İstanbul Üniversitesi (İ.Ü.) Çocuk Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin düzenlediği “Geleceğin İnşasında Çocuk Kongresi” bugün başladı.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı üniversitenin Beyazıt Kampüsü’ndeki Kongre Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte bugün “Dünyada ve Türkiye’de Eğitim Sistemleri”, “Eğitim Konusunda Hükümet Politikaları” ve “Çocuk Gelişimi ve Meslek Seçimi” başlıklı oturumlar gerçekleşiyor.
İ.Ü. İktisad Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Burak Atamtürk moderatörlüğünde gerçekleşen “Eğitim Konusunda Hükümet Politikaları” başlıklı panelde Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıfat Okçabol, İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Güven Gürkan Öztan ve Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Araştırma Asistanı Yaprak Sarıışık konuşma yaptı.
Okçabol eğitime dair yasalardan kanun hükmünde kararnamelere uzanan konuşmasında “Çocukları seviyor muyuz?” diye sorarken, Sarıışık çocukların eğitim süreçlerine çocukların katılımının önemini, Öztan ise hükümetlerin eğitim politikalarında değişen ve aynı kalan kavramları tartıştı.
Konuşmalarda eğitim politikalarında odak noktasının çocukların hak ve istekleri olmadığı, çocukların sevilmediği ve katılımlarının sağlanmadığı vurgulandı.
Okçabol: Çocuk sevgisi var mı?
“Eğitim artık Türkiye için elzem bir konu oldu” diyen Atamtürk eğitim için ayrılan bütçeden öte eğitim kalitesi ve içeriğinin de tartışılması gerektiğini söyledi. Eğitim ve büyüyen ekonomiler arasındaki ilişkiye vurgu yapan Atamtürk bu ilişkinin Türkiye’de tek yönlü olduğunu, ekonomi büyürken eğitime o büyümeden pay aktarılmadığını ifade etti.
Okçabol ise “Hükümetin eğitim politikası var mı?” diye başladığı konuşmasında eğitime dair değişen yasalar ve kanun hükmünde kararnamelerden örnekler verdi.
2011’de üç ayda 35 kanun hükmünde kararname çıkarıldığını, değişikliklerin birikim olmadan hızlıca yapıldığını vurgulayan Okçabol hükümetin eğitim politikası olduğunu söylemenin güç olduğunu söyledi.
“AKP’nin çocuk sevmeme politikaları var” diyen Okçabol Gündem Çocuk Derneği’nin Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı 2013 Raporu’ndaki verileri paylaştı.
Liseye geçişte sınav sorularının arttırılmasından, 4+4+4 sistemine, din kültürü ve ahlak bilgisi ile İngilizce sorularının sınavlara girmesine, okulların imam hatip liselerine çevrilmesine dek pek çok örnek sıralayan Okçabol bu örnekleri “Çocuk sevgisi var mı?” sorusuyla sonlandırdı.
Sarıışık: Çocukların katılım hakkını mümkün kılmalı
Sarıışık, Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi işbirliğiyle 2013 Ağustos ayından itibaren Eyüp’teki bir pilot okulda Demokratik Okullara Doğru çalışmasının ışığında eğitim süreçlerine çocukların katılımına dair sunum yaptı.
Katılımdan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çerçevesi çizildiği gibi çocuğun katılımı ve dinlenilmesini kastettiğini belirten Sarıışık mevcut durumu anlattı.
Eğitime dair resmi belgelerde öğrencilerin katılımında öğrenci meclisleri, seçim, oy verme gibi pratikler üzerinde durulduğunu belirten Sarıışık Öğrenci Meclislerine seçildikten sonra yapılacaklara ilişkin ayrıntıların yer almadığını söyledi.
“Çocukların okul yönetimine katılımının yüzeysel olduğunu görüyoruz. Çocukların karar alma mekanizmalarına katılabileceği konular kısıtlı. Katılımı mümkün kılan tek mekanizma olan Öğrenci Meclisleri pek işlemiyor. Öğrencilerin rol alabileceği kurul ve komisyonların bir çoğu da kağıt üzerinde kalmış."
“Çocukları dinlediğinizde somut ve çözülebilecek sorumları gözlemleyebiliyorsunuz. Çocukların karar alma mekanizmalarına katılmalarını sağlamamız gerekiyor. Mevzuat buna tamamen kapalı değil ama kağıt üzerine kalan şeyler var, bunları işler hale getirmek okulları elinde."
“Demokrasi deyince seçim, sandık, oy verme gibi öğrencileri gelecekte olacakları vatandaşlara hazırlama hali var. Çocukların şu anda vatandaş olduklarını ve şu anda katılmak istediklerini atlıyoruz. Yaşam hakkını gerçekleştiremeyen çocukların katılım hakkı uzak kalıyor ama lüks değil. Çocukların şimdi katılım haklarını mümkün kılmak lazım.”
Öztan: Eğitim yurttaşlık eğitiminin parçası
Öztan ise Türkiye’de eğitime dair Türkiye’deki farklı hükümetlerin eğitim programlarından örneklerle bu politikalardaki sürekliliğe ve değişimlere dikkat çekti.
“Türkiye’de İttihat ve Terakki’den bugüne dek gelen süreçte eğitim programından solidarist corporatist bakış açısını ve dönemin ekonomi anlayışına göre değişen kalkınmacılığı eksik etmedi.”
“Eğitim yurttaşlık eğitiminin bir parçası” diyen Öztan eğitimin merkezileştirilmesinin ulus devlet sürecine denk geldiğini anlattı.
Okulun tek sosyalleşme dönemi olmadığını ancak “muktedirlerin en kontrol edilebilir olarak okulu gördükleri için buradan hat çizdiklerini” söyleyen Öztan eğitimde itaat kavramının sürekliliğine dikkat çekti.
“2. Abdülhamit döneminde hükümete, 2. Meşruiyet ile anayasaya, İtaat ve Terakki ile İtaat ve Terakki hükümetine, sonra Mustafa Kemal’e dek devam eden bir itaatler silsilesi.”
Hükümetlerin eğitim programlarında verimlilik ve milli bilinç vurgusuna dikkat çeken Öztan milli şuur tanımında değişiklikler olsa da milletin bütün olarak algılanmasını ve eğitim politikasının millet içindeki çatışmaların üstünü kapatmak için uygulanmasına kullanılmasını örnekledi.
"İktisadi kavramlar eğitim kavramı oldu"
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetlerinde yapısal değişikliklerin yoğunluğuna değinen Öztan 1990’larda adımı atılmaya çalışılan neoliberal düzene uygun vatandaş yetiştirme projesinin 2002’den sonra çok belirgin olduğunu söyledi.
AKP’nin 59. ve 61. hükümetlerinin programlarından örnekler veren Öztan girişimcilik, kariyer geliştirme gibi iktisadi kavramların eğitim kavramı olarak kullanılmaya başladığına dikkat çekti.
“Aynı hat içinde dolaşıyoruz ama o hatta altı çizilen kavramların içeriği zamanla değişmiş. İyi vatandaş olarak çocuk 1920,lerin sonunda çalışkan, rejimini seven, gerekirse onun için kendini feda ederken, 2000’li yılların makbul çocuğu çalışkan, itaatkar ama aynı zamanda girişimci, piyasa aktörü olarak görülüyor."
“Dünyada çocuğu bu kadar nesneleştiren politik hat bulmak zor” diyen Öztan Türkiye’deki eğitim sisteminin “Çocuklara göre nizam edinmiş bir sistemden çok çocuklar üzerinden kimlere ne mesaj veririz anlayışını merkeze koyduğunu” söyledi ve bu nedenle “Bence de çocukları sevmiyoruz” diye konuşmasını sonlandırdı.
Konferansta yarın “Sosyo-Ekonomik Açıdan Dezavantaja Sahip Çocukların Eğitimi”, “Çocuk Hakları” ve “Üstün Yetenekli Çocukların Eğitimi” başlıklı üç oturum var. 23 Nisan günü ise “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Panayırı” gerçekleşecek. (BK)
Konferansın ayrıntılı programı için tıklayın.