Yoksulluğu herkes için ortadan kaldıracak politikalar yerine, temel ihtiyaçları karşılayacak yardımlarla oy toplamaya çalışıyorlar ve insanlar, düşünceleri ne olursa olsun hayatta kalmak için bu yardımlara muhtaç, oy verirken o partileri tercih ediyor.
22 Temmuz seçimleri yaklaşırken büyük bir seçmen kitlesi için karın tokluğu her şeyin üstünde yer alıyor.
Pazar günü Milliyet gazetesinde yayınlanan bir haber de bu çarpıcı duruumu gözler önüne serdi.
"Aileden koyu Milliyetçi Hareket Partili (MHP) olmasına rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) oy vereceğini" söyleyen simitçi Hüseyin Demirhan bunu belediyeden üç senedir aldığı gıda yardımına bağlıyor. Yardımlar için "AKP'ye borçlu kalmış, seçimde bu borcu ödeyecek".
Aynı gün Meral Tamer de köşesinde "AKP'nin yoksula karşı yardım çarkı nasıl işliyor?" başlıklı bir yazı kaleme alarak bunun yaygın bir politika olduğunu belirtti.
"Çözüm hak temelli nakdi yardım"
Bu "politikayı" bianet'e yorumlayan Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politikalar Forumu'ndan (SPF) Prof. Ayşe Buğra "yoksullukla mücadelenin hayırseverlik değil yükümlülük olduğunu, yoksulluğun sadece bir gelir düşüklüğü sorunu değil, insanların topluma eşit bireyler olarak katılabilmelerini engelleyen unsurların tamamıyla ilgili bir sorun olduğunu" belirtti.
"Burada hak temelli yardım yerine sadaka temelli bir yardım görüyoruz ve karşınızdaki size geri bir şey verme ihtiyacı hissediyor. Bunun da çözümü Avrupa ülkelerinde olduğu gibi hak temelli, asgari gelir tarzında düzenli nakdi yardım. Bu tarz bir sosyal yardım politikasının hayata geçirilmesi gerek."(NK/EÜ)
* Buğra'nın bu konuyla ilgili daha önce Radikal2'de yayınlanan bir değerlendirmesi: "Yoksullukla Mücadele Hayırseverlik Değil"