"'Sivil' bir anayasa, ancak katılımcı bir süreç içinde, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının (STK), özellikle de baskı altında olduğunu düşünen kesimlerin sürece dahil olup, taleplerini öne sürmeleriyle inşa edilebilir."
Bundan yola çıkan Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) öğretim üyeleri, Yrd. Doç. Nuri Ersoy, Yrd. Doç. Koray Çalışkan, Doç. Dr. Kerem Saysel ve Yrd. Doç. Murat Akan, 17 Kasım'da Boğaziçi Üniversitesi'nde "Anayasa Tartışmaları" adıyla bir panel düzenledi.
Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Ticaret Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Yücel Sayman, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA-DER) Başkanı Avukat Hülya Gülbahar ve Avukat Erdal Doğan'ın konuşmacı olarak katıldığı panelin kolaylaştırıcılığını Akan yaptı.
Anayasanın, diğer tüm yasaların ve devletin ruhunu belirlediğini vurgulayan konuşmacılar, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) anayasa hazırlık sürecini aceleye getirdiğini ve "dayatmacı" bir yaklaşım izlediğini vurguladılar.
Kaboğlu: "AKP'nin ve Barolar Birliği'nin taslakları yetersiz
Mevcut anayasa üzerinde değişiklik yapmakla yeni bir anayasa oluşturmak arasındaki farka dikkat çeken Kaboğlu, AKP'nin anayasa taslağını "yeni ve sivil" bir anayasadan çok mevcut anayasa üzerinde "geniş çerçevede bir değişiklik" olarak niteledi.
Anayasa hazırlanırken üç noktaya açıklık getirmek gerektiğini ifade eden Kaboğlu, bu noktaları şöyle sıraladı:
- Hangi normların konulacağı,
- Hangi kurumların konulacağı,
- Hangi denge mekanizmalarının anayasaya dahil edileceği.
"Anayasanın kimlikler sorununa yanıt olması, toplum ve yönetim arasındaki sınırları belirlemesi, son olarak da çevre ve doğal kaynakların nasıl düzenleneceğine açıklık getirmesi gerek."
Kaboğlu, 2. maddeninse yasama, yürütme ve yargının nasıl yenileneceğini kapsadığını kaydetti.
"Yasama, yürütme ve yargının arasındaki dengenin nasıl olacağı da düşünülmeli. Örneğin yargı nasıl tarafsız olacak, başbakan mı, bakanlar kurulu mu güçlü olacak, yerel yönetimler merkezi dengeleyecek bir güç mü olacak?"
Doğan: "Nefret suçları yeniden düzenlenmeli"
AKP'nin taslağını ve Barolar Birliği'nin 2001 ve 2007'de hazırladığı taslakları çizdiği üç maddelik çerçevede değerlendiren Kaboğlu, iki metnin de merkez-çevre ilişkilerine kapalı olduğunu ifade etti. Kaboğlu'na göre Barolar Birliği'nin hazırladığı taslaklar arasında hak ve özgürlükleri koruma altına alma bakımından geriye gidiş var.
Anayasalar tarihini kısaca özetleyen Doğan, sunumunda Roma Anayasalarından bu yana anayasaların devletin merkeziyetçi ve cinsiyetçi kimliğini koruduğunu söyledi. Doğan'a göre "Nefret suçları" acil olarak düzenlenmeli ve mağduriyetler önlenmeli.
"Tartışmalar bu bağlamda boğuluyor. İktidarın sınırları ve yetkileri açıkça belirtilmedikçe en özgürlükçü anayasanın bile anlamı yok. Türkiye'de örneğin genelkurmay başkanı yaptıklarından hiçbir zaman sorumlu tutulmuyor, asla yargılanmıyor... Biz anayasayı bu çerçevede tartışıyoruz." (GG)