Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Tarım Kanunu'na göre tarımsal desteklemenin GSYH'nın en az yüzde 1'i olması gerektiğini belirterek, bu kanunun çıktığı günden bugüne kadar çiftçiye 87 milyar lira eksik ödeme yapıldığını söyledi.
Sarıbal Türkiye Büyük millet Meclisi'nde bugün düzenlediği basın toplantısında 2018-2020 dönemini kapsayan yeni Orta Vadeli Program'ı (OVP) tarıma yapılacak destek üzerinden değerlendirdi. 28 Eylül 2017 günü açıklanan yeni OVP, motorlu taşıtlar vergisinin (MTV) yüzde 40 oranında artacağı haberleriyle gündeme gelmişti.
Sarıbal 2018 yılı merkezi yönetim bütçesinde tarımsal destekleme ödemeleri için 14 milyar 514 milyon TL ödenek öngörüldüğünü belirtti ancak bu miktarın Tarım Kanunu'nun öngördüğü çerçeveye uymadığını söyledi:
"5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 21. maddesine göre tarımsal destekleme Gayrisafi Milli Hasıla'nın (GSYH) en az yüzde 1'i olmak zorunda. Orta Vadeli Program’ın (OVP) 2018 yılı GSYH hedefi yaklaşık 3,5 trilyon lira. Yani tarıma en az 35 milyar lira destek verilmeli. Oysa verilecek olan destek 14,5 milyar lira. Yani Tarım Kanunu'nun emrettiğinden 20 milyar lira eksik"
Sarıbal bu desteğin GSYH içindeki payının yüzde 0,42’ye düştüğünün de altını çizdi.
Tarımsal Destekleme Ödemeleri (2016-2018)
| 2016 | 2017 (1) | 2018 (2) |
GSYH (Milyar TL, Cari Fiyatlarla) | 2.609 | 3.035 | 3.446 |
Tarımsal destekleme ödemeleri | 11,5 | 12,8 | 14,5 |
Tarım Kanununa göre çitçiye verilmesi gereken destek | 26 | 30 | 35 |
Tarımsal desteklerin GSYH’deki payı (%) | 0,44 | 0,42 | 0,42 |
(1) Gerçekleşme Tahmini, (2) Orta Vadeli Program (2018-2020) |
Büyük tarım şirketleri teşvik edilecek"
Sarıbal yeni OVP ile küçük çiftçinin değil büyük şirketlerin desteklenmesinin amaçlandığını söyledi:
"2018 yılı merkezi yönetim bütçesinde OVP’de olduğu gibi tarımsal işletme ölçeklerinin büyütülmesine yönelik çalışmaların sürdürüleceği belirtiliyor. Zaten OVP’ye göre tarım istihdamının toplam istihdam içerisindeki payının 2017 yılındaki yüzde 18,8’lik seviyesinden 2020 yılında yüzde 16,4’e gerileyeceği belirtiliyor. Halen uygulanan tarım politikaları da küçük aile işletmelerini korumak yerine büyük çiftçilere yöneliktir. Buradan açıkça anlaşıldığı üzere tarımda büyük işletmeler, şirketler teşvik edilecek; küçük üreticiliğin tasfiye edilmesine, ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar sürecektir."
AKP'nin çiftçilere yönelik politikaları
Sarıbal OVP bağlamında AKP'nin iktidarı süresinde küçük çiftçilerin aleyhine yürüttüğü politikaları da şöyle sıralardı:
* Tarım girdileri bakımından dışa bağımlıyız. Girdi fiyatları yüksek, buna karşılık ürün fiyatları ise düşük. Bu durumda küçük çiftçiye tarımı bırakmaktan başka çare kalmıyor.
* AKP döneminde çiftçi 28 milyon dekar araziyi ekmekten vaz geçti. Yüzölçümü 78,1 milyon hektar olan Türkiye’nin, uzun ömürlü bitkiler de dahil tarım arazisinin, 2002 yılında 26,6 milyon hektar iken, aradan geçen 15 yılda 2 milyon 800 bin hektar azalmayla 2016 yılında 23,8 milyon hektara inmiş, bu dönemde tarım arazilerinin yüzde 10’undan fazlası kaybedilmiştir.
* AKP döneminde çiftçi sayısı 624 bin kişi azaldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na 11 Ocak 2017 tarihinde kayıtlı çiftçi sayısı konusunda yönelttiğim soruya söz konusu Bakanlık 6 ay sonra 20 Haziran 2017 tarihinde cevap verdi. Buna göre, 2003 yılında 2 milyon 765 bin olan kayıtlı çiftçi sayısı 2016 yılında 624 bin azalarak 2 milyon 141 bin kişiye düştü. Yani AKP’nin iktidarda olduğu 15 yılda kayıtlı çiftçi sayısı 624 bin kişi (yüzde 23 oranında) azaldı. Aynı şekilde kayıtlı tarım arazisi miktarı da 16,7 milyon hektardan 13,9 milyon hektara düştü.
* Türkiye özellikle yağlı tohum ve bitkisel yağlar açısından büyük ölçüde ithalata bağımlı bir ülkedir. 2003-2016 yılları arasında ithal edilen yağlı tohum ve türevlerinin bedeli 36 milyar dolardır. Ayrıca 62 milyon ton hububat için 17,5 milyar dolar, 3,5 milyon ton kuru bakliyat için 3 milyar dolar, 10 milyon ton pamuk için 17 milyar dolar ödenmiştir. Halen 28 milyon dekar tarım arazisinin boş bırakıldığı dikkate alınırsa; doğru bir üretim planlaması ve destekleme politikası ile ülkemizin bu ürünlerde dışa bağımlılıktan kurtulması mümkün değil midir? (HK)