini söyledi.
CNNTürk'te Ayşenur Arslan'ın Medya Mahallesi programına konuk olan Akşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkkaya ise maaşların üç değil iki aydır ödenmediğini belirterek durumu düzeltilmesi için çaba sarf ettiklerini dile getirdi.
"Maaşlar dört yıldır geç yatıyor"
* Gazeteciler Akşam gazetesinde neler yaşıyor?
X: Şu anda çalışanlar haber peşinde koşturmanın, Türkiye'nin ve dünyanın gündemini takip etmenin yanı sıra para alamadığı için ayın sonunu nasıl getireceğini hesap etmekle meşgul.
Üstüne bir de medya sitelerinde yazılan mektuptan da bildiğiniz üzere kışın en soğuk günlerini elektrikli ısıtıcılarla ısınarak geçirmek zorunda kaldı. İşyerine birden fazla kez haciz geldi. Darboğaz; yani özetle Akşam çalışanının gündemi kendi "Survivor"ı.
Y: İş yeri değil, herhangi bir topluluğu düşünün. Bu topluluk parasız, aç kalırsa ne olursa o oluyor Akşam'da da. Gerginlik, kimi zaman kavgalar, asosyallik, düşük motivasyon, bilinçsiz iş yavaşlatma vs...
* Maaşlarda ne gibi aksamalar oluyor?
X: Bir kaç gün sonra ödenmeyen maaş sayısı üç olacak. Ödenmemesi en büyük aksaklık. Ancak ödendiğinde de kimse memnun olmuyor. Çünkü kimse maaş gününü bilmiyor. Maaşlar hiç bir zaman "gününde" yatmadı.
Eğer kiracıysanız ev sahibinize ne zaman kira ödeyebileceğinizi söyleyemiyorsunuz. Faturalarınızı, kredi kartınızı ne zaman ödeyeceğinizi bilmiyorsunuz. Bakmakla yükümlü olduğunuz çocuğunuz, karınız, kocanız, anneniz, babanız, hastanız vs. onlar da sizin bütçe belirsizliğinizin parçası oluyor. Çalışanlar için ikramiye ya da zam bir hayal. Maaşın yani kendi hakları olan paranın yatması bile çok büyük bir sevinç kaynağı.
Y: İki ileri bir geri... Yaklaşık dört senedir sürekli geç yatıyor. Şu anki durum, en son neredeyse üç ay önce maaş alabildik. En son açıklanan bu cuma alacağımız yönünde ama kimse bilmiyor.
* Yöneticiler maaşlarını alabiliyor mu?
X: Böyle iddialar duyuyoruz. Ama diyelim ki yöneticilere de para yatmıyor. Onların aldığı para ile emekçininki bir değil ki. O üç ay almasa da beş ay almasa da yaşayabilir. Ama alttakiler bir ay almayınca batabiliyorlar.
Çünkü zaten maaş alsa bile o maaş geçinmesine zar zor yetecek bir maaş. "Maaşımız yatmıyor" derken çok büyük paralardan bahsetmiyoruz.
Diyelim ki yöneticilere maaş yatıyor. Sonuçta maaş almayan geniş bir kalabalığı yönetmek zorundalar. Hesaplarına yatan paranın bir hükmü kalmıyor bu durumda. Gazete tek başına yöneticilerle çıkartılamaz. Muhabirin, görsel operatörlerin çalışacak gücü yoksa nasıl çalıştırabilirsiniz. Sonuç olarak bu Mehmet Emin Karamehmet'in çözmesi gereken bir konu. Yöneticileri çoktan aşmış durumda.
Y: Bu konuda çok efsane var ama kanıtlanmış bir şey yok. Bir yöneticinin son günlerde lüks ev sahibi olduğu herkesin dilinde. Demek ki kendisi maaş alıyor.
"Elbette örgütlülük yok"
* Bu tablo karşısında örgütlü bir mücadele var mı?
X: Tabi ki yok. Ama ortak bir karar alınmasa da ortak bir refleks var. Aşağıdan yukarıya herkes bezmiş ve iş yavaşlatmış durumda. Ayrıca örgütlü bir mücadelenin getirisi de yok. Medyada örgütlü bir mücadele maalesef olamaz.
Karamehmet "medyaya girdiğim için pişmanım" dedi. Bence samimi bir açıklama. Belki de ihalelerimi almam, işlerimi halletmem için bir medya aracına gerek yok demek istemiştir.
Biz maaşımızı alamıyoruz ama bu, maaşını alan diğer gazete çalışanlarının hiç bir sorunu yok anlamına gelmiyor. Sonuçta hizmet ettikleri amaç belliyken, yüzde yüz gazetecilik diye bir şey söz konusu olmayınca, kendi özlük haklarınızı savunacak bir gücünüz de olmuyor.
Çoğu gazeteci inanmadığı haberi yapıyor. Bu şartlarda mesleğinin itibarından kuşkulanıp örgütlenmemesi doğal değil mi? Yani bu maaşını alamayan gazetecilerin değil esas olarak günümüz gazeteciliğinin sorunu.
Y: Elbette yok. Bir keresinde iş bırakmak için toplandık, birkaç kişi anında caydı. Diğerlerinin de süreç içinde tutumunun ne olacağı belli değildi.
* Akşam'da yaşananlar gazetecileri nasıl etkiliyor? Gazetecilik açısından üretim nasıl etkileniyor?
X: Akşam'ın kendine has bir habercilik tarzı var. Bunu muhafaza etmeye çalışıyor. İşler yürüyor. Haberler yapılmak zorunda. Gazete de çıkıyor. Ancak çalışanlar mutsuz, sıkıntılı, motivasyonsuz, yorgun, siniri bozuk.
İşe parası olmadığı için gelemeyen arkadaşlarımız olduğunu biliyoruz. Akşam yemeğini de yemekhanede yiyip evine giden çalışanlar var. Psikolojik olarak sarsıcı bir durum yaşanıyor. Üstelik bu aylar değil yıllardır sessiz sedasız yaşanan bir dram.
Y: Bu gazete nasıl çıkıyor biz de bilmiyoruz. İnsanlar işe geç geliyor ve bitirip kaçma peşine düşüyor, doğal olarak... Herkesin motivasyonu düşük, derdi çok ve kimse tam anlamıyla çalışmıyor.
"212 yoksa yasal olarak güvenceniz olamıyor"
* Gelişmeler karşısında Akşam çalışanları arasında hukuki süreç başlatanlar oldu mu?
X: İşten ayrılanların dava açtığını duyuyoruz. Ama ne yasalar ne de hukuk sistemi gazetecinin lehine. O davaların sonuçlanması yıllar sürüyor. 212'li değilseniz pek de hakkınız yok zaten.
Y: Ayrılan ve dava açanların var elbette. Ama ne sonuç alınır bilmiyorum.
* Akşam çalışanları yaşananları anlatırken neden isimlerini gizleme ihtiyacı hissediyor? Bu konuda ne tür baskılar var?
X: Memnun olmayan gitsin bakış açısı var. Üstelik medya dediğiniz aslında bir avuç insanın at koşturduğu bir alan. Gazeteciler de isimleriyle haber yaparlar. Eğer istenilmeyen kişi ilan edilirseniz, sadece bir emirle ne o gazetede ne başka gazetede iş bulabilirsiniz.
Y: Sonuçta her şeyden önce hala burada çalışıyoruz ve bu iş bireysel değil, ihbar ettiğin kişiyle aynı ortamda duramazsın. Ben size dönen birçok yalanı dolanı kandırmacayı ve eşitsizliği isim vererek de anlatırım ama sonra onların yüzüne nasıl bakarım?
Bir diğer neden, "madem böyle arkadaşım hadi yoluna git" diyeceklerdir; burada işler hesap vermeden ve hakkı ödemeden, hesap sorarak ve hak talep etmekten geçiyor. Bunun örnekleri var, medya sitelerine haber sızdıranların vahim hikayelerini bilen bilir... Kaldı ki yasalar pek de bizden yana değil. Kaldı ki temel haklarımızdan olan 212'yi yapmıyorlar. Başbakan yardımcısı bile uyarıyor ama bu laflar "büyük patronların" kulağından girmeden teğet geçiyor.
Yani filler tepişiyor, biz çimenler eziliyoruz. Ve emin olun, bireysel hiçbir mücadele işe yaramıyor.
Karamehmet dünyanın 401. zengini
Akşam gazetesinin patronu Mehmet Emin Karamehmet, ekonomi dergisi Forbes'un verilerine göre, 2,9 milyar dolarlık servetiyle Türkiye'nin en zengin ikinci kişisi. Karamehmet aynı zamanda dünyanın en zengin 401. ismi.
Karamehmet, Türkiye'nin en büyük telekominikasyon şirketi Turkcell'in yanı sıra Digiturk, Show TV, Akşam gazetesi, Bedaş, Baytur İnşaat ve BMC'nin sahibi. (EKN)