Elbette AKP var oluş çelişkisi nedeniyle siyasetin sınırlarını kimi yerlerde genişletmeye çalışıyor. Ama bu durum onu "demokrat" olarak tanımlamaya yeter mi?
İlk sorun kuşkusuz "demokrasi"nin tanımında. Ama biz bu yazımızda "demokrasi" tartışmasını bir kenara bırakıp hemen herkesin asgari ölçüde "uzlaştırıcı" burjuva demokrasisinin ölçütleri ışığında, "Sağlık Meslek Odaları ve Birlikleri Kanu Tasarı Taslağı"nın hükümleri ile AKP'yi tartışmaya çalışacağız.
Sağlık Meslek Odalarının "unutulan" görevleri
Söz konusu yasa taslağı halen farklı çatı altında bulunan meslek birlikleri ve odaları tek çatı altında toplamayı amaçlıyor. Kanımca taslak, AKP'nin hükümet dışı örgütlenmelere ve demokrasiye yaklaşımını göstermesi açısından önemli.
Avrupa Birliği'ne (AB) girmeyi amaçlayan "muhafazakar demokrat" bir partinin isteği ile hazırlanan bu taslağın altıncı maddesinde, Sağlık Meslek Odaları'nın görevleri tanımlanmış. Sağlık hizmet alanında örgütlü olan sivil toplum örgütlerinin en temel görevi, "toplum sağlığını korumak" ve "insan hakları ile demokrasi konusunda çalışmalarda bulunmak" ise, nedense "unutulmuş".
"İdeolojik" ve "siyasi" suç ya da "milli güvenlik"
Oda ve birlik organizasyonlarına seçilme yeterliliğini düzenleyen 23. madde kapsamında ise, Türk Ceza Kanunu'nun meşhur 312. maddesine atıfta bulunularak, "siyasi ve ideolojik suç işleyenlerin seçilme hakkı" yok edilmiş. Demokrasinin kurum ve kuralları ile "fişlendiği" bir ülkede, AKP sayesinde "siyasi" ve "ideolojik" suç işleyen insanlar bir meslek örgütüne seçilme hakkını yitiriyorlar. Neyse, üzülmesinler, hâlâ başbakan olabilme şansları var.
Halen yürürlükte olan yasa gereği, oda ve birliklerin tüm denetimi bizzat kendi üyelerince yapılmaktadır. Bu işleyiş sayesinde, sivil toplum örgütleri kendi üyelerinden başkasına hesap vermeyi reddetmekte, hükümetin ve devletin idari/ekonomik yaptırımlarına karşı durabilmektedirler.
"Muhafazakar demokrat" bir parti olan AKP, örgütlerin bu bağımsızlığını "yeterli görmemiş" ve yeni taslağın 26. maddesine, "Bakanlık, odalar ve birliklerin organları üzerinde idari ve mali yönden gözetim ve denetim hakkına sahiptir" ibaresi düşülmüş.
Bu konuda hızını alamayan "muhafazakar demokrat"lar, aynı maddede "Milli güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, odalar ve birlik, vali tarafından faaliyetten men edilebilir" hükmünü getirmişlerdir. Milli güvenliğin ve kamu düzeninin havadan nem kaptığı bu ülkede yukarıdaki hükümlerin anlamı, yeterince açık değil midir?
Aynı taslağın 27. maddesinde ise, oda ve birik temsilcilerinin uluslar arası kongre ve konferans gibi toplantılara katılma hakkını Bakanlığın iznine bağlayarak son hamlesini de gerçekleştirmiştir AKP.
"Liberal otoriter" bir parti, AKP
Kanımızca AKP, dünya genelinde egemen olan neoliberal ideolojinin Türkiye uzantısıdır. Öte yandan, yukarıdaki taslağın düşünce dünyası değerlendirildiğinde, AKP'nin "demokrat" olduğunu iddia etmek hayli yürek istemektedir.
Kanımızca AKP, "liberal otoriter" bir partidir. Liberalizmle otoriterlik arasında var olan uzlaşmaz çelişki ise, AKP'nin yumuşak karnıdır. Siyasetin sınırlarını var olabilme adına genişletmeye çalışan AKP, önümüzdeki dönem kendisinden olmayana da bu hakkı tanıyarak ya "liberal" yönünü yetkinleştirecektir ya da aksi tutum takınarak statükonun yanında konumlanacaktır.
Özgürlükten yana ses veren sol düşüncenin bu kadar kısır olduğu bir ülkede AKP'nin yürüyeceği yol gelecek için hayatidir. (BB)
* Osman Elbek, tıp doktoru.